Adana Demirspor 2022-23 sezonunu hemen 3 büyüklerin ardından 4. sırada bitirerek çok başarılı bir sezon geçirdi, Avrupa rüyalarımızı gerçekleştirdi. Neredeyse maç başına 2 puan ortalamasıyla rekorlara imza attı. Taraftarıyla bütün Türkiye’nin gönlünü fethetti…
Her sezon sonunda, geçen sezonun muhasebesini, öne çıkanları, futbolcuların karnesini, hataları ve sevapları sıralarım, gelecek sezon ile temennilerimi sunarım. Bu yazıya geçen sezon sonunda yazdığım temennilerimi öne çıkararak başlamak istiyorum. Demişim ki…
‘’Murat Sancak Başkan kayyum kapılarından aldığı takımımızı, hayallerimizin ötesine taşımıştır. Şeref tribünündeki Başkanlık koltuğu ona çok yakışıyor. Saha içindeki taraftar diyaloglarını, futbolculara ‘’çak’’ işlemlerini başkalarına bırakmalı, bütün ağırlığıyla şeref tribününde oturup keyifle maç izlemelidir. Zaten ‘’Artık beyanat verme işini arkadaşlarıma bırakacağım’’ sözleri, bu düşüncelerimi doğrulamaktadır…
Teknik Direktör koltuğunda oturan Vincenzo Montella ile devam edilmelidir. Takımımızı, Adana’yı, Kebab ve şalgamı, Türkiye Süper ligini tanımıştır. Kalırsa, bu sene yakaladığı 1.51 puan ortalamasını daha ileriye taşıyacağından şüphem yoktur. Transferde Montella hocanın portföyünden yararlanılmalıdır.
Murat Başkan’ın ‘’Gitmek isteyen, değerini bulan gider, yerlerine daha iyilerini alırız’’ cümleleri, bütün camiayı heyecanlandırmaktadır.
Başarılı takımımızın iskeleti korunmalıdır, artılarımız eksilerimizden fazladır. Süper ligin ilk senesinde büyük başarı elde edilmiş ve deneyim kazanılmıştır. Bu sene çıtanın yükseğe konulması, bundan sonra ki hedeflerin daha aşağı olmayacağı anlamını taşır.” demişim…
Geçen sene ki temennilerimi şöyle bir gözden geçirdiğimde, hala maç öncesi saha içinde taraftar diyalogları, futbolcuların sırtını sıvazlamaları işlemlerinden vazgeçmediğini görüyorum. Ben Başkanıma şeref tribününde oturup maç seyretmesini, kolay ulaşılabilir olmamasını yakıştırırım. Ama Başkanım ‘’benim tarzım bu’’ diyorsa, devam edebilir. Beyanat verme işini arkadaşlarına bırakmadığına göre, medyatik olmayı seviyor…
Montella hoca ile devam etmenin semeresini, lig dördüncüsü olarak ve Avrupa’ya açılarak gördük. Puan ortalamasını 1.51 den neredeyse 2 ye çektik. Montella hocanın portföyünden yararlandık mı, bilmiyorum ama Murat Başkanın ‘’Teknik direktörler transfer işine fazla karışmamalıdır’’ cümlesinden çok ta yararlanıldığını sanmıyorum…
Gerçekten de değerini bulan oyuncuları sattık, yerlerine daha iyileri geldi. Takımımızın iskeleti korundu, geçen sene yükseğe konan çıtanın üzerinde atlayarak Adana’ya Avrupa kapılarını açtık…
Transferde gelenler…
Kaleden başlayayım…
Geçen sezon çok başarılı Muriç kalemizi koruyordu ve ben kim gelirse gelsin, Muriç’i çok ararız, düşüncesindeydim. Malatyaspor’dan transfer edilen Ertaç öyle bir sezon geçirdi ki, bana sözlerimi yedirdi, Montella hocanın oyunu geriden başlatma şablonu onu yıldızlaştırdı, bir kalecinin ayaklarını olumlu kullanmasının ne kadar değerli olduğunu gösterdi, semeresini A milli takımımızın geniş havuzuna girerek gördü. Arkasında bekleyen Goran Karaçiç ve Vedat, görev verildiğinde hazır olduklarını her fırsatta gösterdiler…
Süper ligin en iyi bekleri bizde…
Geçen sezondan devam eden Svensson ile bu sene transfer edilen Rodrigues bana göre Süper ligin en iyileri… Aldıkları transfer teklifleri bu iddiamı doğrular nitelikte. Svensson oyunun her iki yönünü mükemmel oynayan, ileri gittiğinde isabetli akınlar geliştiren, hızla geriye dönebilen başarılı görev adamı. 4 lü savunma oynayabildiği gibi, 3 li savunmanın ideal sağ kanadı…Arkasında İsmail Çokçalış bekliyor, bir genç oyuncu için Svensson’un arkasında beklemek büyük şans. İsmail’in Svensson’dan öğreneceği çok şey var, çok çalışması lazım…
Rodrigues’in hücum yönü, savunma yönünden iyi ama o kadar yumuşak bilekleri var ki, o kadar güzel top kontrolü sağlıyor ve ortalar kesiyor ki. Her hafta köşe yazımda bir solbekten fazlası olduğunu belirttim hatta bu görüşümü Montella hoca ile paylaştım. Bütün sezon hücuma yönelik sol kanadı kullandı, zaman zaman şutlarla kaleyi yokladı sadece birinde başarılı oldu. Montella hocanın son maçta onu orta alanda kullanması bana sürpriz olmadı…
Stoperden kimler geldi kimler geçti?
