Muharrem Ayı Kuran-ı Kerim’de kıymet verilen aylarımızdan biridir. Aşure Gecesi de bu ayın en kıymetli gecesidir. Bu ayın 10.gününden gününden itibaren her hanede Aşure yapma telaşı başlar.
Bereket, canlanma, yeni yıl tatlısı olarak buğdaydan pişirilen aşure; bir çok mucizeyi de içinde barındırdığı gibi; aslında Kerbela’da öldürülen Hz. Hüseyin ve beraberindekiler için hazırlanan bir matem yemeğidir. Hazreti Hüseyin ve arkadaşlarının Kerbela çölünde şehit edilmesi, İslam tarihimizde asırlardır dinmeyen bir acı olarak yer aldı.
***
Eski devirlerde kazanlarda törenle hazırlanan ve dağıtılan Aşure, her evde pişmesine özen gösterilen, bereket ve uğur tatlısı olarak günümüze kadar gelmiştir. Türk mutfağının en zengin geleneksel tatlılarından biri olan Aşuremiz, şeker, buğday, nohut, fasulye, kuru ve yaş yemişlerle yapılan, üzerine bolca cevizin konduğu bir tatlımızdır. Hemen hemen her evde aşure tenceresi kaynar. Pişirdiğimiz aşureden yakınlarımıza, eşe dosta, aileye, komşuya dağıtırız. Buğday, nohut, fasulye, incir, kaysı ve benzeri yiyecekler çiğ olarak tencereye girer, pişmiş olarak çıkar. Bu bize farklı insanların bir arada yaşamasını, uyum içinde bir araya gelmesini, çokluğun birlik olmasını anlatır. Onun için farklı kültürlere ve yaşayışlara sahip insanlarla bir arada yaşayışımız belki farkında olmadığımız en büyük zenginliğimizdir.
Aşure geleneğimiz, yediden yetmişe bütün toplumumuzu birleştiren, kaynaştıran bir güzelliktir. Geleneğimiz de bir tatlı ikramı gibi görünmekle birlikte, manevi duyguları paylaşmak ve barış, kardeşlik ruhu yaratması açısından da önemlidir. Ama maalesef, içerisine çok çeşit malzemenin içine konulduğunu, bu tatlıyı günümüzde yapmak artık hayal oldu. Malzeme fiyatlarının çok yüksek olması hepimizi düşündürür oldu.
***
Her yaştan insanın çok beğenerek yediği, yapımı zahmetli ve pahalı olan, vitamin dolu bu asırlık tatlımızı afiyetle yemeniz dileğiyle Aşure Gününü kutlarım.