“Yararınız yok bari zararınız olmasın”
“Yararınız yok bari zararınız olmasın”
SABİT ÖZKESER / özel haberi
Yatırım Teşvik AR-GE ve Kalite Yönetim Sistem Uzmanı Gıda Yüksek Mühendisi Ruçhan İlvan, son dönemlerde CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un Türkiye’nin gündemine taşıdığı plastik atıklarıyla ilgili önemli açıklamalarda bulunurken, “Hiçbir altyapı bilgisi olmadan konuyla alakalı net fizibilite yapmamıştır. Unutmayınız ki; her fabrika bir kaledir. Ancak ve ancak üreterek büyüyebilirsiniz. Yararınız yok bari zararınız olmasın” diye cevap verdi.
“HER PLATFORMDA KENDİSİYLE TARTIŞMAYA HAZIRIM”
Konuyu çok iyi bilen birisi olarak her platformda Milletvekili Bulut ile tartışmaya hazır olduğunu ve bu konuda verdiği bilgileri de okumasını şiddetle tavsiye eden Yatırım Teşvik AR-GE ve Kalite Yönetim Sistem Uzmanı Gıda Yüksek Mühendisi Ruçhan İlvan, “Plastik ve Geri Dönüşüm Sektörü, Türkiye plastik sektöründe dünyada 6’ncı, Avrupa’da ise Almanya’dan sonra 2. büyük ekonomidir. 10 milyon ton yıllık üretimi ve 33 milyar dolara varan cirosu ve 5 milyar dolara yakın direkt ihracatı vardır. Bu yüzden Adana ve Türkiye için çok önemlidir” dedi.
“ADANA’DA BİNLERCE İNSAN BU SEKTÖRDEN EKMEK YİYOR”
İlvan, Adana’da çoğunlukla Organize Sanayi Bölgesi, Metal Sanayi Sitesi ve Sarıhamzalı’daki Kemal Deniz Geri Dönüşüm Sitesi’nde 110 civarında lisanslı firmanın faaliyet gösterdiğini anımsatırken, “Yüreğir bölgesinde ise yaklaşık 50 firma faaliyet göstermekte olup, bunların çoğunun ruhsatı yoktur. İştigal konusu ve kapasite gücüne istinaden bu firmalar 3572 sayılı GSM mevzuatı gereği 1. sınıf olup, ruhsatını Büyükşehir Belediyesi’nden alır. Binlerce insan bu sektörden para kazanarak evine ekmek götürüyor” diye konuştu.
“YILLIK YÜZDE 92 ORANINDA HAMMADDE İTHAL ETMEK ZORUNDAYIZ”
Türkiye’nin 2020 yılı Polimer tüketiminin 10 milyon ton/yıl, PETKİM’in ise yıllık Polimer üretiminin 1750.000 ton/yıl olduğuna dikkat çeken Yatırım Teşvik Uzmanı Ruçhan İlvan, “Plastik geri dönüştürülmüş hammadde üretilirken tüketilen enerji ve doğaya salınan sera gazının oranı, Petrokimya tesislerinin petrolden üretilen orijinal plastik hammade üretirken tükettikleri enerji vöe doğaya salınan sera gazına oranı 8/1’dir. Orijinal hammaddenin tonu 2000 dolar, Geri dönüştürülmüş plastik granür hammaddenin fiyatı ortalama 700 dolar, Türkiye’de toplanan yerli plastik hurdanın geri dönüşüm sanayisinin ancak yüzde 8’ini karşılamaktadır. Bu duruma göre yıllık yüzde 92 oranında hammadde ithal etmek zorundayız” dedi.
