SERAY SAYAR LEVENT
Köşe Yazarı
SERAY SAYAR LEVENT
 

Okuma-Yazma Çılgınlığı…

Yeni trent okula başlamadan, okutma furyası…   Özellikle kolejlerde, okulöncesi eğitim gören çocukların diğer kurumlarla rekabet etme savaşının arasında harcanan çocuklar…   Bu ara oldukça fazlaca duymaya başladığım nedenini araştırınca, velilerin taleplerinin çokluğu ve kurumların ticari olarak rekabet içinde olma adına yaptıkları en büyük hata olduğunu gördüğüm, cehaletin getirdiği hata…   Zira bizler canlı varlıklarla uğraşıyor ve yapılan her hatayı ömrü billâh yetiştirdiğimiz çocukların kaderi haline getiriyoruz.   Velilere “yapmayın-etmeyin, günahtır” demiyorum.   Sayın eğitimciler, lütfen! “Reklam için, para için bu evlatları harcamayın” diyorum.   Öncelikle, öğretmen olan bunun eğitimini alan sizlersiniz. Sizin yerinize aile, eğitim şekline, eğitim içeriğine asla karışamaz, buna “dur” diyecek yine sizlersiniz.   Ana-baba hep çocuklarının daha iyi olmasını ister, bunu kimse yadırgayamaz ancak onlara rehberlik yaparak, hatalı olanı anlayacakları dilden anlatacak yine bizleriz.   Neden “çocuk daha okula başlamadan ona okuma yazma öğretmeyin” e gelince; öncelikle Okulöncesinde böyle mevzuat yok ve bizler bu eğitimleri almıyoruz.    Çocuğun, psiko-motor, kas ve zihinsel gelişiminin buna uygun olması gerekiyor. Ayrıca okuma yazma yönteminin doğru bilinmesi gerekirken, özellikle sessiz harflerde ses çıkışının hatalı öğretilmesi, çocuğun bütün akademik hayatını etkileyen en önemli olumsuz faktör haline dönüşüyor.   Okuma yazma eğitimini bilmeyen öğretmen ya da veli sessiz harfleri öğretirken, ilk okuma yazma ve ses temelli cümle öğretmeyi bilmediği için, harf çıkışını yanlış veriyor ki özellikle sessiz harflerde ciddi hatalar olduğu için çocuk ilköğretimde olağan süreçte okuyacağı halde hatalı öğrenimden dolayı okuma ve yazma zorluğu çekiyor. Çocuğa “B” harfini öğreten yetişkin bunun ses çıkışını “BE-BA”  olarak verebiliyor. Sessiz harfleri sesli harfle öğrenen çocuk hece birleştirmelerini yapmakta oldukça zorlanırken hatalı öğrenme sonucunda arkadaşlarından geri kalarak kendine güvenini yitirmeye başlıyor ve “ben başarılı olamıyorum” endişesiyle kendi kabuğuna çekiliyor. Böylelikle algılarını öğrenime kapatıyor.    Peki, bütün bu olumsuzluklara rağmen, neden ısrarla zamanı gelmeden çocuklarımıza okuma-yazmayı öğretmeye çalışıyoruz?   Bunun tek nedeni; kurumların ticari kaygısı ve velilerin çocuklarını anlamsız bir yarışın içine sokma egoları...   Diyelim ki bu olumsuzlukların hiç biri olmadı. Eğitimci temel okuma yazma kurallarını biliyor ve veli de bu yetkinliğe sahip, yani okula başlamadan artık çocuğunuz okuyor ve yazıyor. Ne gurur verici bir olay değil mi?   Sakın, böyle bir şeye sevinmeyin ve gururlanmayın zira okuma yazmayı başarmış bir çocuğun sınıf içinde ki durumunu hiç düşündünüz mü?   Herkes daha yolun başındayken, çocuğun onlardan ileri olduğu için sınıf içinde uyumsuzlukları, sınıf öğretmeninin yaşayacağı sıkıntıyı hiç düşündünüz mü?   Ben yaşadım. İnanın çocuk için de öğretmen için de diğer çocukların aynı seviyeye gelme zamanı hiç geçmiyor.   Zira “ben bunları biliyorum” diyen çocuk, sınıftan da okuldan da uzaklaşmaya yeni bilgileri es geçmeye başlıyor ve sizin “önde gidiyor” dediğiniz çocuk aşırı özgüven patlaması yaşadığı için konuların ağırlaşması ve çoğalmasıyla gerilemeye başlıyor. Çünkü çocukta “ben herkesten başarılıyım, tekrar etmeme gerek yok” düşüncesi baş göstermeye başladığı için akademik olarak aldığı bilgileri üstün körü geçebiliyor. O yüzden bütün bunlar, kurumların ve velilerin egosundan başka doyuma ulaşan bir davranış olmuyor. Çocuk gelişiminde bir süreç vardır ve her gelişim aşaması uzun araştırmalar sonucu kesin bilim haline gelmiştir. Bu yüzden her şeyin bir zamanı olduğunu hiç unutmamanız gerekir ki eğer biz okulöncesi öğretmenleri böyle bir eğitimi vermemiz gerekiyorsa mutlaka fakültelerde;  nasıl ki matematik, fen, teknoloji derslerini alıyorsak, okuma yazma dersleri de verilir ve hatta sınıf öğretmeni olarak da tayin edilirdik. Bizlerin ve velilerin illaki bir eğitim vermesi gerekiyorsa çocuklarınıza matematiği, fen bilimlerini ve (yazdırmadan) 8 tane olan sesli harfleri verip, bol bol kelime öğretmeniz çocuğun hazır bulmuşluk seviyesini geliştirecektir. Unutmayın! Tam okumayı öğrenmemiş çocuk, matematik olmak üzere hiç bir derste başarılı olmadığı gibi o dersi anlamadığı için de belki de en sevdiği ders olacakken “ben matematiği, fen bilgisini, kimyayı, biyolojiyi sevmiyorum” demeye başlayacaktır. Tek nedeni okumayı tam yapamadığı için, okuduğunu anlamamasıdır. Lütfen çocuklarınıza böyle bir yıkımı reva görmeyin ve ne siz, ne başkalarına izin verdirmeyin! Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın,akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!
Ekleme Tarihi: 16 Aralık 2021 - Perşembe

