Bilimsel olarak araştırmalarda Z kuşağının tanımı ve davranışları net olarak ortaya çıksa ki bu bilgileri sizle yapılaştıktan sonra 30 küsur yıldır çocuklar ve ergenlerle iç içe olan ben bu araştırmaların reel olmadığını paylaşmak istiyorum. Zira Neden? 2000 sonrası doğumlularda oldukça düşük EQ var ve aslında buna nelerin sebep olduğu, bu çocukların durduk yere böyle olmadığını gözlemlerim ve yaşadığım dönütlerle anlatmak isterim…
Peki, bu çocukların genel özellikleri nedir?
2000 sonrası doğan çocuklar, genellikle Z Kuşağı (Gen Z) olarak adlandırılır. Bu kuşak, 1997 ile 2012 yılları arasında doğan bireyleri kapsar ve önceki kuşaklardan farklı bazı özellikler ve davranış kalıpları sergiler. İnternete yazdığınızda daha detaylı bilgi alabilirsiniz ben ana başlıkları belirtip asıl konuya girmek istiyorum.
Teknoloji ve Dijital Dünyaya hâkimdirler.
Çevrimiçi Eğitimlerde beceriklidirler.
Birden fazla iş yapma yetenekleri vardır.(Multitasking)
Kimsenin cinsel eğilimi, kimliği, etnik kökeniyle ilgilenmezler.
Sosyal sorumluluklarda aktif rol alırlar..
İş hayatında girişimci ruhları vardır.
Çalışma hayatlarında rahatlardır. Uzaktan çalışma ya da esnek çalışmaları tercih ederler.
Beden ve zihin sağlıklarına dikkat eder. Sağlıklı beslenmeye önem verirler.
Sosyal medyayı aktif kullanırlar.
Sosyal medya da iletişim sitilleri; Kısa, hızlı, emojiler, GIF'ler ve kısa videolar gibi görsel öğelerle iletişim şeklindedir.
Peki, bu çocukların EQ’leri neden bu derece düşük?
Bunu araştırırken ilgimi çeken de bu çocuklar duyguları tanımlamayıp anlayamazken bir o kadar da canlı hakları savunucusu olabiliyorlar. Bilim bu araştırmayı da yapmış
Teknoloji Kullanımı: Yüz yüze iletişimin azalması..
Aile Yapısı ve Dinamikleri: Teknolojiye mahkûm olan ebeveynlerin, çocuklarla yeterince zaman geçirmemesi.
Eğitim Sistemleri: İşbirliği, empati, duyguları tanımayla ilgili bilgilerin yeterince verilememesi.
Güvenlik Endişeleri: Çocukların güvenlik nedeniyle artık rahat rahat sokakta oynayamaması
Toplumdaki Değişimler: Toplumsal normlar ve değerler zamanla değişebilir. Bu değişimler, gençlerin sosyal-duygusal gelişimini etkileyebilir.
Son Söz: Bütün araştırmalar bu çocukların aslında girişimci, aktivist yönlerini, teknolojiyi çok iyi kullanabildiklerini belirtmiş. Evet, bunda bende hem fikirim. Ancak insan olmanın gerekliliği olan empati, vicdan, merhamet gibi insani duygulardan uzak, aile, gelenek görenek, saygı gibi erdemlerden bir haber oldukları kayıtlara geçmemiş.
Araştırmalarda ailenin öneminden de bahsedilmiş asıl sorun burada AİLE…Ailede ki herkesin koşullar gereği çalışma hayatına girmesi ve ebeveynlerin teknoloji okur yazarlıklarının olmamasıyla, sorumlu oldukları çocuklarını teknolojiye teslim etmeleri...
Zira teknolojinin ebeveynlik etmesi onlar için en rahat davranış olurken, duygusal-sosyal zekâsını geliştirmedikleri çocuklarının, bir gün ruh gibi dolaşıp, bize duygusal olarak hiçbir faydası olmayacaklarını hiç hesaba katmamışlar.
