Demirspor’u kutlamak lazım. Yine “haddini bilerek” ve de “nasıl oynanması” gerektiğini Montella aracılığıyla öğrenip, her geçen gün bunu takım oyununa dönüştüren gelişimiyle, Rize’de önemli bir galibiyete imza attı.Böylece lig sıralamasında tepelere yerleşti.Bu, bir sistem takımına dönüşümün başarısıdır.
“Haddini bilerek” derken…
Bunun yanına, Montella’nın ısrarla takım içerisine monte etmeye çalıştığı “rekabet” uygulamasını da koymak lazım. Defans bölgesine hangi oyuncuyu koysa sırıtmıyor. Örneğin Simon Deli, kaç haftadır yoktu, sakatlanana kadar sırıtmadan oynadı. Muric sakatlanınca kaleye geçen Ferhat, Muric gibi kurtarışlara imza attı. Bunun sağlayan şeyin nedeni, Montella’nın yarattığı rekabet anlayışıdır.
“Nasıl oynanması” gerektiği derken…
Oyuncu grubu, saha içerisinde birbirlerinin yeteneklerini ve görev alanlarını iyi bilince uygulamalarda ezbere yansıyor. Maçın ilk pozisyonunda, Balotelli’ninkendi yarı sahamıza kadar gelip, her zamanki Yunus’a uzun pas trafiği ezbere binmiş gidiyor. Svensson, her hücumda mutlaka Yunus’un arkasından bindirmeyi yapabiliyor. O ikilinin yanına yanaşan Bjarnason arasında oluşturulan üçgen, hemen pas trafiğine,oradan pozisyona dönüşebiliyor. Solda da bunu Kaan, Vargas ve bunlara eşlik eden bazen Balotelli, bazen de Stambouli veya Gökhan. Kısacası nasıl oynanması gerektiğini artık tüm oyuncular ezberlemiş gidiyor.
Düşüşten, yükselişe “Balotelli gerçeği”
Bir oyuncu düşünün, yetenekleriyle çok büyük takımlarda oynasın ama hiç birinde kalıcı olmasın. Bireysel davranışlarının, yeteneğine zarar verdiği Balotelli, futbol yaşamında düşüşe geçtiği bir süreçte, Adana’da, Demirspor’da yeniden futbol yeteneklerine kavuşmanın mutluluğunu yaşıyor. Pazar günü yine Balotelli resitali izledik. Bjarnason’un bulduğu ilk goldeki yaratıcı pası, ikinci golde bakış açısı ve derslik vuruş tekniği ile golü buluşu, sahadan çıkması beklenirken, şu golü de atıp öyle çıkayım dercesine, 25 metreden attığı müthiş golü, sahalarda hasret kaldığımız görüntülerdi. Bireysel yetenekli oyunculara, bu yeteneklerini sergilemelerine izin vermek lazım. Sonuç olarak; oynadığı oyundan kendisi mutlu, seyirci mutlu, hocası mutlu, başkanı mutlu. Kısaca, bunların hepsinden öte milli takıma seçilerek bunlardan karşılık buluyor.
Görünmeyen kahraman; “Stambouli”
Pazar günü Rize maçının başrol oyuncusu Balotelli ise onun bir altı, skora yansımayan ama koyduğu katkılarıyla ön plana çıkan oyuncusu da Stambouli’dir. Gökhan ile aralarında anlaşarak biri altı numara oyuncu pozisyonunda kalırken, diğeri sekiz numaraya dönüşmesi, saha içerisinde bu ikilinin takıma yarattığı ciddi katkı olarak görebiliriz. İlk goldeki pozisyonun içinde olan, ikinci gole yine doğrudan katkısı olan, üst direkte patlayan müthiş şutu, sahanın her yerine ayak basan fiziksel gücün hepsinde Stambouli’yi görüyoruz.
Çekişmeli bölge; Vargas ile Gökhan
Rize’nin oyun kurgusunda, kendilerinin sağ tarafından özellikle Gökhan ve Boldrin’le etkiyi yaratıp, buradan sonuca gitmekti. Baktılar ki, Boldrin’le yaratamadıkları etkiyi bu sefer ikinci yarının başından itibaren Yusuf’la denediler. Gökhan’ın her çıkışında bu sefer Vargas, defansif görevini iyi yaptı. Gökhan’ı olabildiğince etkisiz bırakmaya çalıştı. Saha içinde, ikili mücadelede en çok bu bölgedeki Vargas-Gökhan ikilisinin atraksiyonlarıydı. En önemlisi de hepsi çekişmeli ve centilmenceydi.
Son söz;
Şiddetle üç puana ihtiyaç duyular, üstüne ara transferde rüzgar yaratan Gedson’un Rize’ye katkı yarattığı bir zaman diliminde, Demirspor’un üç golle önemli bir galibiyete imza atması ve üçüncülük sırasına yerleşmesi tesadüf değildir. Demirspor’daki başarı rüzgarı durmayacak gibi. Bir kez daha oyuncuları, Murat Sancak başkanı ve Montella’yı kutlamak lazım.