SERAY SAYAR LEVENT
Köşe Yazarı
SERAY SAYAR LEVENT
 

Bir Türlü Gelmeyen Bahar…

Küresel ısınma, artık kendini hepten belli etmeye başladı. Aslında bizim göz ardı ettiğimiz ancak bilim insanlarının yıllardır anlattığı, önlemler için çabaladığı mevsim değişimi, beklenen bir durum… İklimler kayıyor ve mevsimler yerlerini değiştiriyor, nihayetin de nasıl ki daha önceden yaşanmış… Coğrafya değişecek ve haritadaki sınırlar yavaş yavaş yerlerini değiştirecek. Televizyonlarda izlediğimiz kurgu filmlerinin aslında gerçeğini yaşamaya başladık, farkında mıyız bilmiyorum? Şimdi Dünya’ya verdiğimiz bunca zararın mutlaka bir bedeli olacaktı. Doğa acımasızdır ve yapılan kötülükleri asla affetmez. Şimdi biz, “Yeşil Dünya, Yeşil Fabrika, Yeşil Okullar…” deyip duralım. Umarım çok geç kalmamışızdır. Bugün aslında baharın tam ortasındayız ve eski takvimlere takvimlere göre 9 Kasım-5 Mayıs arası süren “Kış Faslı”nın bitip, güneşin Ülker burcuna girmesiyle "Yaz Faslı"nın başlayacağı gece. Aynı zamanda Hızır ve İlyas isimlerinin kaynaştırılmasından türemiş Hıdırellez'de dileklerimizi dilemenin de zamanı... Temeli Mezopotamya, Hitit, Uzakdoğu, Orta Asya inanışlarına kadar giden, semavi dinlerde de yer bulmuş bir gelenek Hıdırellez. Karada darda kalanların yardıma çağırdığı Hızır ve denizlerde felakete uğrayanların imdadına koşan İlyas, Mezopotamya'da başlayan ölümsüzlük arayışının iki kahramanı... Efsaneye göre İskender-i Zülkarneyn ve İdris (Hızır/Andreas), Âbıhayat'ı bulmak için birlikte Zulumât’a (Karanlıklar Ülkesi) giderlerken yemek molası vermişler. İdris, azık torbasındaki kurutulmuş balığı ırmakta yıkarken balık canlanıp kaybolmuş; sudan içen İdris de ölümsüzlüğe ulaşmış! Yaygın bir inanışa göre Hızır ve İlyas, her yıl Hıdırellez günü deniz kıyısında buluşur, ayaküstü bayramlaşırlarken birine “Ya Hızır yetiş!”, ötekine de denizlerden “Ya İlyas kurtar bizi!” çağrıları ulaşınca vedalaşırlarmış. Hızır karalarda, İlyas denizlerde insanların yardımına koşarmış. Musahipzâde Celâl (ö. 1959) Eski İstanbul Yaşayışı’nda Hızır’ı, Noel Baba’ya benzetir. Onun, kışın kırmızı pelerini, püsküllü külahı, beyaz sakalıyla bacalardan inip çocuklara hediyeler dağıtması, çam dallarına oyuncaklar asması neyse; Hızır’ın 5 Mayıs'ı 6'sına bağlayan gece ve sabahında bereket, bolluk, kısmet, uğur dağıtması da odur. Kıtalara yayılan Hıdırellez’in gelenekleri saymakla bitmez. 5-6 Mayıs gecesi gül dallarına bağlanan kırmızı keselerdeki paraların kısmet-bereket akçesi olarak cüzdanlarda saklanması; ev sahibi olmak isteyenlerin hamurdan ev maketi yapıp gül dibine koymaları; eski hasırların kırda yakılıp üzerinden atlanması, o sabah Hızır Aleyhisselam uğrasın diye kapıların açık bırakılması bunlardandır. Yine,  akşamdan gül dalına asılan gömleğin sabahleyin giyilmesi, bileğe bağlanan sarı ipliğin gül dibinde çözülmesi; kızlar gelin olsun diye bebeklere gelinlik giydirilmesi; koca bekleyen kızların içine yüzüklerini, küpelerini, düğmelerini koydukları çömlekleri geceden gül dibine bırakmaları; sabahleyin yüzü bürümcükle örtülü bir kız kısmet çekerken diğerlerinin sırayla mani okumaları; kısmeti çıkmayanın başında kilit açılması; mani çömleği boşalınca içindeki suyla yüz yıkanması gibi pek çok âdet Hıdırellez’in renkleri arasındadır. Ve gece yarısına kadar insanlar ateşler yakarak,davullarla zurnalarla Hıdırellez’i kutlarken tam gece 12’ de dileklerini yazıp gül ağacının altına gömmeyi beklerler.Benim bildiğim sabah ezanından önce de gidip gömdükleri kağıdı alır içine bakılırmış yazı silindiyse o dilek olurmuş.Muşlu yazıyorum zira bu geleneğe bir kere katılmıştım, ancak hiç ertesi günü dönüp yazı silindi mi, diye bakmadım. Bazı insanlara bu tür gelenekler, inançlar saçma gelse de ben şunu hep derim. Toplumun inanacağı, umut edeceği mutlaka bir şeyler olmak zorunda. Zira bunlarda ellerinden alınırsa yok olur giderler ve umudu olmayan birey yaşmaktan vazgeçer… O yüzden abartmadan bu güzellikleri devam ettirmek keyifli. Bu gece gül ağacının dibine dileklerini gömecek olanların hep bir ağızla, “ya Hızır yetiş!”,”ya İlyas kurtar bizi!” Diyeceklerine eminim. Zira artık işimiz onlara kaldı… Şimdi her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!
Ekleme Tarihi: 05 Mayıs 2022 - Perşembe

Bir Türlü Gelmeyen Bahar…

Küresel ısınma, artık kendini hepten belli etmeye başladı. Aslında bizim göz ardı ettiğimiz ancak bilim insanlarının yıllardır anlattığı, önlemler için çabaladığı mevsim değişimi, beklenen bir durum…

İklimler kayıyor ve mevsimler yerlerini değiştiriyor, nihayetin de nasıl ki daha önceden yaşanmış… Coğrafya değişecek ve haritadaki sınırlar yavaş yavaş yerlerini değiştirecek.

