SERAY SAYAR LEVENT
Köşe Yazarı
SERAY SAYAR LEVENT
 

Peki, bütün bunların çocuğa etkisi nedir?

Ne olacak halimiz…   Aileler değişti, anne-baba tutumları değişti, tahammülsüz bir toplum oluştu, kısacası sosyo-ekonomik olarak toplum değişime uğradığı için, kim, ne yapacağını bilemez hale geldi.   Aile, toplumun nasıl bir değişime uğradığını şahitlik edebileceğimiz en küçük gözlenebilen sosyal bir gruptur.Değişimleri,normları,inançları,evrensel dünya bakış açılarını, onları irdeleyerek çok rahat gözlemleyebilirsiniz.Aile, toplumun  yönetim şeklinin,sosyo-kültürel-ekonomik değişimin en net gözlendiği,deneysellendiği , en kısa zamanda dönüt alabildiğiniz birimlerdir.   Hal böyle olunca, anne-babanın aralarındaki ilişki,çocuğa davranışları ve onları yetiştirme şekillerinden de çok fazla veriler alabilir,bu değişimin olumsuz ya da olumlu yanlarını çok net görebilirsiniz.Zira toplumda yaşanan kaoslardan ilk etkilenen grup ailedir…   Bence bir toplumu etkileyen en önemli güç, siyasal güçler ve medyadır. Yanlış yönetilen bir ülkenin milli hâsılası düşerken, bu adaletsiz gelir dağılımının sonucu ülke insanlarının alım gücü de düşer. Kısacası; ülke bireyleri her kademede fakirleşir. Bunun yanı sıra çatışmaların çoğalmasıyla da bireyin ruhsal dengesi bozulur ve özellikle ailesine, işine odaklanamaz.   Medya da bütün bu olumsuzlukların tuzu biberi olur. Zira reklamlar, saçma sapan herkesin varlık içinde yaşadığı diziler, bireyin bunları gördükçe yaşadığı tüketim çılgınlığı, önceliklerinin maddi değerler olmaya başlaması, çıkan olumsuz haberler, siyasi güçlerin medya önünde sürekli birbirlerine sokak ağzıyla cevap  vermeleri, halkı yok sayan davranışlar ve tutumlar… Bireyi tek tek içten içe tükettiği için, olumsuz yansımalar ilk aile birliğinde görülür.   Hayatı daralmış, ekonomik ve siyasal sıkıntılar çeken, sosyal çevreden uzaklaşmış, kültürel hiçbir etkinliğe dâhil olamayan ana baba, sizce çocuğuyla ne kadar ilgilenebilir?   Maalesef çocuk büyütmekte zorlanan, nasıl davranması gerektiğini kavrayamayan, sürekli evlatlarıyla çatışma içinde olan ya da bunun tam tersi çocuğu merkeze alan, dünyaya getirdiğinin sorumluluğunu almak yerine, çocuğunun kulu kölesi olan bir yeni nesil karşımızda.   Biz eğitimciler çocuklarınızla kaliteli vakit geçirin, onları dinleyin, hoşgörülü olun, her davranışını irdelemeyin, nihayetin de karşınızdaki hayatı anlamaya , yaşayarak ve inatlarıyla varlığını ispatlamaya çalışan, doğal gelişim sürecini tamamlaması gereken minik canlar, desek de  ruhsal  yönden sıkıntılar yaşayan ebeveyn için bütün bu tavsiyeler, sadece tavsiye olarak bir köşede rafa kaldırılır.   Toplum olarak değiştik demiştim. Evet, toplum olarak yazdığım bütün bu güçlerin etkisiyle değiştik. Öncelikle normlarımız değişti, değerlerimiz, ahlaki tutumlarımız, yaşamdaki varoluş sebebimiz, amaçlarımız değişti.   Artık önceliğimiz insan olmaktan çıktı, onun yerine lüks yaşam, her şeyin en kalitelisi, ancak sevginin,merhametin,iyiliğin,hoşgörünün olmadığı tahammülsüz bir yaşam kalitesi yerini aldı.   Çocuklarımızdan kurtulmak için (bunun adı özgüven kazanması için alan sunmak olmuş) onların her dediğini yapar olduk, zira davranışı değiştirmek emek ister ya da ilgisizliğimizin vicdanını temizlemek için aşırı çocuklarımıza karşı vicdanlı olduk.   Aslında bütün bu yaşananlarda ebeveynin bir suçu yok. Anne-baba ailesinden ne gördüyse ya da görmediyse kendi kurduğu aileye bunu yansıtır.   Ve bizlerde bilmedikleri, görmedikleri bir davranışın dönütlerini onların dünyaya getirdiği çocuklarda, yansımalarını isteriz.   Bu durum yeni nesi yani 90’dan sonra doğmuş anne-babalara büyük haksızlık aslında. Toplum değişti, normal değişti, eğitime bakış %100 değişti ve bir yumurtayı kırmadan götüremeyen, bir evcil hayvanın sorumluluğunu alamayan, aile kurmuş anne-babaların çocuklarını yetiştirirken isyanlarına, bezginliklerine şahit olmak zorunda kalıyoruz.    Halimizin ne olacağını bilmem, ancak bireysel özgürlüğüne düşkün, empati ve sempati yeteneğinden mahrum, ben merkezci, değerlerini tanımayan nesiller yetiştirmek istemiyorsak tek değişmeyen insan olgusunu, gelişim sürecini anne-baba olarak bir daha gözden geçirmek, dünyaya getirdiğimiz evlatlarımızın gelecekte mutlu olmasını amaçlamak uğruna onları koşulsuk sevgimizle geleceğe hazırlamak zorundayız.   Dip not: Artık,lütfen genç anne-babalar salın şu çocuklarınızı,hayatı yaşayarak öğrenmelerine,başarısızlığın aslında motive kaynağı olduğunu fark etmelerine,ağlamanın da bir ihtiyaç olduğunu kavramalarına olanak tanıyın.Çok üzerinde düşünmekten,hayatı onlara ve kendinize zindan etmekten vazgeçin.Unutmayın su her zaman mutlaka yolunu bulur…   Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın,akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!
Ekleme Tarihi: 25 Nisan 2023 - Salı

