Bugün size sosyolojinin ana konularından demokrasi nedir? Toplum yaşamını nasıl etkiler? Gibi yazılar yazmaktı niyetim, ancak çok anlamsız geldi birden… Zira aydınlanmak istemeyen zaten okumuyor, olayların bilincinde olanlarda benden daha iyi biliyor. O yüzden çok uzatmadan size Antik Yunan Tarihinden birkaç ders niteliğinde örneklemeler yazarken, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün neden dünya lideri olarak anıldığını tekrar hatırlatmak isterim.
Platon'un Gorgias ve Kriton diyaloglarında Sokrates, "haksızlık yapmaktansa haksızlığa uğramanın daha iyi olduğunu" savunur. Bu, onun ahlak anlayışının temel taşlarından biridir.
Sokrates Ne Demek İstiyor? Sokrates'e göre, ahlaki doğruluk insanın ruhuna bağlıdır. Eğer bir insan haksızlık yaparsa ruhunu bozar ve zarar görür. Oysa haksızlığa uğrayan kişi, ahlaki olarak temiz kalır. Dolayısıyla, haksızlık yapmak insanın kendi kendine zarar vermesi anlamına gelirken, haksızlığa uğramak böyle bir ahlaki bozulmaya yol açmaz.
Antik Yunan'daki Aristokrat Ahlaka Karşıtlığı, Antik Yunan'da özellikle aristokrat kesimler için "güçlü olanın üstün olduğu" anlayışı hakimdi. Sofistler gibi bazı düşünürler, "adalet güçlülerin çıkarıdır" şeklinde düşünüyordu (örneğin, Thrasymakhos’un Devlet diyaloğundaki iddiası). Oysa Sokrates, adaletin erdemle ilişkili olduğunu ve ahlaki olarak üstünlüğün fiziksel veya siyasi güçle değil, doğru bir yaşamla elde edildiğini savunuyordu.
Aristokrat ahlak, haksızlık yapabilmenin bir güç göstergesi olduğunu düşünüyordu ve haksızlığa uğramak zayıflık sayılıyordu. Oysa Sokrates, ahlaki açıdan bunun tam tersini iddia ederek geleneksel anlayışı kışkırtıcı bir şekilde eleştirmiştir.
Ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Meclis konuşması…
“Sayın baylar, sizi, günlerce işlerinizden alıkoyan uzun ve ayrıntılı sözlerim, en sonu tarihe mal olmuş bir çağın öyküsüdür. Bunda, ulusum için ve yârin ki çocuklarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek kimi noktaları belirtebilmiş isem kendimi mutlu sayacağım.
Baylar, bu söylevimle, ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun, bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.
Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen ulusal yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır.
Bu sonucu, Türk gençliğine kutsal bir armağan olarak bırakıyorum.”
ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ (günümüz Türkçe açılması ile… )
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen (görevin), Türk istiklâlini(bağımsızlığını), Türk Cumhuriyet'ini, ilelebet(sonsuz kadar), muhafaza(korumak) ve müdafaa(savunmak) etmektir.
Mevcudiyetinin(varlığının) ve istikbalinin(geleceğinin) yegâne(tek) temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde(gelecekte) dahi, seni bu hazineden mahrum(yoksun) etmek isteyecek, dahilî (içeride)ve haricî(dışarıda) bedhahların(kötü niyetliler) olacaktır. Bir gün, istiklâl(bağımsızlığı) ve cumhuriyeti müdafaa(savunmak) mecburiyetine(zorunda kalırsan) düşersen, vazifeye(göreve) atılmak (başlamak)için, içinde bulunacağın vaziyetin(durumun) imkân(olanak) ve şeraitini(şartlarını) düşünmeyeceksin!
Bu imkân(olanak) ve şerait(şartlar), çok nâmüsait(uygun olmayan) bir mahiyette(nitelikte) tezahür(ortaya çıkmış) edebilir.
İstiklâl(bağımsızlığa) ve cumhuriyetine kastedecek(zarar verecek) düşmanlar, bütün dünyada emsali(örneği) görülmemiş bir galibiyetin(kazanmanın) mümessili (temsilcisi)olabilirler.
Cebren(zorla) ve hile(kandırma) ile aziz (kıymetli)vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş(işgal edilmiş), bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil(tek tek) işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şeraitten(şartlardan) daha elîm(acı veren) ve daha vahim(felaket) olmak üzere, memleketin dahilinde(içinde), iktidara sahip olanlar gaflet(büyük hata) ve dalâlet(sapkınlık) ve hattâ hıyanet(ihanet) içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini (çıkarlarını), müstevlilerin(istila edenlerin) siyasî emelleriyle(amaçlarıyla) tevhit(kendi çıkarlarını devletin çıkarı gibi göstermek) edebilirler. Millet, fakrü zaruret(mecbur bırakılmanın) içinde harap ve bîtap(halisiz ve bitkin) düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval(durumlar) ve şerait(şartlar) içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç(İhtiyacın olan) olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
K. ATATÜRK
20 Ekim 1927
Son Söz: Yıl…2025… Unutmayın! Kim yanlış yapıyor ve bu yanlışları görmemezlikten geliyorsa…“Bana ne dediğiniz her şeyi yaşarsınız” O yüzden hak-hukuk, demokrasi bir gün herkese lazım olacak…
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!