İlvan daha sonra şu görüşleri dile getirdi:
“TÜRKİYE’DE 300 BİN İŞÇİ İŞİNİ, AŞINI KAYBEDECEK 1,5 MİLYON KİŞİ DOLAYLI OLARAK ETKİLENECEKTİR”
“Bugünkü resmi verilere göre Türkiye’de 1345. Adana’da 110 civarında lisanslı firma sektörde direkt 300.000 işçi işini, aşını kaybedecek ve bunları 5 ile çarparsak 1.500.000 kişi dolaylı olarak etkilenecektir. 1 Milyar 400 bin dolar fazladan Türkiye ekonomisinden orijinal hammadde için çıkış yapacak ve cari açık maliyetlerin artması ve rekabet gücünün azalması sonucu cari açık her yıl en az 700 milyon dolar artacaktır. Bu yasaklamadan kazançlı çıkacak taraflar Avrupalı meslektaşlarımız ve petrokimya kartelleri; BP, EXXEN MOBİLE gibi şirketler. Bir an için düşünelim; Avrupa’nın çöpünü ithal etsek Avrupa’nın hiç çıtı çıkar mıydı ? Neden bu Avrupa basını 2 yıldır her mecrada kahroldu ‘Türkiye Avrupa’nın çöpünü ithal ediyorlar’ diye… Türkiye’yi gerçekten bu kadar çok mu seviyorlar. Kendi nükleer santrallerinden çıkan atıkları varillere doldurup, Afrika’nın çöllerine döken kim ? Tabii ki onlar…Bu karardan sonra Avrupa’nın nitelikli polietilen hurdası Avrupa Birliği ülkesi olan Slovenya’ya gitti. Slovenya şimdi çöp mü ithal ediyor.
“BİZLER ÜLKEMİZ İÇİN HURDADAN HAZİNE ÜRETİYORUZ”
Dünyada önemi her geçen gün artan, Avrupa’nın çöpünü değil Avrupalının elindeki geri dönüşüm hammaddesini onlardan satın alıp ülkemize ithal ediyoruz. Avrupa’da geri dönüşümün her safhası teşvik kapsamındayken ve devlet ürün preslenince firmaya ton başına 250 sterlin para vermektedir. Türkiye ile normal koşullarda Avrupa ülkeleri ve İngiltere’nin rekabet etme şansı yok. Ülkemizde 100 EURO’ya mal ettiğimiz geri dönüşüm maliyeti Avrupa’da 400 EURO, İngiltere’de 450 sterlindir. Türkiye plastik sektöründe dünyada altıncı, Avrupa’da 2. büyük ekonomidir. Bizler ülkemiz için hurdadan hazine üretiyoruz. Plastik esaslı madde ve malzeme üretiminde kullanılan orijinal plastik hammaddeye karteller yani petrol şirketleri yüzde 150 zam yaptı.
“TÜRKİYE’NİN BÜYÜMESİNE ENGEL OLMAKTAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR”
Bizler her Türk evladı gibi ülkemizi seven ve mevzuata uygun çalışan firmalarız. Avrupa’nın yaratmış olduğu algıdan etkilenip hammadde ithalatını engellemek dünyada 6’ncı, Avrupa’da 2. büyük ekonomiye sahip olan Türkiye’nin büyümesine engel olmaktan başka bir şey değildir. Bu uygulama bir haksızlıktır. Örneğin; çevreye duyarsız birkaç kendini bilmezin boş arazilere veya yol ve dere kenarlarına bıraktığı molozlardan dolayı tüm ülkemizdeki inşaat firmalarını cezalandırmak için Çevre Bakanlığı’nın çimento satışını yasaklaması sizce doğru mudur ? Bizim sektörün de başına gelen budur. Türkiye’deki 1345 lisanslı firmanın kurulum maliyeti 7-8 milyar dolardır ve bunların çoğunluğu devlet teşvikleri verilerek kurulan fabrikalar olup, ithalatın yasaklanması sonrasında atıl duruma gelecek ve ülkemizin milli serveti heba olacak.