Televizyonlarda izlediğimiz kurgu filmlerinin aslında gerçeğini yaşamaya başladık, farkında mıyız bilmiyorum?

Şimdi Dünya’ya verdiğimiz bunca zararın mutlaka bir bedeli olacaktı. Doğa acımasızdır ve yapılan kötülükleri asla affetmez.

Şimdi biz, “Yeşil Dünya, Yeşil Fabrika, Yeşil Okullar…” deyip duralım. Umarım çok geç kalmamışızdır.

Bugün aslında baharın tam ortasındayız ve eski takvimlere takvimlere göre 9 Kasım-5 Mayıs arası süren “Kış Faslı”nın bitip, güneşin Ülker burcuna girmesiyle "Yaz Faslı"nın başlayacağı gece. Aynı zamanda Hızır ve İlyas isimlerinin kaynaştırılmasından türemiş Hıdırellez'de dileklerimizi dilemenin de zamanı...

Temeli Mezopotamya, Hitit, Uzakdoğu, Orta Asya inanışlarına kadar giden, semavi dinlerde de yer bulmuş bir gelenek Hıdırellez. Karada darda kalanların yardıma çağırdığı Hızır ve denizlerde felakete uğrayanların imdadına koşan İlyas, Mezopotamya'da başlayan ölümsüzlük arayışının iki kahramanı... Efsaneye göre İskender-i Zülkarneyn ve İdris (Hızır/Andreas), Âbıhayat'ı bulmak için birlikte Zulumât’a (Karanlıklar Ülkesi) giderlerken yemek molası vermişler. İdris, azık torbasındaki kurutulmuş balığı ırmakta yıkarken balık canlanıp kaybolmuş; sudan içen İdris de ölümsüzlüğe ulaşmış! Yaygın bir inanışa göre Hızır ve İlyas, her yıl Hıdırellez günü deniz kıyısında buluşur, ayaküstü bayramlaşırlarken birine “Ya Hızır yetiş!”, ötekine de denizlerden “Ya İlyas kurtar bizi!” çağrıları ulaşınca vedalaşırlarmış. Hızır karalarda, İlyas denizlerde insanların yardımına koşarmış. Musahipzâde Celâl (ö. 1959) Eski İstanbul Yaşayışında Hızır’ı, Noel Baba’ya benzetir. Onun, kışın kırmızı pelerini, püsküllü külahı, beyaz sakalıyla bacalardan inip çocuklara hediyeler dağıtması, çam dallarına oyuncaklar asması neyse; Hızır’ın 5 Mayıs'ı 6'sına bağlayan gece ve sabahında bereket, bolluk, kısmet, uğur dağıtması da odur.

Kıtalara yayılan Hıdırellez’in gelenekleri saymakla bitmez. 5-6 Mayıs gecesi gül dallarına bağlanan kırmızı keselerdeki paraların kısmet-bereket akçesi olarak cüzdanlarda saklanması; ev sahibi olmak isteyenlerin hamurdan ev maketi yapıp gül dibine koymaları; eski hasırların kırda yakılıp üzerinden atlanması, o sabah Hızır Aleyhisselam uğrasın diye kapıların açık bırakılması bunlardandır. Yine,  akşamdan gül dalına asılan gömleğin sabahleyin giyilmesi, bileğe bağlanan sarı ipliğin gül dibinde çözülmesi; kızlar gelin olsun diye bebeklere gelinlik giydirilmesi; koca bekleyen kızların içine yüzüklerini, küpelerini, düğmelerini koydukları çömlekleri geceden gül dibine bırakmaları; sabahleyin yüzü bürümcükle örtülü bir kız kısmet çekerken diğerlerinin sırayla mani okumaları; kısmeti çıkmayanın başında kilit açılması; mani çömleği boşalınca içindeki suyla yüz yıkanması gibi pek çok âdet Hıdırellez’in renkleri arasındadır.

Ve gece yarısına kadar insanlar ateşler yakarak,davullarla zurnalarla Hıdırellez’i kutlarken tam gece 12’ de dileklerini yazıp gül ağacının altına gömmeyi beklerler.Benim bildiğim sabah ezanından önce de gidip gömdükleri kağıdı alır içine bakılırmış yazı silindiyse o dilek olurmuş.Muşlu yazıyorum zira bu geleneğe bir kere katılmıştım, ancak hiç ertesi günü dönüp yazı silindi mi, diye bakmadım.

Bazı insanlara bu tür gelenekler, inançlar saçma gelse de ben şunu hep derim. Toplumun inanacağı, umut edeceği mutlaka bir şeyler olmak zorunda. Zira bunlarda ellerinden alınırsa yok olur giderler ve umudu olmayan birey yaşmaktan vazgeçer…

O yüzden abartmadan bu güzellikleri devam ettirmek keyifli. Bu gece gül ağacının dibine dileklerini gömecek olanların hep bir ağızla, “ya Hızır yetiş!”,”ya İlyas kurtar bizi!”

Diyeceklerine eminim. Zira artık işimiz onlara kaldı…

Şimdi her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve cukurovapress.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.