Sana bir sır vereyim mi arkadaşım; Çok yürek tüketme. Her sorunu çözmeye çalışma. Enerjini kendine harca. Keşke dediğin şeylere takılma. İyi ki dediklerini sık sık yap. Kimseyi memnun etmeye çalışma. Bu hayatta hiç kimseyi memnun edemiyorsun. Ne yaparsan yap boş. Ama sen yine de yapmaktan vazgeçme. “Balık bilmezse Halik bilir” sözünü kendine şiar edin. Özverilerin için madalya bekleme. Bunları isteyerek yaptım de. İsteyen anlar, isteyen anlamaz, takma kafana.
Sevdiğin insanları, aile büyüklerini sık sık ara, ziyaret et, hatırlarını sor. Sana pozitif enerji veren insanlarla görüş. Ev göçüp gidiyor olsa bile al eline kahveni çık açık havaya. Keyifle kahveni yudumla. Herkesin nabzına göre şerbet hazırlama, unutma şeker zararlı boş ver. Bir gün takdir edileceğin günü de bekleme. Çünkü öyle bir gün yok.
Neden biliyor musun ?
Bunların hepsini yaptıktan sonra bir gün gelecek ki. Eyvahhh! diyeceksin, yaşlıyım ve tek başınayım. Ne kadar yolum var bilmem ama artık ben yoruldum diyeceksin. Sonra bakacaksın ki etrafına sen varsın, ilaç poşetin var, hayal kırıklıkların var. Seni arayanların, kapını çalanların azılmış. Gözünden iki damla yaş düşecek ya hah işte o yaşı düşürmemek için bu verdiğim sırrı iyi düşün.
Ömür dediğimiz şey çok kısa. Bir varmış bir yokmuş hesabı bu dünyadayız. Zamanla herşeyin sonu gelecek. Son dönemlerde yaşadığımız felaketleri unutma. Önce Korona belasından eve kapandık, daha sonra asrın depreminde evlerimizden eve giremez olduk. Bu günlerde depremde canlarını kaybedenlerin verdiği acı ve keder içinde ölen insanları gördükçe, ölüme daha çok yaklaştığımı hissediyorum.
Artık yaşadığım kadar yaşamayacağımı biliyorum, üzülmüyorum dersem yalan olur. Ne çabuk geçti onca yıl, inanın hiç anladım. Giden gençlik ve acımasız yıllar insanı yoruyor.
Yine de inadına yaşamak diyor, umutla güzel bembeyaz, bahar tadındaki günlere kavuşmak dileğimle esen kalın.