U. ARDA SIĞIRCI
Ekonomik büyüme ve ekonomik kalkınma sık sık karşılaştığımız iki kavramdır. Her ne kadar birçoğumuz bu iki kavramı aynı anlamda kullansa da bu kavramlar oldukça farklı anlamlara sahiptir ve ekonominin farklı yönlerini ele alır.
Ekonomik büyüme nicelik bir artışken ekonomik kalkınma nitelik bir ilerleme olarak tanımlanabilir. Ekonomik büyüme, daha çok sayısal verilerle ölçülürken, ekonomik kalkınma daha geniş ve karmaşık ölçütlere dayanır. Kalkınma teorileri, sadece ekonomik göstergeleri değil, aynı zamanda sosyal ve çevresel faktörleri de dikkate alır. Ekonomik büyüme, bir ülkenin mal ve hizmet üretimindeki nicelik artışı ifade eder. Genellikle Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) gibi göstergelerle ölçülür.
Ekonomik büyüme, bir ekonominin zaman içinde daha fazla mal ve hizmet üretebilme kapasitesinin arttığını gösterir. Bu artış, daha fazla istihdam, daha yüksek gelirler ve daha iyi yaşam standartları anlamına gelebilir. Örneğin, bir ülkenin yıllık GSYİH'sinin %5 artması, o ülkenin ekonomik olarak büyüdüğünü gösterir. Ancak, bu büyüme her zaman ülkenin refah seviyesinin arttığı anlamına gelmez.
Ekonomik büyüme, genellikle doğal kaynakların kullanımı, sermaye yatırımları ve teknolojik ilerlemelerle sağlanır. Ekonomik kalkınma ise, ekonomik büyümeden daha kapsamlı bir kavramdır ve sadece nicelik artışı değil, aynı zamanda nitelik ilerlemeyi de kapsar. Ekonomik kalkınma, bir toplumun genel refah seviyesinin yükselmesini, yaşam standartlarının iyileşmesini, eğitim ve sağlık hizmetlerinin erişilebilirliğinin artmasını ve gelir dağılımının daha adil hale gelmesini içerir. Ekonomik kalkınma, insan gelişimi ve sosyal ilerlemeyi de içine alır.
Bir ülkenin GSYİH'si artsa bile, bu artış toplumun geniş kesimlerine yayılmazsa ve yaşam kalitesinde bir iyileşme görülmezse, bu durum gerçek bir kalkınma olarak değerlendirilemez. Bu nedenle, ekonomik kalkınma, sosyal adalet, sürdürülebilirlik ve insan hakları gibi unsurları da içermelidir. Sonuç olarak, ekonomik büyüme ve kalkınma, ekonominin iki önemli ve birbirini tamamlayan yönüdür. Büyüme, bir ülkenin ekonomik potansiyelini artırırken, kalkınma, bu potansiyelin toplumsal refaha dönüşmesini sağlar. İdeal olan, hem ekonomik büyümenin hem de kalkınmanın birlikte gerçekleştiği bir ekonomik modelin oluşturulmasıdır. Bu model, sürdürülebilir, adil ve kapsayıcı bir ekonomik sistemin temelini oluşturur.