“Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir”

Eğitim 28.10.2022 - 10:50, Güncelleme: 16.01.2023 - 07:03 2261+ kez okundu.
 

“Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir”

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 99. yıldönümü dolayısıyla kutlamalar tüm yurtta sürerken, bu anlamlı ve özel gün ile ilgili Araştırmacı-Yazar Ahmet Erdoğdu’nun görüşlerini aldık.
SABİT ÖZKESER / ÖZEL HABERİ  Erdoğdu, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi;  “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” dedi. “CUMHURİYETİMİZ HALKÇIDIR, GELİŞİME VE DEĞİŞİME AÇIKTIR” Uzun yıllardır tarih araştırmaları yapan Araştırmacı-Yazar Ahmet Erdoğdu, Cumhuriyetin özelliklerinden bahsederken, “Bağımsızlıkçı, saray saltanatının yerine kayıtsız şartsız millet egemenliğini öne alan parlamenter sisteme dayanmasıdır. Cumhuriyetimiz fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür yapısı ile özgürlükçüdür. Kadın, erkek eşitliğine dayalıdır. Cumhuriyetimiz halkçıdır. Gelişime ve değişime açıktır” diye konuştu. “CUMHURİYET HERKESE FIRSAT EŞİTLİĞİ SUNMUŞTUR” Araştırmacı-Yazar Ahmet Erdoğdu, “Cumhuriyet sayesinde Süleyman Demirel gibi bir köylü çocuğu Cumhurbaşkanlığına yükselebilmiş, Prof. Dr. Aziz Sancar Nobel ödülü alabilmiştir. Çünkü Cumhuriyet herkese fırsat eşitliği sunmuştur. Atamızın söylediği gibi; ‘Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir.’ İşte Cumhuriyet budur. Cumhuriyet olmasa, bunların hiçbir olmayacaktı” dedi.   Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan etmesi ve Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti, mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır” sözlerini anımsatan Ahmet Erdoğdu’ya yönelttiğimiz sorular ile aldığımız yanıtlar şöyle:   MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN CUMHURBAŞKANI SEÇİLMESİ S. ÖZKESER- Sayın Erdoğdu, Cumhuriyetin ilanı nasıl gerçekleşti ve Mustafa Kemal Paşa’nın Cumhurbaşkanı seçilmesini de anlatır mısınız? A. ERDOĞDU- Türkiye Büyük Millet Meclisi 29 Ekim akşamı saat 18.00’de toplandı. Anayasa Komisyonunun, Anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkındaki kanun tasarısını öncelikle görüşülmesini istemesiyle tarihi oturum başladı. Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa, Fethi Bey, Fevzi Paşa ve bakanlar en öndeki sırada bulunmaktaydılar.  İlk sözü Anayasa Komisyonu Başkanı Yunus Nadi Bey almış ve kanun tasarısıyla ilgili bilgiler verdikten sonra Vasıf Çınar Bey, Eyüp Sabri Efendi, Rasih Efendi, Şeyh Saffet Efendi, Mehmet Emin Yurdakul, Emin Sazak ve Süleyman Sırrı Beyler konuşmalarını yaptılar. Bu konuşmalardan sonra ‘Cumhuriyetin’ oy birliği ile kabul edilmesi saat 20.30 civarındadır.  Bundan sonra Cumhurbaşkanlığı seçimine geçilmiş ve seçime katılan 158 üyenin oy birliği ile Mustafa Kemal Paşa, Cumhurbaşkanı seçildi. Gazi Mustafa Kemal Paşa 20.45’te kürsüye gelerek şunları söyledi: “…Yüzyıllardır haksızlığa ve zulme uğrayan milletimizin son yıllarda gösterdiği kabiliyet, istidat ve kavrayış, milletimizin hakkında olumsuz görüşler ileri sürenlerin ne kadar gafil ve görünüşe aldanan insanlar olduklarını pek güzel ispat etti. Milletimiz liyakatini, yeni rejim sayesinde, uygarlık âlemine daha kolaylıkla gösterecektir. Hep beraber ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.” Cumhuriyetin ilanıyla çağdışı kalmış, çökmüş bir devletten, tam bağımsız, dünya devletleriyle eşit haklara sahip yeni bir devlet kurulmuş oluyordu. Meclis, Cumhuriyetin her şehirde 101 pare top atışıyla kutlanmasını kararlaştırdığı için top atışlarıyla birlikte büyük kutlamalar yapıldı. İSMET PAŞA’NIN, CUMHURİYETİN İLK BAŞBAKANI OLARAK ATANMASI S. ÖZKESER- İsmet Paşa’nın, Cumhuriyetin ilk Başbakanı olarak atanmasını da anlatmanızı isteriz. A. ERDOĞDU- Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, 30 Ekim tarihinde İsmet İnönü’yü köşke davet ederek, Başbakanlığa atandığını bildirdi. Ayrıca ülkenin genel durumu hakkında hazırlattığı raporları İsmet Paşa’ya verir. Bundan sonrası için ülkenin genel durumunu açıklayan bir mektubu da İsmet Paşa’ya iletir. Atatürk’ten İsmet Paşa’ya “Sevgili Paşam! …Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Baş Delegesi olarak elbette biliyorsun. Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın. Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim. Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul bir köylü devletiyiz. Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4.000 km. kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin Kuzeyini Güneyine, Batısını Doğu’suna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart. Denizciliğimiz acınacak durumda. Köylümüzü topraklandırmak, ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız. Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyetle de insanlıkla da bağdaşmaz. Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız. Her yerde tefeciler halkı eziyor. Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz. Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor. Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136. Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu. Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yansı hasta. Bebek ölüm oranı 60’ı geçiyor. Nüfusun 80’i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe. Telefon, motor, makine yok. Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremidi bile ithal ediyoruz. Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir’in bazı semtlerinde var. Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor. Yunanistan’dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek. İktisadi hayatımızda, eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımızda çok az. Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş. Oysa Cumhuriyetin insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz. Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor. Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var. Bunları Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler. Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz. Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı. Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı. Cumhuriyete uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney. Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız. Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız. Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu. Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim. Allah yardımcımız olsun!”   “TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ KURAN  TÜRK HALKINA; TÜRK MİLLETİ DENİR” İşte Cumhuriyet, bu kadar olumsuzluklara rağmen hiçbir şekilde borçlanmadan konutlar, okullar, yollar, fabrikalar yapmıştır. Bunun da iyi anlaşılması gerekir. S. ÖZKESER- Cumhuriyet ne demektir? A.ERDOĞDU-  Atatürk’e göre “Cumhuriyet fazilettir” “…Bağımsızlık ve hürriyetine sahip olan milletler, ilerleme yolunda imkânlara sahip devletlerdir. O halde Cumhuriyet, her alanda ilerlemenin de en belirgin teminatıdır.” S. ÖZKESER- Cumhuriyetin ruhu nedir? A. ERDOĞDU- Cumhuriyetin özü de, ruhu da laikliktir. Burada şunu söylememiz gerekiyor: Cumhuriyet kayıtsız şartsız milli egemenliği hedeflemiş, bu egemenliğin önündeki kayıt ve şartlar ile saltanat, hilafet ve dinsel hukuk kaldırılmıştır. Egemenlik saraydan alınıp millete verilmiştir. Cumhuriyet, Türk ulusunun her alanda kendi devletinin eşit yurttaşı haline getirmiştir. Atatürk “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk halkına; Türk Milleti denir” demiştir. 1924 Anayasamızda ulusumuz için, “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle Türk denir” diyerek ulus anlayışının ırkçı, dinci ve ayrıştırıcı değil hukuk, kültür, tarih ve dil ile yurttaşlık bilinci etrafında birleştirici, bütünleştirici özelliklerini öne çıkarmıştır. “CUMHURİYET SAYESİNDE SÜLEYMAN DEMİREL GİBİ BİR KÖYLÜ ÇOCUĞU CUMHURBAŞKANLIĞINA YÜKSELDİ”   S. ÖZKESER- Cumhuriyetin özellikleri nedir? A. ERDOĞDU- Bağımsızlıkçı, saray saltanatının yerine kayıtsız şartsız millet egemenliğini öne alan parlamenter sisteme dayanmasıdır. Cumhuriyetimiz fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür yapısı ile özgürlükçüdür. Kadın, erkek eşitliğine dayalıdır. Cumhuriyetimiz halkçıdır. Gelişime ve değişime açıktır. Cumhuriyet sayesinde Süleyman Demirel gibi bir köylü çocuğu Cumhurbaşkanlığına yükselebilmiş, Prof. Dr. Aziz Sancar Nobel ödülü alabilmiştir. Çünkü Cumhuriyet herkese fırsat eşitliği sunmuştur. Atamızın söylediği gibi; “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir.” İşte Cumhuriyet budur. Cumhuriyet olmasa, bunların hiçbir olmayacaktı. S. ÖZKESER- Cumhuriyetin ilanı, ne zaman milli bayram oldu? A. ERDOĞDU- Cumhuriyetin milli bayram olmasının tarihi 19 Nisan 1925’tir. Bu tarihte Büyük Millet Meclisi çıkardığı kanunla, milli bayram olarak 29 Ekim gününü ilan etmiştir. S. ÖZKESER- Sayın Erdoğdu, verdiğiniz bilgilere gazetem ve şahsım adına teşekkür ederim. Son olarak neler söylemek istersiniz? A.ERDOĞDU- Sayın Özkeser, öncelikle bana bu imkânı verdiğiniz için teşekkür ederim. Bugün gerek yurt içinde gerekse yurt dışında Cumhuriyete ve devrimlerine yönelik bir takım saldırılar olmaktadır. Cumhuriyetimiz bunların hepsini karşılayacak ve cevap verecek güçtedir. Sözlerime son verirken, bir örnek olması açısından son halife Abdülmecid’in kızı Dürrüşehvar Sultan’ın yabancı bir muhabire söylediklerine dikkatinizi çekmek isterim: “Ben bir Türk kadınıyım. Vatanı kurtarana karşı, ölünceye kadar yalnız minnettarlık hissi taşırım”  diyerek Atatürk’e ve Cumhuriyete olan saygısını dile getirmiştir.  
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 99. yıldönümü dolayısıyla kutlamalar tüm yurtta sürerken, bu anlamlı ve özel gün ile ilgili Araştırmacı-Yazar Ahmet Erdoğdu’nun görüşlerini aldık.

