Yaz mevsiminin vazgeçilmezi, sapsarı güneş ve masmavi sular. Dörtgözle beklenen yaz tatilini doyasıya yaşıyoruz. Deniz ve harika bir plaj. Tatili bundan iyi tanımlayan ne olabilir?
Hepimiz bu mevsimde izinlerimizi kullanırız. Yorgun geçen çalışma hayatından sonra gelen yazla birlikte “Oh şöyle bir denize atsam kendimi” diye hayal ederiz. Günümüzde mevsimlerin değişmesi ile ülkemiz daha da sıcak bir iklime sahip oldu. Önceleri Güney, Doğu ve Ege Bölgeleri çok sıcak iken, şimdilerde diğer bölgelerimizde de aşırı sıcaklar yaşanmaya başladı.
Vatanımız dünyanın en güzel kumsallarına sahip. 3 tarafı denizlerle çevrili ülkemiz plajlar, koylar, kumsallar bakımından adeta bir cennet. Ülkemizin her köşesinde masmavi plajlar ve koylar bizleri bekliyor. Bağışıklığı güçlendiren en etkili yöntemlerden biri olan deniz suyu, insan sağlığına olan pek çok yararıyla adeta bir şifa deposu. Bu şifadan yararlanmak ve serinlemek için denizlere koştuk. Kavurucu sıcaklardan bunalan herkes sahillere akın etti. Tatil yörelerimiz, otellerimiz, deniz kıyılarımız ve sahillerimiz tıklım tıklım dolu.
Herkes bu güzel mevsimde denizin doyasıya ve tatilin tadını çıkarıyor ve eğleniyor. Sıcaklar şehrimizi boşalttı. Hele da hafta sonları kentimiz ıssız kente döndü. Sokakta iki ayaklı canlılar bile marketlerin kapı önünde yatıp serinlemeye çalışıyor.
Tabii bir de başımızın belası virüs 3 yıldır yakamızı bırakmadı. Korkusu tekrar geldi. Çok çabuk bulaşan bu virüs herkese bulaştı. Adanamız kırmızı oldu. Hepimiz önlemleri unuttuk, maskeleri attık, normal hayata döndük. Şimdilerde ise hastalık çoğaldı.
Uzmanlar, bayram ertesi daha da artacağına işaret etmişlerdi, ayne öyle oldu. Kimle konuşsam bu belayı yaşıyor. Hastalığa yakalanan ve hayatını kaybeden insanlarımızın sayısı çoğaldı. Millet olarak herşeyi çabuk unutan bir özelliğimiz var. Hastanede, otobüste, markette, işyerinde kimse maske takmıyor. Böyle olunca da herkes hastalığa yakalandı.
Ne diyelim, sağlık olsun. Bu da gelir, bu da geçer. Mutlu ve esen kalın.