Peki, bütün bunların çocuğa etkisi nedir?

Ne olacak halimiz…

 

Aileler değişti, anne-baba tutumları değişti, tahammülsüz bir toplum oluştu, kısacası sosyo-ekonomik olarak toplum değişime uğradığı için, kim, ne yapacağını bilemez hale geldi.

 

Aile, toplumun nasıl bir değişime uğradığını şahitlik edebileceğimiz en küçük gözlenebilen sosyal bir gruptur.Değişimleri,normları,inançları,evrensel dünya bakış açılarını, onları irdeleyerek çok rahat gözlemleyebilirsiniz.Aile, toplumun  yönetim şeklinin,sosyo-kültürel-ekonomik değişimin en net gözlendiği,deneysellendiği , en kısa zamanda dönüt alabildiğiniz birimlerdir.

 

Hal böyle olunca, anne-babanın aralarındaki ilişki,çocuğa davranışları ve onları yetiştirme şekillerinden de çok fazla veriler alabilir,bu değişimin olumsuz ya da olumlu yanlarını çok net görebilirsiniz.Zira toplumda yaşanan kaoslardan ilk etkilenen grup ailedir…

 

Bence bir toplumu etkileyen en önemli güç, siyasal güçler ve medyadır. Yanlış yönetilen bir ülkenin milli hâsılası düşerken, bu adaletsiz gelir dağılımının sonucu ülke insanlarının alım gücü de düşer. Kısacası; ülke bireyleri her kademede fakirleşir.

Bunun yanı sıra çatışmaların çoğalmasıyla da bireyin ruhsal dengesi bozulur ve özellikle ailesine, işine odaklanamaz.

 

Medya da bütün bu olumsuzlukların tuzu biberi olur. Zira reklamlar, saçma sapan herkesin varlık içinde yaşadığı diziler, bireyin bunları gördükçe yaşadığı tüketim çılgınlığı, önceliklerinin maddi değerler olmaya başlaması, çıkan olumsuz haberler, siyasi güçlerin medya önünde sürekli birbirlerine sokak ağzıyla cevap  vermeleri, halkı yok sayan davranışlar ve tutumlar… Bireyi tek tek içten içe tükettiği için, olumsuz yansımalar ilk aile birliğinde görülür.