Araştırmalar genelinin; çalışkan, eli çabuk olduğundan bahsetmiş. Elbette ki bütün araştırmalar dünya insanlarının genelini kapsamaz, ancak Türkiye’de bu araştırmalar yapılmış olsaydı…
Bakın, çalışma ve sorumluluk duygularını nasıl ifade ederdi:
Bu yaş çocuklar; rahat, kolay, çabuk kazanç peşinde, hangi kültür ya da eğitim seviyesinde olurlarsa olsunlar iş hayatına patron olarak başlamak istiyorlar ve bu çocukların %80’i az emekle ve iş garantisiyle devlet memuru olmak istiyorlar. Ailelerin ekonomik gelirleri onlar için hiç önemli değil. Bu çocuklar istiyorsa ebeveyn yapmak zorunda. Harcama hesapları, tüketici bilinçleri sıfır. Asla anne-babaya acımıyorlar ve hangi şartlarda olursa olsun istediklerini aldırma çabasındalar. Aile büyüklerini tanımıyor ayrıca tanımak da, istemiyorlar. Hatır,gönül ilişkileri asla yok. Hani bizim “itin olmasa da sahibinin hatırı var” sözü onların dünyasında hiçbir anlam ifade etmiyor. Ebeveynleriyle çıkarları uyuşmadığı zaman oldukça kaba ve küstah olabiliyorlar. En belirgin davranışları empati duyguları sıfır. Zira karşı tarafın hastalık, mutsuzluk, yorgunluk gibi durumlarını ne fark ediyorlar ne de önemsiyorlar. En kötüsü de aynı çatı altında, aileden kopuk bilgisayara bağlı kendilerini soyutlamış durumda sadece okumak dışında mecbur hissetmedikleri hiç bir şey yapmıyorlar. Delikanlı kız ya da oğlan çocuğu çalışma yaşına gelmelerine rağmen, çok rahat evde iç huzursuzluk yaşamadan kendilerince nedenler üreterek kalabalığın içinde yalnız yaşamı tercih edebiliyorlar. Ve hatta varoş diye tabir edilen sosyo-ekonomik düşük aileler de dahi gençlerin %70’ine yakını o sefilliğe rağmen iş beğenmiyor bu yaşamı kabul ediyor.Kız ya da erkek çocuğu asla ev içinde sorumluluk almıyor ve ebeveynin bunu yapmak zorunda olduğunu her fırsatta dile getiriyor.
Özellikle aile bireylerine karşı acımasızlar. Abur cubur ve bilgisayar dışında aslında geneli yaşamsal hiçbir ihtiyacın karşılanmasını umursamıyor ya da tam tersi haddinden fazla tüketime yöneliyorlar. Tek gördüğüm bildiğim ve yaşadığım oldukça katı bir şekilde ben merkezci oluşları. Bu gözlemlerim Türkiye’de ki Z kuşağı dedikleri nesil için…
Peki, bu çocuklar neden böyle oldu? Çok basit kapitalizm denilen oluşuma tutsak olan ebeveynler… Kendi dertleri ile uğraşırlarken Türk aile toplumunu içerden içerden çökertilmesine izin verdiler. Kendi başına büyüyen bir nesil yaratılar ve onlar sanal âlemde kendi dünyalarını kurdular ve en önemlisi çocuklara bebeklikten bu yana yedirilen hazır gıdalar. Kimse marketten aldığı ürünün içeriğine bakmadan çocukların bunları tüketmesine izin verildi. Bu bir projedir… Toplumun kimlik değişimi böyle gerçekleşir ve maalesef hızla hedefe doğru gidiliyor. Onların başarısı bizim karanlığa gömülüşümüzün göstergesidir yüzden kuşaklar yerine önce ebevyn olmayı başarabildik mi? Bunu düşünmek gerek. Unutmayın Hitler canavar bir toplumu florür denen maddeyle oluşturmuştu.
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın,akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!