Hayat ne kadar da garip…
Çocukluğumda zamanın kıymetini bilememişim.
Keşke o günlere geri dönebilsem de her şeyin farkında olarak, o zamanların mükemmelliğini bilerek yaşayabilsem.
Keşke…
“Zaman su gibi akıyor” derler ya hani gerçekten de öyle.
Aklım başıma gelince anladım bunu.
Zamanın iyi bir şekilde değerlendirme konusunda sizlerinde daha dikkatli olmasını isterim.
Sizce de eskiler daha iyi değil miydi?
Bence öyle.
Çocukken oynanılan oyunlar, ailecek yapılan kahvaltılar, bir araya gelerek sohbet etmek, kitap okumak, radyo dinlemek ve kış mevsimlerinde kurulan o sobanın etrafında çay içmek bunlarla bile mutlu olmak güzeldi.
Eskiden tek bir tencere kaynardı, hepimiz o tencereden yemek yerdik derdi babaannem.
Günümüz de öyle mi?
2-3 çeşit yemek yapılır yine de memnun olunmaz.
Keşke bu böyle olsaydı, şu şöyle olsaydı…
Yokluğun içinde mutluluk, saygı, bağlılık ve sevgi varken çokluğun içinde hepsi yok oldu gitti.
Teknolojinin ilerlemesi de hayatta ki her şeyin değişmesine neden oldu.
Oturup sohbet etmek yerine günümüz de telefon ve bilgisayar karşısında zaman kaybetmeyi, aile yerine arkadaşları tercih eder olduk.
Eskiler kayboldu.
Değersizleşti.
Zamanın ilerleyişin de insan yüzlerinde ki tebessüm değişimi de oldukça ilgimi çeker oldu.
Gülen yüzler yerine düşünceli suratlar, ifadesi olmayan bakışlar gözümden artık kaçmıyor.
Bir film şeridi gibi ilerleyen yaşadığımız hayatın güzel anımsanması için kum saati misali durduramadığımız zamana tutunmak istiyoruz. İnsanların, çevrenin ve en önemlisi hayatın kıymetini bilelim.
Ve bu değeri hiç ama hiç unutmayalım….