SERAY SAYAR LEVENT
Köşe Yazarı
SERAY SAYAR LEVENT
 

Akran Zorbalığı…

Öncelikle herkese merhaba… Çevremde ki eş dost hatırlatmasa iki haftadır yazı yazmadığımı, inanın yoğunluktan ben de hatırlamazdım ve hiç aklıma gelmezdi.   Yo, Yazmayı bırakmadım. Elim ve aklım sağlıklı olduğu sürece arada aksamalar olsa da ben yazmaya devam ederim. Ancak arkadaş uyarıları olmasa, üç gazete editörleri de ” yahu bir şey mi, oldu? Yazıların gelmedi” de demediler. Bunun iki nedeni vardır. 1-Aslında yazmasam da olur. 2-Seçim derdinden kendileri bile farkında değil, kim yazmış kim yazamamış.   Bu arada seçim deyince; Herkes telaş içinde memleketimi bu kadar önemsediklerini hiç düşünmemiştim. Meğerse ne çok memleket aşkı varmış seçilmek isteyenlerde. O yüzden mi, canım Menderes Bulvarı’nı (her gün isim değişiyor belki şimdi ki adı da farklıdır),o güzelim göl kenarını, insanların azıcık yeşil alanı gördükleri yerleri, taş duvar yapılmasına izin verdiler.   Elbette, yeşil alanlara yapılan inşaatlar sadece belediyenin sorumluluğunda değil, ancak yapılan katliam için kamuoyu oluşturabilir ve halka duyurmaya çalışabilirlerdi. Eski stadyumu da AVM yapmayacaklarımıydı? Mahalleli ve çevre halk ne yaptı, tepki verdi, yürüdü, nöbet tuttu, olayı ulusal basına taşıdı, gündemden düşürmedi  ve sonunda halkın tepkisine kayıtsız kalınamadı ,park yapılmasına karar verildi.Bunun içinde böyle bir davranışta bulunamaz mıydık?Anlayacağınız gitmiş canım yeşillikler ve biz memleketi yönetenlerin, aşkıyla yanıp tutuşmaya devam ediyoruz.   Neyse gelelim aslı konumuza. Akran Zorbalığı…     Bu aralar oldukça fazla yaygınlaşan akranlar arası istismar, fiziksel ya da sözel şiddet…   Peki, neden bu kadar çok fazlaştı?   Aslında bunun cevabı oldukça basit… Çocuk yetişkinin aynasıdır. Zira biz toplum olarak zorbalığı öyle kanıtsadık ki izlediğimiz diziler olmak üzere canlı dövmek, zarar vermek, sapkın davranmak, elinde silahla gezmek, kabadayı kabadayı tehditler yağdırmak, evde çocuğu, karıyı dövmek, anlayacağınız şiddettin her türlüsünü yaşamak ve yaşatmak… Gayet normalleştirilmişken, “çocuklarımız neden akran zorbalığına kurban gidiyor?” diye tasalanmak anlamsız.   Çünkü biz yetişkinler zorbayız…   Özellikle sözlü zorbalık, bırakın akranlar arasında oluşuna, bizi yönetenler tarafından her gün gerçekleşmiyor mu?   E…Haliyle toplumda artık aklını, vicdanını, özgüvenini yitirmiş durumda, böyle bir ortamda akran zorbalığı olmasında ne olsun söyler misiniz?   Ahlakın fakirlikle, yoklukla hiçbir alakası yoktur. Sanki Türkiye Cumhuriyeti hiç mi yokluk görmedi? Ama hiç ahlakın bu kadar yitip gittiğine tanıklık etmemiştik. O yüzden önce toplum olarak aklağımızı, değerlerimizi, örf ve adetlerimizi, hukuksal güvencemizi ve hukukun üstülüğü yanılmazlığı ilkelerini tekrar kazanmalıyız ki akran zorbalığı ya da canlıya şiddettin her türlüsünü en asgariye indirelim.   Biz değişmediğimiz sürece toplum değişmez ve çocuklarımızı bu tür zorbalıktan korumak ya da o zor balardan biri olmalarına mani olmak imkânsızlaşır. Biz eğitimciler ne tavsiyelerde bulunursak bulunalım aslında yaşanan bütün şiddet olayı devlet sorunudur ve devletin bu konuda eğitim, yasa her ne güç varsa ellerinde çözmek zorundadır. Bu tür şiddetin en önemli nedenlerinden bir kaçı da, toplum bilinçli olarak, şiddette yönlendirilmiştir. Zira canıyla uğraşan bireyin oluşturduğu toplum, kendini yönetenlerin ne yaptığı ile uğraşmaz.   Bu duruma örnek vermek gerekirse; Hasta oldunuz ve hastaneye yattınız ki çoğumuzun başına gelmiştir. Hastanede olduğunuz sürece tek aklınızı meşgul eden nedir? Sağlığınız elbette, yoksa personelin tavrı, giyimi, çıkan yemeklerin kalitesi gibi gibi sağlıklı olduğunuzda dikkat edeceğiniz bütün olumlu ya da olumsuz durumları görmezden gelirsiniz. Tıpkı şimdi yaşadığımız zorbalılar gibi… Evim çocuğum, ben güvencede değilim, her gün televizyonda orada burada şiddet haberleri görüyor ve yaşıyorum. Eğer iktidarı eleştirirsem ya da bürokratları, gözümü kodeste açarım, ancak benim korumam kollamam gereken bir ailem var, kabuğuma çekileyim ve sevdiklerimi koruyayım çünkü elimden başka hiç bir şey gelmiyor.   Neden gelmiyor?   Çocuğun zorbalık yaşarsa, başına kötü bir durum gelirse seni koruyacak bir kanun yok… Canına, malına kast edenlerse sabah girip akşam çıkmıyor mu? İşte bütün mesele bu! Toplum normlarının değişmesi, ahlaksızlığın, şiddettin her türlüsünün, değerlerin yok oluşunun normalleştirilmesi ve biz şimdi, oldukça yaygınlaşan akran zorbalığıyla nasıl başa çıkacağımızı, kara kara düşünüyoruz.   Aslında çok basit ki bize yanlışları normalleştirmek için çaba sarf ediyorsa onlarla kanun çerçevesinde savaşmalıyız. Önce biz insani duygularımızı geri kazanmalı sonra çocuklarımıza insan olmayı göstermeliyiz. Her şeyi CİMER e şikâyet eden bizler, zararlı ve kötü örnekli TV programlarını şikâyet etmeliyiz ki kamunun tepkisiyle kendilerini toparlasınlar ve en önemlisi çocuklarımızı pamuklara sarıp büyütmemeliyiz ki zorbalığı yaşadığında kendini korumasını bilsin… Toplum olarak duygularımızı kontrol edemediğimiz, hayatla nasıl başa çıkacağımızı bilemediğimiz günlerden geçiyoruz. Evlatlarımızın sağlığı için lütfen artık kendimize gelelim.   Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!       
Ekleme Tarihi: 08 Mart 2024 - Cuma

