Bakteri adı verilen mikroskobik canlıları bilmeyenleriniz var mı bilmiyorum. Bilinmemeyi hakketmeyen bu canlılar, vücudumuzun yüzeyinde, içinde ve hatta bazen hücrelerimizde yaşarlar. Sayıları tek bir insanda bile astronomiktir. Rivayet değil hücrelerimiz aslında ökaryotik canlılar olan arkeler ve bakterilerin zamanla dönüştüğü mitokondrilerden oluşmuştur.
Yani yapıtaşlarımız bakteri kökenlidir. Onları kontrol etmeyi becermeye çalışan, sağıp nimetlerini tüketen, kurtlarla (mantarlar, arkeler, virüsler vs.) olan savaşlarına destek olan çobanlarıyız aslında. Şimdilik öyle olduğunu düşünmeyi seviyoruz; belki de onlar bizim çobanlarımız bizler konakçılarız. “Belki de” kısmını savunan çok miktarda çalışma var demekle yetineyim.
Hayvanat bahçesi gezmeyi sevenler, içlerinde mikroskop lamellerinin üzerinden görülebilen devasa çeşitlilikte canlı florası olduğunu bilseler bu canlılarada merak sararlar mıydı acaba? Kendini yalnız hissedenler içlerindeki zengin bakteri çeşitliliği ile her gün kumar oynayıp kazandıklarını bilselerdi bu onlar için bir teselli olur muydu? Onların bu yalnızlık duygusunun bu kumarı doğru bakterilerle oynamadıklarından kaynaklanıyor olabileceğini söyleyen sayısız çalışma olduğunu söylesem. Laboratuvarlarına kapanmış bu canlıları inceleyen bilim insanlarının asosyal olduğunu mu düşünüyorsunuz. O laboratuvardaki gözlüklüler tarihin en bilge, hayatta kalmanın ordinaryüslüğünü yapmış, savaş sanatının bütün inceliklerini bilen, ordular kurmada müthiş becerikli, entrikacı, bencillik ve ihanet üzerine sayısız projeler üreten bu minnacık kadim canlılardan bir şeyler öğrenmeye çalışan Tibet rahipleridirler desem. 3. Dünya savaşının bizlerle bakteriler arasında geçeceğini söylersem çok mu ütopik kaçardı? Dahası bu savaşı kazanmak için gerekli aklıselimlikten uzak olduğumuzu, bir yaz yağmuru misali iz bırakmadan gezegenin fosil çöplüğü olma yolunda inatçılık ettiğimizi iddia etsem. Kızılderili öğretileri, şaman felsefesi ya da tüm kadim bilgeliklerden daha fazlasını bakterilerden öğrenebileceğinizi bilseydiniz o el yazmasını edinmek için kendinize bir mikroskop edinir miydiniz? Eş seçimimizden ne yiyip ne içeceğimizi kulaklarımıza fısıldayan, koku hücrelerimizi kandıran, dostane olmayan işler çevirerek bizi hasta yapan, sağlam konakçılar olduğumuzu onlara kanıtladıktan sonra bizi neredeyse yenilmez yapmaya karar veren bakterilerdir dersem yuh artık dermisiniz? Biyolojik silahlar haline gelmeden önce bizim sağlam konakçılar olup olmadığımızı defalarca test eden bu karanlık entrikacıların tavrımıza göre şirin canlılara dönüşebileceğini söyleyip meseleyi tatlıya bağlarsam. Şaka bir yana bu hemşerilerimiz bizi duman etmek için dostluğu bozmaya, en ufak bir kışkırtmayla meşalenin topuzunu ateşe vermeye çoktan hevesli olduklarını, tarihlerinin askeri metaforlar düşmanlık jargonuyla dolu olduğunu bilmenizde fayda var. Bu derin coğrafyada şu anda tıp dünyasının sadece yüzeyi kazıdığını, bilmediğimiz devasa bir ansiklopedi olduğunu bilmenizde fayda var.
O halde buyurun size;
ÜNLÜ BAKTERİLERİN BİZLERE NASİHATLERİ:
-Besin seçimleriniz dostlarınızı seçmektir. Dostlarından yakınanlar ne yediklerini bir kez daha düşünmelidirler.
-Ruh haliniz, anda kalma beceriniz, yaşama amacınız sağlam konakçılar olmak içim en büyük silahlarınızdır. Zira hiçbir canlı çatısız bir ev istemez.
-Hareket etmek yaşadığınızın belirtisidir doğru yaşam formları doğru işleyen makinelerde doğru işler görür. Akis halde çıkarları neyi gerektiriyorsa...
-Düşmanınız bir orduysa tek başınıza onu yenemezsiniz. Birlikte hareket etmeyi, gerçek aileler olmayı öğrenmelisiniz.
-Temiz olmalısınız. Neyi temizleyeceğiniz için duygularınıza güvenin.
-Bir şeye ihtiyacınız olup olmadığını anlamanın en iyi yolu ona ihtiyacını minimuma indirmektir.
- Bu dünya için bakteri çeşitliliğinden başka bir şey olmadığınızı unutmayın ve bakteriler yalnız mücadele etmezler.
- Sevgi bir arada bulunmanın temelidir. Birbirinizi sevin.
23 Aralık 2018
Uzm. Fzt. Osteopat Samet BEYAZ.