Bilinen evren kara delikler, hipernovalar ve birleşen nötron yıldızları gibi heyecan verici şeylerle doludur. Ancak bunların hepsi, fizikçilerin var olabileceğini düşündükleri ancak henüz bulamadıkları ögelerle karşılaştırıldığında sıkıcı görünür. Belki de bunların başlıca, teorik olarak uzay ve zaman parçalarını birleştiren ve uzak konumlara kestirme yol sağlayan solucan delikleridir.
Solucan delikleri, Einstein'ın Genel Görelilik Teorisi ile tutarlıdır. Fakat gerçekliği henüz kanıtlanmamıştır. Negatif kütleli bir solucan deliği etrafından geçen ışığı yer çekimiyle etkilemesiyle tespit edilebilir. İlk solucan deliklerinin, mikroskobik seviyede yaklaşık 10–33 santimetrede var olduğu kabul ediliyordu. Evren genişledikçe, bazılarının da çok daha büyük boyutlara genişlemiş olması oldukça muhtemeldir.
Solucan deliğini kavramak için, uzayı iki boyutlu bir düzlem gibi düşünebiliriz. Solucan deliği, bu düzlem üzerinde yalnızca birer delik gibi gözükecektir. Halbuki 2 boyutlu düzlemin altında, 3 boyutlu bir silindir köprü olarak yer almaktadır. Bu tünelin ucu, 2 boyutlu varsayılmış uzay üzerinde herhangi bir noktada bir delik görünümünde ortaya çıkacaktır. Gerçek bir solucan deliği, bu anlatıma benzer olabilir.
Bildiğimiz en yüksek hızın ışık hızı (yaklaşık 1.079.252.850 km/saat) olduğunu da hesaba katarsak karadeliklerin bu kadar yüksek hızlarda gidebilen ışığı engelleyebilecek ve ondan daha hızlı bir şekilde başka bir yere doğru çekebilecek güçte olmaları, Einstein-Rosen köprüsünün gerçekte var olabilme olasılığını muazzam ölçüde artırmaktadır. Zaten solucan deliğinin mantığının temelinde de aynı şekilde ışıktan daha yüksek bir hızda boyutlar arası transfer yatmaktadır. Bu teoriyi yıllar boyu öğrenmiş olduğumuz temel fiziğin ve onun bütün kurallarının tamamen dışarısına itmeyip bunu modern fizikle bağdaştırarak açıklayabilen NathanRosen ve Albert Einstein, gelecekte teknolojinin yardımıyla solucan delikleri yaratılıp uzayda istenilen noktaya şu anki teknolojiden çok daha hızlı bir şekilde ulaşılabileceğini ortaya sürmüştür. Modern fizik aksini kanıtlayamadığı için de bu teori günümüzde hâlâ geçerliliğini korumaktadır.