“TÜRKİYE HİÇBİR DÖNEMDE ÇÖP İTHAL ETMEMİŞTİR”
Dolayısıyla Türkiye ekonomisi kaybedecektir. Çevre Bakanımız Sayın Murat Kurum’un da ifade ettiği gibi Türkiye hiçbir dönemde çöp ithal etmemiştir. Bu sektör yok edilmezse Sıfır Atık Projesi kapsamında kaynağında ayrıştırılarak toparlanacak, yerli plastik atıkları geri dönüştürerek Sıfır Atık Projesi’ne en büyük desteği plastik geri dönüşüm sanayicileri verecektir. Her fabrika bir kaledir. Ancak ve ancak üreterek büyüyebilirsiniz. Plastik geri dönüşümcüler çevreyi kirleten değil, temizleyen taraftadır. Cari açığa olumsuz etki edecek plastik geri dönüşüm maddesi kullanarak ihracat yapan sektörlerin orijinal hammadde ile fiyat tutturması olamayacağı için ihracatta dolaylı olarak sekteye uğrayacaktır. Meyve sebze ihracatında kullanılan plastik kasalara bağlı yaş ve meyve sebze ihracatçıları her türlü tarımsal sulama ve damlama su boruları ihracatçıları otomotiv sektöründe yoğun kullanılan teknik plastikler çöp poşeti ve diğer muhtelif ambalaj ihracatları alüminyum kompozit sanayinin ihracatları duracaktır. Plastik ithalatına getirilen yasak ve kısıtlama kararlarının belirttiğim nedenlerden dolayı kaldırılmasını asıl sorunu çözmek adına oto kontrol ve denetim mekanizmasının ciddi bir şekilde hayata geçirilmesini Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Çevre Bakanı Murat Kurum’dan saygılarımızla arz ediyoruz.
“ETKİN DENETİM MUTLAKA OLMALI”
Dünyaya baktığımızda geneli itibariyle plastik kullanımı olmazsa olmaz bir hal almıştır. Bizlerin yapması gereken plastik kullanımını olabildiğince azaltmak ve kullanılan plastiklerin de ilk önce yeniden kullanımını daha sonra da geri dönüşümünü sağlayabilecek yöntemler geliştirmektir. Mesela bir plastik ambalaj üretilirken tasarım aşamasında müdahale edilip en az plastik tüketecek şekle getirmek bizlerin elindedir. Günümüzde kullanılan 1000 ml pet şişenin ambalajı 30 gram civarındadır. Daha önceki dönemlerde ise bu ağırlık 50 gramın üzerindeydi. Bundan sonraki aşama depozito kullanımını teşvik etmektir. Bunda da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının çok ciddi çalışmaları söz konusudur. Atık ithalatı konusunda ise 2019 yılına kadar 2019 yılı da dâhil olacak şekilde daha önceki dönemde yurtdışından plastik atık getirmek için aranan tek şart atık plastik geri kazanım konulu çevre lisansıydı. 2019 yılında ithalatın artması ile birlikte çevre ve şehircilik bakanlığı 2020 yılı itibariyle “Atık ithalatçı Kayıt Belgesi” ile atıkların kabulü konusunda ayrı bir çalışma başlatmıştır. Bu dönemden sonra firmalar Atık ithalatçı Kayıt Belgesi ile atık getirmişlerdir. 2021 yılının mayıs ayında ise plastik atık ithalatı tamamen yaşanmıştır. Bu yasaklamadan 53 gün sonra Temmuz 2021 ‘de atık ithalatçı genelgesi ile atık ithalatı kısıtlı şekilde tekrardan başlatılmıştır.
“ÇEVRESEL KİRLİLİĞİNİ YENİ KRİLERLER OLUŞTURARAKEN AZA İNDİREBİLİRİZ”
Çevre ve Şehircilik bakanlığı plastik atık ithalatını çok yakından takip ederek saha uygulamaları sonucunda ortaya çıkan verilerle yeni genelgeler yayımlamakta ve işi olabildiğince kontrollü hale getirmektedir. Peki avantajlarını bir kenara bırakarak plastik atık ithalatının tamamen yasaklamak bir çözüm müdür? Evet bir çözümdür ve bu sorunu tamamen ortadan kaldırır ama farklı sorunlar doğurur. Şöyle ki Çin atık ithalatını yasaklamadan önce bunun altyapısını oluşturmuştur. Petro kimya tesisleri kurmuş, yeni teknolojiler geliştirmiş, atık toplama ayrıma tesislerini modernize etmiş, vatandaşını bu yönde bilgilendirmiş ve geri dönüş almış, katma değeri yüksek malzemeler üretecek hale gelmiştir ve atık ithalatını yasaklamıştır. Biz ve bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için ise bu yasaklamalar lükstür hele ki göçmen krizi ile mücadele edilen dönemde ve ekonomik buhran yaşanan dönemde. Peki çevresel kirliliğini nasıl en aza indirebiliriz. Tabi ki yeni kriterler oluşturarak.
