Maç öncesi maça ilişkin düşüncelerimde, seyirci ve sıcak hava, bir de iki maçta fazla etkinlik yarattığı forvetsiz oyun oynama konumunu Demirspor’a avantaj, milli ara nedeniyle, marka oyuncularını fiziksel yetersizliklerini giderip, takım oyununa dönüştürme hallerini de Galatasaray’aavantaj olarak saymıştım.
Öyle mi oldu derseniz. Pekte öyle oldu denilemez.
Gelelim maça;
Demirspor adına oyunu ikiye ayırmam lazım. Kırmızı karta kadar olan oyun ve kırmızı karttan sonraki oyun diye.
Kırmızı karta kadar;Çok fazla hücumu düşünmeyen, Galatasaray’ı geride karşılayıp, defansı kalabalık tutup, hızlı ve uzun paslarla gol bulmayı düşünen, bunu da özellikle Onyekuru üzerinden yapmaya çalışan bir görüntü.
Her iki hoca da, hücum stratejilerini aynı bölge üzerinden kurgulamışlar. Sonucu etkileme adına Onyekuru sol kanatta ne kadar etkili olabildiyse, onu karışışındaki Sacha’da o kadar etkili oynadı. Sacha’nın sıkıntısı, son toplarda topu arkadaşlarıyla iyi buluşturamamasıydı. Mücadeleci oyunları, izleyenlere zevk verdi.
Kırmızı karttan sonra; stratejik bir oyuncunun kırmızıyla dışarıda kalması, Montella’nın başka bir plana geçmesini sağladı. Bir eksik oynayan Demirspor’un Gökhan İnler’in oyuna girişiyle farklı bir oyun görüntüsüne geçmesini sağladı. Gökhan’ın adam eksilten oyunu, etkili pasları, Demirspor’lu oyuncuların daha cesur olmalarınısağladı. Bir eksik oyuncuyla, daha fazla hücum denemeleri, Akintola’nın oyun ve pas sonlandırmadaki yetersizlikleri olmasa, Demirspor’un golü bile bulmasını bile sağlayabilirdi.
Montella’nın yanlışı;
Oyun planına baktığımızda, gol bulmaktan öte, gol yememe üzerineydi. Maçın ilk devresini değerlendirip oyundan,Emre Akbaba-Belhanda ikilisinin üretimsizliğinden bir sonuç çıkarmalıydı. Özellikle Emre Akbaba çok etkisizdi. Kırmızı kart göstere göstere geldi. İlk karttan sonra, ikinci yarının başında, bir öngörüyle Gökhan-Stambouli değişikliği yapılması gerekiyordu. Zaruriyetten sonra Assombalonga tercihine dönmesi çok gecikmeli oldu. Assombalonga’yla Galatasaray’ı öyle karşılayıp, öncelikle gol yemeden, Akintola ile bir şey yapabilme arzusuydu.
Galatasaray sıkıntılı;
Demirspor’a önde baskı yaparak, geriden uzun paslarla oyun kurmalarını başarıyla uygulasalar da, en büyük sıkıntısı, üçüncü bölgedeki topun buluşturulması ve sonlandırılması noktasında, çok yetersizlerdi.Koskoca takımın, özellikle köşe vuruşlarında ve serbest vuruşlarda duran top organizasyonları hiç olmadı.
Okan Buruk’un yanlışı;
57.dakikada Mata-Gomis değişikliğiyle, Okan hocanın da forvetsiz oyuna dönüşünün görüntüsüydü. İlk başta doğruymuş gibi görünen oyunda marka oyuncuların topla buluşması ve sonlandırma sıkıntıları golün bulunmamasında en büyük engel oldu. Dakika 79’da Seferovic’in oyuna girmesiyle yeniden forvetli dönmesini de, Okan hocanın çok sık sistem değiştiren kararsızlığına bağlamak lazım.
Oyuncu performansları;
Demirspor adına, kaleci Ertaç’ı, özellikle Semih’i ve Onyekuru’yu, Svensson’u, Rodrigues’i, sonradan oyuna giren Gökhan İnler’i, arkadaşlarının performanslarından daha önde buldum.
Son söz;
Cumartesi günü stadın içi ve dışı panayır gibiydi. Maçtan saatler önce, stadın etrafında bir hafta sonu tatiline dönüştüren, günü güzel bir maçla tamamlama arzunda olan futbol severler için güzel bir gündü. Bunun diğer bir anlamı da; bir Mertens’i, Torreira’yı, Seferoviç’i, Assombalonga’yı, Montella’yı, Onyekuru’yu ve bir çok ünlüyü bu sahalarda canlı olarak izleyip, Adana için yaratılan katma değeri görebilmek, Demirspor ve Adana adına çok güzeldi.