Sezon başında Simon Deli ve Rassoul’un gönderilmesiyle defansın göbeği Samet- Tayyip Talha- Manev- Semih’e kalmıştı. Bu dörtlüye bir süre sonra Rakitsky eklendi. Sezonun ilk yarısında alınan başarılı skorlarda defans katkısı ön plana çıkınca, Samet ve Tayyip’in talipleri arttı her ikisi de önemli transfer bedelleriyle büyük takımlara transfer oldular. Bu isimler gidince tandem Semih- Rakitsky’e kaldı.Rakitsky’nin kariyeri çok iyiydi ama ilkesinde ki savaş durumu nedeniyle fizik ve maç eksikliği vardı. Birkaç maç sonra o da gidince defansın sorumluluğu nöbetçi Semih’e kaldı. Semih bu işin üstesinden öylesine geldi ki, hiç kimseyi aratmadığı gibi bir anda transferin gözdelerinden oldu. Partnerliğine soyunan Manev, Samet- Tayyip yokluğunu hissettirmedi. İtalya’dan Mert Çetin takviyesi defansın göbeğini biraz daha güçlendirdi ama Morel transferi Mert Çetin ve Manev’i kulübeye mahkum etti. Sezonu Morel- Semih ikilisiyle tamamladık…
Başarının sırrı orta alanda…
Orta alanımızın yükünü Stambouli- Badou Ndiaye- Belhanda çekti.Stambouli futbolun profesörü ve takımımızın futbol aklı. Ön libero mevkiinde hem defansın önünü örer hem de yaratıcı paslarla geçiş oyunu sağlar, hücumda da vardır...
Badou Ndiaye bu sezonun flaş transferi. Zaten yılın karmasına seçilmesi, ne kadar başarılı bir sezonu geride bıraktığının göstergesi. Çalışkan mı, Çalışkan… Oyunun iki yönünü de başarı ile oynar, ikili mücadeleden kaçmaz, bu sezon skora katkısı da fazla oldu. Şunu söyleyebilirim, ben Ndiaye’yi yaklaşık 10 yıldır çeşitli takımlarda takip ettim, bu sezon ki kadar başarılı grafiğine rastlamadım…
Younes Belhanda’nın kariyerine kimsenin lafı olamaz. Yıl boyunca çok eleştirdim oynadığı mevkiinin gereklerini yerine getirememesini, maç seçmesini. Montella hocanın takımımızı santrforsuz oynattığı dönemlerde yani 4-6-0 oynadığımızda kaleye en yakın iki oyuncumuzun Emre Akbaba ve Belhanda olmasını çok eleştirdim. Montella’ya sorduğumda, skora katkıları az olsa da, ileride yaptıkları presten memnun olduğunu ifade etmişti. Sezonun ikinci yarısında takımımız santrfora kavuşunca, Belhanda faydalı olduğu forvet arkasında ki 10 numaraya geçince verimliliği arttı, belki de sezonu yüksek gol ortalamasıyla kapattı.