Akran Zorbalığı…

Öncelikle herkese merhaba…

Çevremde ki eş dost hatırlatmasa iki haftadır yazı yazmadığımı, inanın yoğunluktan ben de hatırlamazdım ve hiç aklıma gelmezdi.

 

Yo, Yazmayı bırakmadım. Elim ve aklım sağlıklı olduğu sürece arada aksamalar olsa da ben yazmaya devam ederim. Ancak arkadaş uyarıları olmasa, üç gazete editörleri de ” yahu bir şey mi, oldu? Yazıların gelmedi” de demediler. Bunun iki nedeni vardır.

1-Aslında yazmasam da olur.

2-Seçim derdinden kendileri bile farkında değil, kim yazmış kim yazamamış.

 

Bu arada seçim deyince; Herkes telaş içinde memleketimi bu kadar önemsediklerini hiç düşünmemiştim. Meğerse ne çok memleket aşkı varmış seçilmek isteyenlerde.

O yüzden mi, canım Menderes Bulvarı’nı (her gün isim değişiyor belki şimdi ki adı da farklıdır),o güzelim göl kenarını, insanların azıcık yeşil alanı gördükleri yerleri, taş duvar yapılmasına izin verdiler.

 

Elbette, yeşil alanlara yapılan inşaatlar sadece belediyenin sorumluluğunda değil, ancak yapılan katliam için kamuoyu oluşturabilir ve halka duyurmaya çalışabilirlerdi. Eski stadyumu da AVM yapmayacaklarımıydı? Mahalleli ve çevre halk ne yaptı, tepki verdi, yürüdü, nöbet tuttu, olayı ulusal basına taşıdı, gündemden düşürmedi  ve sonunda halkın tepkisine kayıtsız kalınamadı ,park yapılmasına karar verildi.Bunun içinde böyle bir davranışta bulunamaz mıydık?Anlayacağınız gitmiş canım yeşillikler ve biz memleketi yönetenlerin, aşkıyla yanıp tutuşmaya devam ediyoruz.

 

Neyse gelelim aslı konumuza. Akran Zorbalığı…    

Bu aralar oldukça fazla yaygınlaşan akranlar arası istismar, fiziksel ya da sözel şiddet…

 

Peki, neden bu kadar çok fazlaştı?