Okuma-Yazma Çılgınlığı…

Yeni trent okula başlamadan, okutma furyası…

 

Özellikle kolejlerde, okulöncesi eğitim gören çocukların diğer kurumlarla rekabet etme savaşının arasında harcanan çocuklar…

 

Bu ara oldukça fazlaca duymaya başladığım nedenini araştırınca, velilerin taleplerinin çokluğu ve kurumların ticari olarak rekabet içinde olma adına yaptıkları en büyük hata olduğunu gördüğüm, cehaletin getirdiği hata…

 

Zira bizler canlı varlıklarla uğraşıyor ve yapılan her hatayı ömrü billâh yetiştirdiğimiz çocukların kaderi haline getiriyoruz.

 

Velilere “yapmayın-etmeyin, günahtır” demiyorum.

 

Sayın eğitimciler, lütfen! “Reklam için, para için bu evlatları harcamayın” diyorum.

 

Öncelikle, öğretmen olan bunun eğitimini alan sizlersiniz. Sizin yerinize aile, eğitim şekline, eğitim içeriğine asla karışamaz, buna “dur” diyecek yine sizlersiniz.

 

Ana-baba hep çocuklarının daha iyi olmasını ister, bunu kimse yadırgayamaz ancak onlara rehberlik yaparak, hatalı olanı anlayacakları dilden anlatacak yine bizleriz.

 

Neden “çocuk daha okula başlamadan ona okuma yazma öğretmeyin” e gelince; öncelikle Okulöncesinde böyle mevzuat yok ve bizler bu eğitimleri almıyoruz.

 

 Çocuğun, psiko-motor, kas ve zihinsel gelişiminin buna uygun olması gerekiyor.

Ayrıca okuma yazma yönteminin doğru bilinmesi gerekirken, özellikle sessiz harflerde ses çıkışının hatalı öğretilmesi, çocuğun bütün akademik hayatını etkileyen en önemli olumsuz faktör haline dönüşüyor.