SABİT ÖZKESER / ÖZEL HABERİ

 Erdoğdu, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi;  “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” dedi.

“CUMHURİYETİMİZ HALKÇIDIR,

GELİŞİME VE DEĞİŞİME AÇIKTIR”

Uzun yıllardır tarih araştırmaları yapan Araştırmacı-Yazar Ahmet Erdoğdu, Cumhuriyetin özelliklerinden bahsederken, “Bağımsızlıkçı, saray saltanatının yerine kayıtsız şartsız millet egemenliğini öne alan parlamenter sisteme dayanmasıdır. Cumhuriyetimiz fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür yapısı ile özgürlükçüdür. Kadın, erkek eşitliğine dayalıdır. Cumhuriyetimiz halkçıdır. Gelişime ve değişime açıktır” diye konuştu.

“CUMHURİYET HERKESE

FIRSAT EŞİTLİĞİ SUNMUŞTUR”

Araştırmacı-Yazar Ahmet Erdoğdu, “Cumhuriyet sayesinde Süleyman Demirel gibi bir köylü çocuğu Cumhurbaşkanlığına yükselebilmiş, Prof. Dr. Aziz Sancar Nobel ödülü alabilmiştir. Çünkü Cumhuriyet herkese fırsat eşitliği sunmuştur. Atamızın söylediği gibi; ‘Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir.’ İşte Cumhuriyet budur. Cumhuriyet olmasa, bunların hiçbir olmayacaktı” dedi.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan etmesi ve Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti, mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır” sözlerini anımsatan Ahmet Erdoğdu’ya yönelttiğimiz sorular ile aldığımız yanıtlar şöyle:

 

MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN

CUMHURBAŞKANI SEÇİLMESİ

S. ÖZKESER- Sayın Erdoğdu, Cumhuriyetin ilanı nasıl gerçekleşti ve Mustafa Kemal Paşa’nın Cumhurbaşkanı seçilmesini de anlatır mısınız?