Emre Akbaba ve Gökhan İnler şans bulduklarında faydalı oldular özellikle Murat Başkan’ın Gökhan için ‘’Oynadığı sürece oynar, sonrasında altyapı akademinin başına geçer’’ cümlesini çok beğendim. Zira çok donanımlı, birkaç lisan bilen bir futbol aklının kaybolmasına gönlüm razı olmaz…
Forvetin yıldızı Yusuf Sarı…
Balotelli’nin ayrılmasıyla, Assombalonga’nın verimsizliğiyle uzun süre santrforsuz oynadık. Başlangıçta handikap gibi görünmesine karşın, orta alanın direncinin artması, güzel skorları da beraberinde getirdi ta ki,Cherif Ndiaye gelene kadar. Sezonun ikinci yarısında ileri üçlümüz genelde Yusuf Sarı- Cherif Ndiaye- Akıntola’dan oluştu. Akıntola zaman zaman Onyekuruile yer değiştirdi. Geçen sezon Montella’nın başarısının sırrı, Yunus Akgün’ün ters ayakla kanatlardan yaptığı driplingler ve defans arkası koşularıydı. Bu sezon Yusuf Sarı, Yunus’un boşluğunu fazlasıyla doldurdu. O da Yunus gibi sol ayaklı olmasına karşın sağaçıkta oynuyordu. Her ikisinin de yıldızlaşmasının sebebini, Montella’nın oyun şablonuna bağlayabilirim. Zira Yusuf Sarı’nın ülkemizde çeşitli takımlarda deneyimi var ama hiç birinde bu sezon kariyerini yakalayamadı…
Akıntola hareketli, adam eksilten futbol karakterine sahip ancak istikrar yok. Bir maç iyiyse, gelecek maçta ara ki, bulasın. Aynı maçın içinde bile gelgitleri var. Forvet oynadığı halde bir sezonda bir elin parmakları kadar gol atamıyorsa, takımımızda zor yer bulur…
Onyekuru’dan çok umutluydum sezona iyide başladı ama arkası gelmedi. Hele sezonun ikinci yarısında tamamen kayıpları oynadı. Hele hele takımımızın yenik ayrıldığı Galatasaray maçı sonrası takım arkadaşları üzülürken, Onyekuru’nun eski takım arkadaşlarıyla şakalaşması işin tuzu biberi oldu, taraftarın tepkisini üzerine çekti. Bu kadar yetenekli ve kariyerli oyuncu mutlaka kazanılmalı…
Cherif Ndiaye sezonun ikinci yarısında iyi işler yaptı, goller attı, hücum pres yaptı. Yeterli miydi? Tartışılır…
Guldbrand sensprinter bir oyuncu ancak yeterince şans bulup katkı koyamadı…
Takımımızdan dünya yıldızlarında Dzyuba geçti. Santrforsuzluğumuza çare olacağını düşünmüştüm ama gerek ülkesinde savaş nedeniyle futboldan uzun süre ayrı kalması, gerekse sabırsızlığı erken ayrılığa neden oldu.
Önümüze bakalım…
Avrupa rüyamız gerçekleşti, Süper ligi 3 büyüklerin ardından 4. sırada bitirdik hem de puan ortalama rekorları, üst üste galibiyet rekorları kırarak. Yani çıta daha da yükseldi. Üstelik ligimiz mücadele ligi, Avrupa mücadelenin yanı sıra kalitede ister. O halde seneye ne yapmalı?
-Montella’nın gitmesine üzüldüm ama dünyanın sonu değil…Daha iyi pazar bulan herkes takım değiştirebilir. Montella’nın yolu açık olsun ama bize sahip çıkmamız gereken bir oyun karakteri, bir miras bıraktı. Takımımızın iskeleti bozulmayacağına göre, aynı oyun şablonuna sahip çıkacak bir Teknik Direktöre teslim edilmeli takımımız. Ben Türkiye’yi tanımayan bir yabancı teknik direktöre karşıyım gerçi Montella benim bu fikrimi çürüttü, Türkiye’yi tanımamasına karşın başarılı bir grafik çizdi. Yerli hoca tercihinde takımımızın oyun şablonunu tanıyan, oynatabilecek olmasına önem verilmeli…
-Kalede sorun yok…Defansın kanatlarında transfer olmazlarsa sorun yok…
-Defansın göbeği en yumuşak karnımız. Buraya hava üstünlüğü sağlayabilecek, geride topu oyuna olumlu sokabilecek 2 stoper aranıyor. Semih kalırsa, oynar…
-Orta üçlüden övgüyle bahsettim. Hepsi futbolun profesörleri ancak üçünün de yaşının 30 üzeri olduğu hatırlanmalı ve bu bölgeye gençlik aşısı yapılmalı…
-İyi santrfora ihtiyacımız var. Türkiye’de oynayanlardan daha fazla verim alınıyor, yabancı alışana dek. Kanatlarda Onyekuru’dan seneye patlama bekliyorum. Forvet kanatları yeterli…Yusuf Sarı kozumuz…
-En önemlisi hoca ve oyuncu transferleri bir an önce bitirilmeli ve hazırlık kampına tam kadro gidilmeli zira Konfederasyon kupası erken başlıyor…
-Ver elini Avrupa…