 

Aslında bunun cevabı oldukça basit…

Çocuk yetişkinin aynasıdır. Zira biz toplum olarak zorbalığı öyle kanıtsadık ki izlediğimiz diziler olmak üzere canlı dövmek, zarar vermek, sapkın davranmak, elinde silahla gezmek, kabadayı kabadayı tehditler yağdırmak, evde çocuğu, karıyı dövmek, anlayacağınız şiddettin her türlüsünü yaşamak ve yaşatmak… Gayet normalleştirilmişken, “çocuklarımız neden akran zorbalığına kurban gidiyor?” diye tasalanmak anlamsız.

 

Çünkü biz yetişkinler zorbayız…

 

Özellikle sözlü zorbalık, bırakın akranlar arasında oluşuna, bizi yönetenler tarafından her gün gerçekleşmiyor mu?

 

E…Haliyle toplumda artık aklını, vicdanını, özgüvenini yitirmiş durumda, böyle bir ortamda akran zorbalığı olmasında ne olsun söyler misiniz?

 

Ahlakın fakirlikle, yoklukla hiçbir alakası yoktur. Sanki Türkiye Cumhuriyeti hiç mi yokluk görmedi? Ama hiç ahlakın bu kadar yitip gittiğine tanıklık etmemiştik.

O yüzden önce toplum olarak aklağımızı, değerlerimizi, örf ve adetlerimizi, hukuksal güvencemizi ve hukukun üstülüğü yanılmazlığı ilkelerini tekrar kazanmalıyız ki akran zorbalığı ya da canlıya şiddettin her türlüsünü en asgariye indirelim.

 

Biz değişmediğimiz sürece toplum değişmez ve çocuklarımızı bu tür zorbalıktan korumak ya da o zor balardan biri olmalarına mani olmak imkânsızlaşır.

Biz eğitimciler ne tavsiyelerde bulunursak bulunalım aslında yaşanan bütün şiddet olayı devlet sorunudur ve devletin bu konuda eğitim, yasa her ne güç varsa ellerinde çözmek zorundadır.

Bu tür şiddetin en önemli nedenlerinden bir kaçı da, toplum bilinçli olarak, şiddette yönlendirilmiştir.

Zira canıyla uğraşan bireyin oluşturduğu toplum, kendini yönetenlerin ne yaptığı ile uğraşmaz.  

Bu duruma örnek vermek gerekirse; Hasta oldunuz ve hastaneye yattınız ki çoğumuzun başına gelmiştir. Hastanede olduğunuz sürece tek aklınızı meşgul eden nedir? Sağlığınız elbette, yoksa personelin tavrı, giyimi, çıkan yemeklerin kalitesi gibi gibi sağlıklı olduğunuzda dikkat edeceğiniz bütün olumlu ya da olumsuz durumları görmezden gelirsiniz.

Tıpkı şimdi yaşadığımız zorbalılar gibi…

Evim çocuğum, ben güvencede değilim, her gün televizyonda orada burada şiddet haberleri görüyor ve yaşıyorum. Eğer iktidarı eleştirirsem ya da bürokratları, gözümü kodeste açarım, ancak benim korumam kollamam gereken bir ailem var, kabuğuma çekileyim ve sevdiklerimi koruyayım çünkü elimden başka hiç bir şey gelmiyor.

 

Neden gelmiyor?

 

Çocuğun zorbalık yaşarsa, başına kötü bir durum gelirse seni koruyacak bir kanun yok…

Canına, malına kast edenlerse sabah girip akşam çıkmıyor mu?

İşte bütün mesele bu!

Toplum normlarının değişmesi, ahlaksızlığın, şiddettin her türlüsünün, değerlerin yok oluşunun normalleştirilmesi ve biz şimdi, oldukça yaygınlaşan akran zorbalığıyla nasıl başa çıkacağımızı, kara kara düşünüyoruz.

 

Aslında çok basit ki bize yanlışları normalleştirmek için çaba sarf ediyorsa onlarla kanun çerçevesinde savaşmalıyız. Önce biz insani duygularımızı geri kazanmalı sonra çocuklarımıza insan olmayı göstermeliyiz. Her şeyi CİMER e şikâyet eden bizler, zararlı ve kötü örnekli TV programlarını şikâyet etmeliyiz ki kamunun tepkisiyle kendilerini toparlasınlar ve en önemlisi çocuklarımızı pamuklara sarıp büyütmemeliyiz ki zorbalığı yaşadığında kendini korumasını bilsin…

Toplum olarak duygularımızı kontrol edemediğimiz, hayatla nasıl başa çıkacağımızı bilemediğimiz günlerden geçiyoruz. Evlatlarımızın sağlığı için lütfen artık kendimize gelelim.

 

Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!    

  

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve cukurovapress.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.