Son zamanlar da oldukça karşılaştığımız ve aileyi telaşlandıran konuşma geriliği ile ilgili belki endişelerinizi rahatlatabileceğimi düşündüğüm yazı paylaşmak istiyorum.
Öncelikle konuşma geriliği nedir?
Çocuğum dönemlerde yapması gereken ses çıkışını gerçekleştirememesi olarak tanımlayabiliriz.
Aslında konuşma eğitimi çocuğun ana rahmine düşüşüyle başlar,siz anne karnında çocukla ne kadar fazla iletişime girerseniz çocuk doğumdan sonra hazır bulmuşluğun etkisiyle dil ve zihinsel algı gelişimini hızlı bir şekilde kavrar ve tamamlar.
Ancak önce dönemlere göre dil gelişimini bilmemiz gerek.
1-) 0 ile 12 ay dönemi “agulama” dönemidir.
2-) O-2 Ay Dönemi (ağlama)
3-) 2-5 Ay Dönemi (Babıldama) Evrensel bir dildir.
4-) 6 Ay – 12 Ay Dönemi (Çağıldama)
5-) 12-18 ay Dönemi Tek Sözcük
6-) 18-24 Ay Dönemi Telgrafik
7-) 24-60 Ay Dönemi İlk Gramer Sürecidir.
8-) 4-5 Yaş Dönemi
- Çoğu sesi düzgün söyler.
- “l,r,” seslerini üretir.
- Başkalarıyla kolaylıkla iletişim kurar.
- Yetişkinlerinkine yakın düzeyde dilbilgisi kullanır ve detaylar hakkında konuşur.
Biz bu dönemleri geçirmesine rağmen ve 3,5 yaşını doldurmuş çocukların, dil gelişimini istendik ölçüde gelişim göstermemesinden kaynaklanan nedenlerle hala dil ve konuşma bozukluğu yaşanıyorsa, buna “dil ve konuşma geriliği var” deriz. Ancak burada yaş sınırı çok önemlidir. Buna dikkat edilmesi gerekir 2 yaşında çocuğa “dil gelişimi yaşıyor” demek büyük bir hata olabilir.
Öncelikle çocukların bireysel farklılığını bilmek ve kardeşi olmak üzere kimseyle kıyaslama yapmamamız gerektiğini unutmamalıyız.
Konuşma ve Dil Geriliğinin başlıca nedenleri şunlardır;
Organik (yapısal) nedenler(Damak-dudak yarığı,diş problemleri,dil altı bağı,çene kasları,sinir sistemleri zedelenmesi,görme ve işitme yetersizliği,zihinsel yetersizlikler vb. ),
Nörofizyolojik ve merkezi sinir sistemi nedenleri (Sinirsel sistemin zorlanması)
Sosyal nedenler (evde kullanılan dilin niteliğinin bozuk olması ki iki lisan konuşulan evlerde bu çok görülür,travmalar-korkular,model olacak kişilerin azlığı,uyaran yetersizliği,yanlış öğrenmeler ve alışkanlıklar,aile içi şiddetli çatışmalara,ekonomik ve göç sorunları,)
Psikolojik nedenlerin başında (travmalar,korku ve kaygı,mutizm/seçici mutizm(çocuk istediği zaman,istediği ile konuşur bu onun tercihidir),anne-baba tutumları)
Bütün bunlarla birlikte; çocuğa gelişim evreleri sürecince yeterli uyaranları vermediyseniz,otizm spektrum ya da çoklu gelişim geriliği yaşıyorsa,aşırı sınırsız büyüttüyseniz,teknolojik aletleri ebeveyn yaptıysanız,çocukta DEHB varsa,çocuğu konuşması için teşvik etmeyip bunun yoksunluğunu yaşatmadıysanız, çocuğunuzda dil ve konuşma geriliği yaşanması kaçınılmazdır.
Peki, ne yapılması gerekir ve ne zaman telaşlanmalıyız?
Öncelikle her konuda olduğu gibi erken müdahale her zaman önemlidir. 2 yaşında çocuğunuzda gelişimsel farkı çok rahat görebilirsiniz ki buna DEHB da dâhildir. Bütün bunları “inkâr etme” yerine, önce çocuğunuzun tıbbi araştırması yapılmalı, çocuk psikyatırından destek alınarak, dil terapisti ile dil-konuşma eğitmeniyle ortak çalışma içerisine girilmelidir. Psikolojik nedenlerden kaynaklandığı gözlendiğinde mutlaka uzmana gidilmelidir.
Ve bütün bu gözlemler neticesinde aksi bir durum yoksa, bir çocuk en geç 3,5-4 yaş aralığında yetişkine yakın olmasada konuşma yetisini kazanır.
Kısacası; 2-3 yaş çocuğunuzun olumsuz koşullara maruz kalmadığını biliyorsanız, onu konuşamadığı için doktor doktor gezdirme yerine, iletişime açılması için uyanlar dediğimiz; ilgi, şefkat, karşılıksız sevginizi vermeli ve eğitime dâhil edip, televizyon olmak üzere bütün teknolojik aletlerden uzak tutmalısınız.
Yazımı çok sevdiğim “Kaktüs ve Çocuklar” yazısıyla bitirmek istiyorum.
Şimdiden hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı koruyun!
Kaktüsler ve Çocuklar
Meksika’da çölde yetişen bir tür kaktüs vardır. Agave Kaktüsü… Bu kaktüs tekilanın hammaddesi olduğu gibi, yapraklarında da Sisal denen ipeksi bir iplik var ve ipekten daha pahalı bir kumaşın yapımında kullanılır. Bir gün bir işadamı bu kaktüslere yatırım yapmaya karar verir. Büyük bir fabrika kurar, büyükçe ve verimli bir tarlada kaktüsleri yetiştirmeye başlar. Kaktüsleri orada daha büyük ve daha bol yapraklı yetiştirmek için her türlü fedakârlığı yapar. Kaktüsleri bol vitaminler ve zenginleştirilmiş gübrelerle besler. Çabaları sonuç verir, daha iri ve yaprakları daha büyük bitkiler elde eder.
Sıra yaprakların içindeki iplikleri toplamaya gelir. İlginç bir olayla karşılaşırlar; hemen hemen tüm kaktüslerde bu iplikler kaybolmuştur!
Yapraklar daha iri olmuş ama içlerindeki iplikler kaybolmuş.
Buna bir türlü anlam veremez ve işadamı büyük bir zararla fabrikayı kapatmak zorunda kalır.
Ama olayın sebebini öğrenmek ister ve sorunun peşini bırakmaz. Sonuçta Amerikalı bir bitki biyoloğu ile anlaşır.
Bitki biyoloğu çöle gider, bu tür kaktüslerden birinin yanında çadır kurar ve bir-iki ay kaktüsü gözlemler, inceler ve sonuçta bir rapor yazar.
Raporda şu ifade yer alır;
“…bu ipliklerin ortaya çıkma sebebi çölün çetin ve zor koşullarıdır.
Siz bu kaktüsü rahat bir ortama yerleştirmekle bu yeteneğinden etmişsinizdir…. “
Çocuk yetiştirirken, eğer ona kötülük yapmak istiyorsanız her istediğini verin.
Eğer iyilik yapmak istiyorsanız, bırakın bazı sorunlarını kendisi çözmeye çalışsın…
Bunu Yaparken de kendisini geliştirsin…
*Anooshirvan Miandji