 

Hayatı daralmış, ekonomik ve siyasal sıkıntılar çeken, sosyal çevreden uzaklaşmış, kültürel hiçbir etkinliğe dâhil olamayan ana baba, sizce çocuğuyla ne kadar ilgilenebilir?

 

Maalesef çocuk büyütmekte zorlanan, nasıl davranması gerektiğini kavrayamayan, sürekli evlatlarıyla çatışma içinde olan ya da bunun tam tersi çocuğu merkeze alan, dünyaya getirdiğinin sorumluluğunu almak yerine, çocuğunun kulu kölesi olan bir yeni nesil karşımızda.

 

Biz eğitimciler çocuklarınızla kaliteli vakit geçirin, onları dinleyin, hoşgörülü olun, her davranışını irdelemeyin, nihayetin de karşınızdaki hayatı anlamaya , yaşayarak ve inatlarıyla varlığını ispatlamaya çalışan, doğal gelişim sürecini tamamlaması gereken minik canlar, desek de  ruhsal  yönden sıkıntılar yaşayan ebeveyn için bütün bu tavsiyeler, sadece tavsiye olarak bir köşede rafa kaldırılır.

 

Toplum olarak değiştik demiştim. Evet, toplum olarak yazdığım bütün bu güçlerin etkisiyle değiştik. Öncelikle normlarımız değişti, değerlerimiz, ahlaki tutumlarımız, yaşamdaki varoluş sebebimiz, amaçlarımız değişti.

 

Artık önceliğimiz insan olmaktan çıktı, onun yerine lüks yaşam, her şeyin en kalitelisi, ancak sevginin,merhametin,iyiliğin,hoşgörünün olmadığı tahammülsüz bir yaşam kalitesi yerini aldı.

 

Çocuklarımızdan kurtulmak için (bunun adı özgüven kazanması için alan sunmak olmuş) onların her dediğini yapar olduk, zira davranışı değiştirmek emek ister ya da ilgisizliğimizin vicdanını temizlemek için aşırı çocuklarımıza karşı vicdanlı olduk.

 

Aslında bütün bu yaşananlarda ebeveynin bir suçu yok. Anne-baba ailesinden ne gördüyse ya da görmediyse kendi kurduğu aileye bunu yansıtır.

 

Ve bizlerde bilmedikleri, görmedikleri bir davranışın dönütlerini onların dünyaya getirdiği çocuklarda, yansımalarını isteriz.

 

Bu durum yeni nesi yani 90’dan sonra doğmuş anne-babalara büyük haksızlık aslında.

Toplum değişti, normal değişti, eğitime bakış %100 değişti ve bir yumurtayı kırmadan götüremeyen, bir evcil hayvanın sorumluluğunu alamayan, aile kurmuş anne-babaların çocuklarını yetiştirirken isyanlarına, bezginliklerine şahit olmak zorunda kalıyoruz. 

 

Halimizin ne olacağını bilmem, ancak bireysel özgürlüğüne düşkün, empati ve sempati yeteneğinden mahrum, ben merkezci, değerlerini tanımayan nesiller yetiştirmek istemiyorsak tek değişmeyen insan olgusunu, gelişim sürecini anne-baba olarak bir daha gözden geçirmek, dünyaya getirdiğimiz evlatlarımızın gelecekte mutlu olmasını amaçlamak uğruna onları koşulsuk sevgimizle geleceğe hazırlamak zorundayız.

 

Dip not: Artık,lütfen genç anne-babalar salın şu çocuklarınızı,hayatı yaşayarak öğrenmelerine,başarısızlığın aslında motive kaynağı olduğunu fark etmelerine,ağlamanın da bir ihtiyaç olduğunu kavramalarına olanak tanıyın.Çok üzerinde düşünmekten,hayatı onlara ve kendinize zindan etmekten vazgeçin.Unutmayın su her zaman mutlaka yolunu bulur…

 

Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın,akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve cukurovapress.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.