 

Okuma yazma eğitimini bilmeyen öğretmen ya da veli sessiz harfleri öğretirken, ilk okuma yazma ve ses temelli cümle öğretmeyi bilmediği için, harf çıkışını yanlış veriyor ki özellikle sessiz harflerde ciddi hatalar olduğu için çocuk ilköğretimde olağan süreçte okuyacağı halde hatalı öğrenimden dolayı okuma ve yazma zorluğu çekiyor. Çocuğa “B” harfini öğreten yetişkin bunun ses çıkışını “BE-BA”  olarak verebiliyor. Sessiz harfleri sesli harfle öğrenen çocuk hece birleştirmelerini yapmakta oldukça zorlanırken hatalı öğrenme sonucunda arkadaşlarından geri kalarak kendine güvenini yitirmeye başlıyor ve “ben başarılı olamıyorum” endişesiyle kendi kabuğuna çekiliyor. Böylelikle algılarını öğrenime kapatıyor. 

 

Peki, bütün bu olumsuzluklara rağmen, neden ısrarla zamanı gelmeden çocuklarımıza okuma-yazmayı öğretmeye çalışıyoruz?

 

Bunun tek nedeni; kurumların ticari kaygısı ve velilerin çocuklarını anlamsız bir yarışın içine sokma egoları...

 

Diyelim ki bu olumsuzlukların hiç biri olmadı. Eğitimci temel okuma yazma kurallarını biliyor ve veli de bu yetkinliğe sahip, yani okula başlamadan artık çocuğunuz okuyor ve yazıyor. Ne gurur verici bir olay değil mi?

 

Sakın, böyle bir şeye sevinmeyin ve gururlanmayın zira okuma yazmayı başarmış bir çocuğun sınıf içinde ki durumunu hiç düşündünüz mü?

 

Herkes daha yolun başındayken, çocuğun onlardan ileri olduğu için sınıf içinde uyumsuzlukları, sınıf öğretmeninin yaşayacağı sıkıntıyı hiç düşündünüz mü?

 

Ben yaşadım. İnanın çocuk için de öğretmen için de diğer çocukların aynı seviyeye gelme zamanı hiç geçmiyor.

 

Zira “ben bunları biliyorum” diyen çocuk, sınıftan da okuldan da uzaklaşmaya yeni bilgileri es geçmeye başlıyor ve sizin “önde gidiyor” dediğiniz çocuk aşırı özgüven patlaması yaşadığı için konuların ağırlaşması ve çoğalmasıyla gerilemeye başlıyor.

Çünkü çocukta “ben herkesten başarılıyım, tekrar etmeme gerek yok” düşüncesi baş göstermeye başladığı için akademik olarak aldığı bilgileri üstün körü geçebiliyor.

O yüzden bütün bunlar, kurumların ve velilerin egosundan başka doyuma ulaşan bir davranış olmuyor.

Çocuk gelişiminde bir süreç vardır ve her gelişim aşaması uzun araştırmalar sonucu kesin bilim haline gelmiştir. Bu yüzden her şeyin bir zamanı olduğunu hiç unutmamanız gerekir ki eğer biz okulöncesi öğretmenleri böyle bir eğitimi vermemiz gerekiyorsa mutlaka fakültelerde;  nasıl ki matematik, fen, teknoloji derslerini alıyorsak, okuma yazma dersleri de verilir ve hatta sınıf öğretmeni olarak da tayin edilirdik.

Bizlerin ve velilerin illaki bir eğitim vermesi gerekiyorsa çocuklarınıza matematiği, fen bilimlerini ve (yazdırmadan) 8 tane olan sesli harfleri verip, bol bol kelime öğretmeniz çocuğun hazır bulmuşluk seviyesini geliştirecektir.

Unutmayın! Tam okumayı öğrenmemiş çocuk, matematik olmak üzere hiç bir derste başarılı olmadığı gibi o dersi anlamadığı için de belki de en sevdiği ders olacakken “ben matematiği, fen bilgisini, kimyayı, biyolojiyi sevmiyorum” demeye başlayacaktır.

Tek nedeni okumayı tam yapamadığı için, okuduğunu anlamamasıdır.

Lütfen çocuklarınıza böyle bir yıkımı reva görmeyin ve ne siz, ne başkalarına izin verdirmeyin!

Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın,akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve cukurovapress.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.