MUSTAFA CİNER
Köşe Yazarı
MUSTAFA CİNER
 

Nevzat Güzelırmak (5)

Göztepe’nin iki kez Türkiye Kupasını kazanmasına karşılık neden lig şampiyonu olamadığını sorduğumuzda şunları söylüyor: “Burada yönetimin acemiliği söz konusu, teknik adam istediği kadar iyi olsun. Adnan Abi büyük antrenördü ama demek ki onun da eksikliği varmış. Gelelim futbolculara, onların da hiçbiri bir şampiyonluk yaşamamış ki. Ayrıca bizim dışımızda dört tane İzmir takımı vardı, bunların üç tanesi kesin küme düşmeme mücadelesi içinde olurdu. Sahaya çıktığımız zaman karşımızda oynayan kişiler arkadaşlarımız. Yalvarma yakarma hep oluyordu. Biz her maça yenmek için çıkıyoruz ama böyle olduğu zaman elimiz kolumuz bağlanıyordu. Yine bir İzmir takımıyla oynuyoruz, rakibimizin durumu kritik. Bir şut çektim, top kaleye doğru gidiyor. Gol olacak diye neredeyse kalbim duracaktı. Top üst direğe vurup auta çıktı da rahat bir nefes aldım. Sahada oynamayan insan bu psikolojiyi bilemez.” O yıllarda herkesin dilinde dolaşan “İngiliz” lakabını nasıl aldığını şöyle anlatıyor: “Çok sevip saydığım Göztepeli yöneticilerden David Franko vardı. Bir maçta uzun bir top atmışım, tribünde ayağa kalkmış, ‘Hey yavrum, aynı İngiliz gibi!’ diye bağırmış. Rahmetli Abbas Göçmen de bana ‘Macar’ derdi ama ‘İngiliz’ lakabı yürüdü gitti.” İzmir futbolunun geçmişteki parlak günlerini sorduğumuzda ilginç bir duruma dikkat çekiyor: “İzmir’den beş takım vardı Birinci Ligde. İstanbul takımları geldiği zaman öyle elini kolunu sallayarak çıkamazdı buradan. İstanbul medyasını eskiden İzmir’e çekerdik. Şükrü Gülesin, İslam Çupi, Necmi Tanyolaç, Namık Sevik gibi isimler Göztepe’nin maçlarını takip ederdi. Biz getirtiyorduk onları İzmir’e. Şimdi İstanbul İzmir’den kurtulduğu için rahat. O zaman böyle rahat değillerdi.” Yetmişli yılların ortalarında Göztepe’nin şaşaalı günleri geride kalmış, efsane kadronun birçok oyuncusu futbolu bırakmış ya da takımdan ayrılmıştır. Nevzat Güzelırmak bu kadronun son temsilcisi, son büyük kaptan olarak 1974-75 sezonuna kadar futbol oynamayı sürdürür ve olgunluk döneminde de büyük takımların canını yakmayı sürdürür. “Son senemde burada Atatürk Stadında Beşiktaş’ı 2-0 yendik. Metin Türel Beşiktaş’ın antrenörüydü, bana sonradan anlatmıştı. O zaman Beşiktaş’ta Kahraman diye bir oyuncu vardı. Ona, ‘Nevzat’a yakın markaj uygula,’demiş. O da hocasına, ‘Nevzat Abi 34-35 yaşında oldu, markaj altına alıp ne yapacağız,’ diye karşılık vermiş. Kahraman bu uyarıyı yeterince ciddiye almayınca ben de salladım pasları, böylece Beşiktaş’ı 2-0 yendik.” 1974-75 sezonu Göztepe’nin gelecekte yaşayacağı çöküşün habercisi gibidir. Takım ligde kalmayı İzmir’de Samsunspor’la 1-1 berabere kaldığı son maçta sağlayabilir. Nevzat Güzelırmak o maçın devre arasında artık futbolu bırakma zamanının geldiğine karar verir. Ardından teknik direktörlük günleri gelir: “O zamanki statüde 25 kez milli takımda oynayanlar C kursunu atlayıp otomatik olarak B kursundan başlıyordu. Ordu milli takımından hocam olan Doğan