A. ERDOĞDU- Türkiye Büyük Millet Meclisi 29 Ekim akşamı saat 18.00’de toplandı. Anayasa Komisyonunun, Anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkındaki kanun tasarısını öncelikle görüşülmesini istemesiyle tarihi oturum başladı.

Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa, Fethi Bey, Fevzi Paşa ve bakanlar en öndeki sırada bulunmaktaydılar.  İlk sözü Anayasa Komisyonu Başkanı Yunus Nadi Bey almış ve kanun tasarısıyla ilgili bilgiler verdikten sonra Vasıf Çınar Bey, Eyüp Sabri Efendi, Rasih Efendi, Şeyh Saffet Efendi, Mehmet Emin Yurdakul, Emin Sazak ve Süleyman Sırrı Beyler konuşmalarını yaptılar.

Bu konuşmalardan sonra ‘Cumhuriyetin’ oy birliği ile kabul edilmesi saat 20.30 civarındadır.  Bundan sonra Cumhurbaşkanlığı seçimine geçilmiş ve seçime katılan 158 üyenin oy birliği ile Mustafa Kemal Paşa, Cumhurbaşkanı seçildi.

Gazi Mustafa Kemal Paşa 20.45’te kürsüye gelerek şunları söyledi:

“…Yüzyıllardır haksızlığa ve zulme uğrayan milletimizin son yıllarda gösterdiği kabiliyet, istidat ve kavrayış, milletimizin hakkında olumsuz görüşler ileri sürenlerin ne kadar gafil ve görünüşe aldanan insanlar olduklarını pek güzel ispat etti. Milletimiz liyakatini, yeni rejim sayesinde, uygarlık âlemine daha kolaylıkla gösterecektir. Hep beraber ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.”

Cumhuriyetin ilanıyla çağdışı kalmış, çökmüş bir devletten, tam bağımsız, dünya devletleriyle eşit haklara sahip yeni bir devlet kurulmuş oluyordu. Meclis, Cumhuriyetin her şehirde 101 pare top atışıyla kutlanmasını kararlaştırdığı için top atışlarıyla birlikte büyük kutlamalar yapıldı.

İSMET PAŞA’NIN, CUMHURİYETİN

İLK BAŞBAKANI OLARAK ATANMASI

S. ÖZKESER- İsmet Paşa’nın, Cumhuriyetin ilk Başbakanı olarak atanmasını da anlatmanızı isteriz.

A. ERDOĞDU- Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, 30 Ekim tarihinde İsmet İnönü’yü köşke davet ederek, Başbakanlığa atandığını bildirdi. Ayrıca ülkenin genel durumu hakkında hazırlattığı raporları İsmet Paşa’ya verir. Bundan sonrası için ülkenin genel durumunu açıklayan bir mektubu da İsmet Paşa’ya iletir.

Atatürk’ten İsmet Paşa’ya

“Sevgili Paşam!

…Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Baş Delegesi olarak elbette biliyorsun.

Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın.

Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim.

Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı.

Yoksul bir köylü devletiyiz.

Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4.000 km. kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin Kuzeyini Güneyine, Batısını Doğu’suna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart.

Denizciliğimiz acınacak durumda.

Köylümüzü topraklandırmak, ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız.

Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyetle de insanlıkla da bağdaşmaz.

Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız.

Her yerde tefeciler halkı eziyor.

Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz.

Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor.

Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136. Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu. Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yansı hasta. Bebek ölüm oranı 60’ı geçiyor. Nüfusun 80’i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe.

Telefon, motor, makine yok.

Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremidi bile ithal ediyoruz.

Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir’in bazı semtlerinde var.

Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor.

Yunanistan’dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek.

İktisadi hayatımızda, eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımızda çok az. Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş.

Oysa Cumhuriyetin insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz.

Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor. Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var.

Bunları Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler.

Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz. Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.

Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı.

Cumhuriyete uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney. Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.

Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız.

Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız.

Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu. Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim. Allah yardımcımız olsun!”

