Bugün acayip siyasi yazı yazmak istiyorum, ancak yasak… Ben yazsam da vukuatlı olduğum için zaten editörlerim tarafından yazılar tek tek okunduğu için ya yayınlanmaz ya da sansürlenir. Kızmıyorum kimseye hepsi haklı benim de kendilerinin de başı belaya girmesin diye bunu yapmak zorundalar. Anlayacağınız yeni yüzyıl Türkiye, sansürsüz özgür gazetecilik anlayışımız tam gaz yükselişte. Olsun yine de yazmaya, kitlelere iyilik dağıtmaya devam edelim.
Bizim buralarda “Allah kınamaz ayrılığı versin” denir geçinemeyen karıkocalar için. Bir de “yok birbirimizden farkımız” diyerek konuyu kapatmak en güzeli.
Fiskos masasına neden, fiskos masası dendiğini hepimiz az çok biliriz. Bugün de fiskos masamız bu yazı olsun.
Okullar artık tatil oluyor. Şansı çocuklar aileleriyle birlikte bir yerlere yaz tatillerini geçirmek üzere gitmeye hazırlanıyor bile. Olmayanlar da buralarda zaman geçirerek tatilini tamamlayacak.
Spor bakanlığı çok güzel uygulamalara başladı bile ücretsiz yüzme olmak üzere çocukların aktivite yapabileceği kursalar, kamplar düzenlenmeye başladı. Bunları takip etmeniz de çok kolay kaçırmayın derim.
Ancak sizce hayat böyle mi devam edecek çocuklar için? Bu hafta sonu üniversite giriş sınavları var bütün gençler ve aileler bu sınavlara bel bağlamış durumda ve geçtiğimiz lise giriş sınavı gibi olmazsa, istedikleri yerlere giremezse büyük olasılıkla kimsenin bir B planı yok. Zira aileler öyle çok çocuk merkezli bir yaşamın içine girmiş durumda ki daha beyin gelişimini tamamlamamış çocukların, kendi hayatlarını ve bizim hayatlarımızı kontrol altına aldırmış durumdayız? Doğru nedir, eğri nedir artık ben de karıştırmış durumdayım. Ancak her ailenin kendine göre bir dinamiği vardır o yüzden bence ailelerin çocuk yetiştirme tarzlarına değil olması gereken ve dönütleri var olan realiteye bakmak gerekir.
Elbette ki her ebeveyn çocuklarını en iyi şartlarda yetiştirmek ister, en iyi kurslar, en iyi okullar, en iyi aktivitelere götürmek için kendi imkânlarını sonuna kadar zorlar zira her şey evlatlar içindir peki, ya sonra…
Hayalinizde ki gerçekle, çocuğunuzun gerçekliliği uyuşmadığında koca bir hayal kırıklığı… Sizin hayal kırıklığınız, onun hayata hazırlanmadan çaresizlikle hatalar dolu bir yaşama sürüklenmesidir.
Sonra da “bu çocuk bilmemne yaşına geldi ancak hala evde malak gibi yatıp bir işin ucundan tutmuyor” diye hayıflanırız. İyi de biz çocuğa bunu öğretmedik ki biz “oku evladım elleme, yorulma, benbulurum, benhallederim” diye…diye… çocuk büyüttük ve hatta ders yaptı, güzel not aldı diye sürekli ödüller vermedik mi? E..peki şimdi ne bekliyoruz? Vermediğimizi nasıl almak için uğraşıyoruz ki bu doğanın akışına aykırı zaten.
Lütfen, çocuklarınıza yaşına göre alabileceği sorumlulukları verin. Onu gerçek yaşamınızın içine sokun. En önemlisi kalbiniz acısa bile,ortaokul yaşına gelmiş çocuğunuzu mutlaka bir yerler de çalıştırın. Ekmeğin nasıl kazanıldığını, emekle çalışmanın ne olduğunu bilmeyen çocuk asla kıymet bilmez ve yokluğun ne olduğunun farkında olmaz. Bunu bilmeyen çocuk gerçekten yaşamdan ne isteyeceğini asla bilemez.
Siz hiç rahat içinde büyümüşbaşarı hikâyesi duydunuz mu?
Hayatınızda çocuğunuz için yapacağınız en doğru iş ona pahalı eşyalar alıp, en sosyetik yerlerde gezdirmek ya da en gözde kurslara yollamak olmamalıdır.Çocuğunuz için yapacağınız en büyük yatırım.Önce onun vicdanlı,merhametli ahlaklı birey olması için çabalamanızdır ve onu gerçek hayatla tanıştırıp yaşamın laylomlom olmadığını ona göstermenizdir.
Yoksa arkanızda hayatın içinde boğulmuş,aciz,biçare bir enkaz bırakırsınız, zira zenginliğiniz ne kadar olursa olsun eğer bu hayata hazırlamadığınız bir evlat yetiştirdiyseniz o zenginliğin çok kısa zamanda yok olduğuna şahitlik edersiniz.
İşte analık babalık aslında doğru insansanız bu kadar kolay, eğer siz yanlışsanız hayat arkasında yanlışlarla beraber devam eder durur…
Aynı bizi yönetenlerin toplumu ve bireyleri yanlışa sürüklediği gibi aile de yanlışlarıyla doğru evlat yetiştirebilir mi?
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!