Demirspor, Onyekuru kanadından maça öyle hızlı başladı ki, maçı nasıl oynayacağını rakibine ve izleyenlere deklare etti. Maç kadroları açıklanınca, Montella’nın, Emre Akbaba’yı da sahada görmeyi istemesiyle, ilk defa forvetsiz bir oyunu tercih etmesiydi.
Maçın belirlendiği alan; “ikinci bölge”
Emre ve Belhanda’nın,Trabzon hücumlarına, en önde karşılık vermeleri, orta alanında dörtlü oyuncu gurubuyla kalabalık tutması, set olması, takımın defansif yönünü ön plana çıkarırken, diğer yandan da, özellikle ilk yarıda Bakasetas’ın ve Phillip’in oyun kurmasını da önledi. Abdullah Avcı, ikinci yarıya Marek Hamsik ve Abdülkadir Ömür’ü oyuna almasının nedeni biraz da buydu. Her ne kadar, özellikle Abdülkadir, biraz etki yaratsa da, Demirspor, bu bölgeyi çok etkili kullanarak, resmen Trabzon’u sürklase etti. Bu alanı en etkili kullanan, sahanın her yerinde ve yıldızı olan oyunu da Ndiaye’di.
Montella’nın oyuna müdahalesi;
Abdullah Avcı’nın orta alana müdahalesi ne kadar doğruysa, Montella’nın dakika 64’te, göbekte oyuncu gurubundan, maça müthiş etki koyan ve yorulan Stambouli-Gökhan kenar oyuncu Yusuf -Akintola değişiklikleri çok doğru ve zamanlaması iyi di.
Forvetsiz oyun;
Montella’nın ilk defa forvetsiz oyuna geçmesi, kadro açıklanınca biraz garip gelse de, bu sistemin oyuna nasıl yansıyacağı da, benim gibi birçok kişinin merakı oldu. İlk defa oynayan Emre Akbaba’nın Belhanda ile forvet ve forvet arkasını ortaklaşa kullanacakları malumdu. Öyle de oldu. Bu oyun sisteminin iki sıkıntısı oldu. Birincisi; rakip ceza sahası etrafında hazırlık paslarının yetersizliği ileyer paylaşımları, diğeri de pivot forvet oyuncu yokken, kenardan yapılmaması gereken ortalar oldu. Bunların dışında, özellikle de maçın son on dakikasında, Guldbrandsen ve Bjarnason ile çok net pozisyonlar üretti. Demirspor’un bulduğu üçüncü gol, ders niteliğindeydi. 3-4 saniyede, beş pasla golü buldular. Bu sistemin geliştirilmesi koşuluyla, Demirspor için oynanabilir olduğunu düşünüyorum. Bjarnason ile Erhun’un da sisteme entegre edilmesi de şart.
Sevinç ve hüzün; “Rodrigues”
Onuncu dakikada attığı gol, sahalarda ender görülen güzellikteydi. Topun filelerle temas ettiğinde ve sakatlanıp hüzünlü bir şekilde sahayı terk ederken, binlerce seyircinin onu ayakta alkışlaması, ona dair, beş dakika arayla sevinç ve hüznünün görüntüsünü oluşturdu.
Oyuncu performansları;
Ertaç; riskten uzak durdukça iyi,
Svensson; disiplinli, görev adamı,
Samet; risksiz oynadı, devam,
Rakitskiy; böyle penaltı yaptırmamalı,
Rodrigues; görevini yaptı ve çıktı,
Abdurrahim; hiç sırıtmadan oynadı,
Ndiaye; ne orta alanda oyun kurulmasına müsaade etti, ne de sahada basmadık yer bıraktı,
Stambouli; iyi maç çıkardı. Kendine geldi,
Yusuf; kendini geliştirmeye devam etmeli,
Emre Akbaba; bu takımda iş yapacak, iyi di,
Onyekuru; Larsen’i duman etti.
Gökhan; Stambouli’nin bıraktığı yerden taşımaya devam etti.
Bjarnason; İsteksiz hali dikkatimi çekti,
Guldbrandsen; zaman lazım.
Hakem; “Atilla Karaoğlan”
Saha içi performansı çok kötüydü. Özellikle, bir hakemin görmesi gereken basit hareketleri görmemesi, görüp müdahale etmemesi çok düşündürücü. Özellikle, Belhanda’nın attığı ve iptal ettiği golün izahatını, Merkez Hakem Kurulu’na (MHK) yapmalıdır. MHK’de bunun hesabını bu hakemden sormalıdır. Böylesi kötü niyetli hakemlerin, Türk futboluna faydaları yok zararları çoktur.
Son söz;
Montella, belli ki hafta boyunca, saha dışında ve kafasında bu maça iyi hazırlanmış. Yaptığı kurgu, oyuncuların bu kurguya verdiği karşılık; iyi mücadele ve sonuçtu. Maçın hakkı da buydu. Tebrikler Adana Demirspor.