 

“TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ KURAN

 TÜRK HALKINA; TÜRK MİLLETİ DENİR”

İşte Cumhuriyet, bu kadar olumsuzluklara rağmen hiçbir şekilde borçlanmadan konutlar, okullar, yollar, fabrikalar yapmıştır. Bunun da iyi anlaşılması gerekir.

S. ÖZKESER- Cumhuriyet ne demektir?

A.ERDOĞDU-  Atatürk’e göre “Cumhuriyet fazilettir” “…Bağımsızlık ve hürriyetine sahip olan milletler, ilerleme yolunda imkânlara sahip devletlerdir. O halde Cumhuriyet, her alanda ilerlemenin de en belirgin teminatıdır.”

S. ÖZKESER- Cumhuriyetin ruhu nedir?

A. ERDOĞDU- Cumhuriyetin özü de, ruhu da laikliktir. Burada şunu söylememiz gerekiyor: Cumhuriyet kayıtsız şartsız milli egemenliği hedeflemiş, bu egemenliğin önündeki kayıt ve şartlar ile saltanat, hilafet ve dinsel hukuk kaldırılmıştır. Egemenlik saraydan alınıp millete verilmiştir. Cumhuriyet, Türk ulusunun her alanda kendi devletinin eşit yurttaşı haline getirmiştir.

Atatürk “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk halkına; Türk Milleti denir” demiştir. 1924 Anayasamızda ulusumuz için, “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle Türk denir” diyerek ulus anlayışının ırkçı, dinci ve ayrıştırıcı değil hukuk, kültür, tarih ve dil ile yurttaşlık bilinci etrafında birleştirici, bütünleştirici özelliklerini öne çıkarmıştır.

“CUMHURİYET SAYESİNDE SÜLEYMAN DEMİREL GİBİ

BİR KÖYLÜ ÇOCUĞU CUMHURBAŞKANLIĞINA YÜKSELDİ”

 

S. ÖZKESER- Cumhuriyetin özellikleri nedir?

A. ERDOĞDU- Bağımsızlıkçı, saray saltanatının yerine kayıtsız şartsız millet egemenliğini öne alan parlamenter sisteme dayanmasıdır.

Cumhuriyetimiz fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür yapısı ile özgürlükçüdür. Kadın, erkek eşitliğine dayalıdır. Cumhuriyetimiz halkçıdır. Gelişime ve değişime açıktır. Cumhuriyet sayesinde Süleyman Demirel gibi bir köylü çocuğu Cumhurbaşkanlığına yükselebilmiş, Prof. Dr. Aziz Sancar Nobel ödülü alabilmiştir. Çünkü Cumhuriyet herkese fırsat eşitliği sunmuştur.

Atamızın söylediği gibi; “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir.”

İşte Cumhuriyet budur. Cumhuriyet olmasa, bunların hiçbir olmayacaktı.

S. ÖZKESER- Cumhuriyetin ilanı, ne zaman milli bayram oldu?

A. ERDOĞDU- Cumhuriyetin milli bayram olmasının tarihi 19 Nisan 1925’tir. Bu tarihte Büyük Millet Meclisi çıkardığı kanunla, milli bayram olarak 29 Ekim gününü ilan etmiştir.

S. ÖZKESER- Sayın Erdoğdu, verdiğiniz bilgilere gazetem ve şahsım adına teşekkür ederim. Son olarak neler söylemek istersiniz?

A.ERDOĞDU- Sayın Özkeser, öncelikle bana bu imkânı verdiğiniz için teşekkür ederim. Bugün gerek yurt içinde gerekse yurt dışında Cumhuriyete ve devrimlerine yönelik bir takım saldırılar olmaktadır. Cumhuriyetimiz bunların hepsini karşılayacak ve cevap verecek güçtedir. Sözlerime son verirken, bir örnek olması açısından son halife Abdülmecid’in kızı Dürrüşehvar Sultan’ın yabancı bir muhabire söylediklerine dikkatinizi çekmek isterim: “Ben bir Türk kadınıyım. Vatanı kurtarana karşı, ölünceye kadar yalnız minnettarlık hissi taşırım”  diyerek Atatürk’e ve Cumhuriyete olan saygısını dile getirmiştir.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve cukurovapress.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.