İnsan belli yaşa gelip, yaş kemale erince, geçen yılların bir muhasebesini yapıyor. Yaptığı hataları göz önüne getiriyor. Bende zaman zaman kendimde bunu deniyorum. Yaşadığım süre boyunca hep merhametli, özverili, vicdanlı davrandım. Kimseden hiçbir şey beklemeden hep verdim. Karşılığını almak için arkama bile bakmadım. Yaptığım, verdiğim her şeyi unuttum. Yaşadıklarımı-yaşayamadıklarımı içimde sakladım, sustum, sabrettim. İlkem, çalışmak, yardıma koşmak, iyilik yapmak, güçlük olmaktı. Hep dediğim şuydu, “insanlık bende kalsın”dı.
Kendime olan inancımı, umudumu hiç kaybetmedim. İstediğim gibi bir hayat yaşasam da, yaşayamadıklarım içimde ukte kaldı. Bazen hayıflanıyorum, ne çok özveride bulunmuşum diye; ama yine de hiç pişman olmadım. Aşağıdaki anlamlı sözcükler bunu çok da güzel anlatıyor.
****
Kendimden özür diliyorum. Yaşadığım süre boyunca hep merhametimin arkasından
yürüdüm, beklentilerimi arkada bıraktım.
Kimseden bir şey beklemedim, doğrusu bu sanıyordum çünkü.
Yaşadıklarımı yaşayamadıklarımı içimde sakladım, sustum, bastırdım olsun dedim insanlık bende kalsın.
Ben en iyisini yaşatayım ki istemeye yüzüm olsun dedim. Verdim, hep verdim karşılığını alıp
alamadığıma bakmadan, aslında güçlü olmak, değildi istediğim, ama olmak zorundaydım ve
bırakıldım. Kendimi hep erteledim.
Kimsenin beni anlamadığını bildiğim halde hayatıma girenleri bana verilmiş bir görev olarak gördüm.
Herkesi mutlu etmek zorundayım sandım. Benimde mutlu olmam gerektiğini unutmuşum meğer..
Görevim neyse en iyisini yapmalıydım ki vicdanım rahat etmeliydi.
Birilerinin de bana karşı görevleri olduğunu hiçe saymışım oysa... Ne yazık ki; Bana verilen rolleri en iyi şekilde oynarken onların rollerini iyi oynayıp oynamadığına hiç bakmadım. Karşımdakilerin eksiklerini tamamlamaya çalışırken, onların hatalarını görmeye vaktim kalmamış sanki.
Beni üzmelerine bakmadan, karşılığında ne aldığıma ne hissettiğime aldırış etmeden hep verdim..
“Saçlarımda aklar tek tük düştüğünde , Vay be yaşlanıyorum dedim kendime..
Sonra hayatımda, değişmeye başladı kendi kendine..
Mesela, Fazlalıkları atmaya alıştı elim.
Eşyalara çula çaputa gençliğimdeki gibi kalmadı hevesim..
Hızlı müzikler yerini slova bıraktı ..
Sağlığım yerinde olsunlar sardı dilimi...
Camım çerçevem pis olsun, Eller ne derse desin umursamıyorum artık ...
Desinler diye değil, Dilediğim gibi yaşamanın zevkine vardım..
Eskisi gibi insanları da dinlemiyorum ...
Çünkü dinlersem yanlışlara kayıtsız kalamayacağımı biliyorum..
Zira çok yorgunum kimseye laf anlatmaya da çalışmıyorum
Herkes nasıl olsa kendi bildiğini okumuyor mu sonuçta...
Haklısın diyorum geçiyorum bende..
Bu arada hala hatalar yapıyorum. Sadece hata yapınca kaçmıyorum. Yüzleşiyorum kendimle
Hatasız kul olmaz diyorum takmıyorum bile ...
Yine kırılıyorum sadece eskisi gibi, kimsenin kırmasına müsaade etmiyorum ...
Fark ettiğim anda duvar örüp kapımı kapatıyorum..
Zaten daha aza indirgedim insanlarla diyaloğumu..
Hayvanlara yakınlaştım. Dilsiz dostlarım onlar benim.
Ben zaten geçen yıllarımda, İnsanların dilinden çektim ...
O ne der bu ne derleri gömdüm geçmişe..
As olan benim neticede; Ve ben artık.
Bazen yaşıma aldırmadan çocuk gibi yaşıyorum. Bazen bilge gibi...
Kısaca canımın istediği gibi.. Bu hayat benim bir kereliğine geldim bilirim..
Kendimi seviyorum. Kim seviyor kim sevmiyor ilgilenmiyorum...
Ne ben kimseyi sevmek zorundayım Ne de kimse beni ...
Ev araba para dilediğim yıllar kaldı geride...
Şimdi iki dileğim var
Biri elden ayaktan düşmeden yaşamak. Diğeri taktiri ilahi tecelli edeceği gün, kendi evimde, kendi yatağımda; Uykuda dünyayla vedalaşmak...” (Alıntı)
***
Ne yazık ki istediğimiz gibi bir hayat yaşamayı yıllar geçince anlıyoruz. Hep ailemizi, çevremizi değil, biraz kendimize öncelik vermek aklımıza geliyor. Sonra kendi içimize dönüp kalan ömrümüzü iyi yaşamak için çabalıyoruz. Hep çevremizi değil, biraz kendimize öncelik verelim. Esenlik dileklerimle, hoşçakalın.