“ATIK İTHALATÇI KAYIT BELGESİ ALAN FİRMALAR KAPASİTELERİNİN YÜZDE 50’Sİ KADAR ATIK İTHAL EDEBİLİRLER”
Atık ithalatında yaşanan en büyük sorunlardan biri atık geri kazanım lisansı verilen tesisler haricinde ithal atığı işleyen merdiven altı diye tabir edilen yerlerdir. Bu atıklar bu yerlere nasıl ulaşmaktadır. Atık ithalatçı Kayıt Belgesi alan firmalar kapasitelerinin 50 si kadar atık ithal edebilirler. Firmalar da ilgili tesislerinin kapasitelerini bir şekilde yüksek göstererek hâlihazırdaki kapasitelerinin 2 katından fazlasını kapasite raporlarına yansıtmaktadır. Bu durumda firma hem kendi tüketimini karşılamakta hem de yasal olmamakla birlikte iç piyasaya ithal atık satmaktadır. Bu durumun önüne geçmenin birçok yöntemi vardır. Şu an bakanlığın uyguladığı yöntem sürekli denetimlerle atık girdi çıktılarını takip etmek ve atığın gümrükten kabulü ile birlikte taşınan araçların Mobil Takip Cihazlarıyla sistem üzerinden takibini sağlamak. Ama her ne kadar kontrol altında da olsa tesise kabulünden sonra bu atıklar bir şekilde yer değiştirebiliyor. Konunun geneline baktığımız aslında ülke olarak sorunumuz atıkların yurtdışından gelmesinden ziyade yurtiçinde kaynağında ayrı şekilde toplanıp atık toplama ayırma tesislerine gelmemesi. Greenpeace gibi örgütlerin atıklar yakılıyor, dere kenarlarına atılıyor dedikleri atıklar yurtiçinden toplananlar için de geçerli olabilir. Kontrolsüz olduğu sürece bu yapılabilir ama bakanlık bu konuda gerekli kontrolleri fazlasıyla sağlamış durumdadır.
“YASAKLAR ÜLKEMİZİ HER ZAMAN GERİYE GÖTÜRMÜŞTÜR”
Öneri şu; Atık ithalatçı Kayıt Belgesi kotası oluşturulurken kapasite raporunu getir 50 kota ile atık getir uygulamasından vazgeçilmeli. Ki bu uygulamadan kota yıllık tanımlanıyor ve firmalar 1 ay içerisinde yıllık kotalarındaki atıkların tamamını getirip bu yurtiçi piyasaya sunmaktadır. Atık ithalatçı Kayıt Belgesi almak isteyen firmalar ilk önce yurtiçinden atık kabulü yapmak ve kendilerine kota oluşturmak zorunda olmalıdır. Böyle olduğu zaman yurtiçinde belediyeler daha çok atık toplama ayırma tesisiyle anlaşıp daha fazla şekilde kaynağından atık toplanmasını sağlayacaklardır. Şöyle ki ben firma olarak belediye ile anlaşmalı lisanslı bir toplama ayırma tesisinden 1000 ton atık aldıysam o ayın sonunda 1000 ton atık ithalat kotam tanımlanacak. Böyle olunca da yurtiçinden de istenilen ölçüde atık toplanması ve geri dönüşümünün yapılması sağlanacaktır. Bu ve bunun gibi yöntemler belirlenip, hedefler oluşturulup atık ithalatı daha kontrollü ve ülkemiz adına daha yararlı hale getirilebilir. Yasaklar ülkemizi her zaman geriye götürmüştür ve artık yasaklardan ziyade kontrollü iş ve işlemlerin arttırılması ülkemiz adına hayırlı olacaktır.”
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.