Andaç’a ‘ben hakkımı kullanmayıp en başından başlamak istiyorum’ dedim. Nitekim C kursundan başladım ve başarılı oldum. Bana, Sanlı’ya ve Eskişehirsporlu Nihat’a genç ve amatör milli takım çalıştırıcılığını teklif ettiler. O zaman Metin Türel A milli takımı çalıştırıyordu. Sanlı pek sıcak bakmadı. Ben Candan Dumanlı’yla birlikte genç milli takımda görev yaptım. Üç dönem, A kursunu bitirinceye kadar bu böyle sürdü. Ondan sonra yirmi üç sene süren antrenörlük hayatımız başladı. İlk çalıştırdığım takım İkinci Ligdeki Antalyaspor’du. O sezon Kocaelispor şampiyon oldu, çok kaliteli bir takımı vardı. Güvenç Kurtar o zaman oynuyordu, biz ikinci bitirdik. Bursaspor ve Kayserispor’u üç dönem, Denizlispor’u iki dönem çalıştırdım. Bolu’da iki sene hizmet verdim. Sarıyer’i çalıştırdım. Sonra dışarıda çalışmaktan yorulunca İzmir’e döndüm. Göztepe’de, Altay’da, Karşıyaka’da birer senelik hizmetim oldu. En son 1997-98 sezonunda Kuşadası’nı çalıştırdım.” Kuşadası’nı çalıştırdığı sırada Türk futboluna büyük bir yıldızı kazandırmayı başarır Nevzat Hoca: “Menajerlik yapan bir tanıdığımın daveti üzerine kulüp ve belediye başkanı Engin Berberoğlu ile Almanya’ya gittik. Münih Türkgücü takımının antrenmanı vardı. Bir çocuk dikkatimi çekti, kim bu diye sordum. Adı İlhan Mansız dediler. Altı ay Gençlerbirliği’nde oynamış, beğenilmeyince Almanya’ya geri dönmüş. Ertesi gün kaldığımız otele çağırdık konuşmaya. Babasıyla beraber geldi görüşmeye. Başkan babasıyla konuştu, anlaştı. İlhan bildiğiniz gibi ondan sonra hızla yükseldi.” Fakat ilk keşfettiği yıldız İlhan Mansız değildir: “Boluspor’a teknik direktör olduktan sonra Rıdvan ve Sercan’ı Muğla’dan transfer ettik. Rıdvan geldiğinde 48 kiloydu. Seminerlerde karşılaştığımız zaman bana, ‘Hocam sen o halimle bana nasıl şans verdin?’ diye sorardı.” Nevzat Hoca’yla konuşurken zaman su gibi akıp geçmişti. Sohbetten sonra bize kulüp lokalindeki fotoğrafları gösterdi. Bayram Dinsel, Özer Yurteri gibi milli takım forması giymiş büyük oyuncuların yanı sıra saf futbol aşkıyla amatör takımların formasını terletmiş pek çok insanın fotoğrafları asılıydı duvarlarda. Çocukluğunun geçtiği semtten, ilk kez formasını giydiği kulübünden ve arkadaşlarından kopmayan bu vefakâr ustayla vedalaşıp Alsancak sokaklarına çıktık. Doğma büyüme Alsancaklı olan Orhan Berent için kuşkusuz bu buluşma daha özel bir anlam ifade ediyordu. Bense gazetelerin spor sayfalarında resimlerini gördüğüm, radyoda maçlarını dinlediğim çocukluğumun kahramanlarından birini görmenin bahtiyarlığını yaşıyordum. Kaynak : Dinyakos ve benim Kahramanlar -ALSANCAK / STADI ve semtlerimin efsanesiyle geçirdiğim rah. SAYIN NEVZAT GÜZELIRMAK- ÖZER YURTERİ- HAKKI TÜZÜN- BEHÇET DARCAN- ALPTUĞ URGANCI- ALİ DURAKÇAY- BAYRAM DİNSEL- ERSÜ YILMAZ Sülüntay- ENGİN- VOLKAN YAYIN- K.İSMET - SADİ OKTAV- TAYFUN DURAKÇAY- Rah. ARAP AHMET- TAHSİN AĞABEYİM- MELİH ÇAYLAK- Aleattin Silay- RAH.ÇETİN VE GÜNGÖR AĞABEYLERİM- ÇAYIRLIBAHÇE SPOR KULUBÜ- ALTAYLI - ALTINORDULU- GÖZTEPELİ -YEŞİLOVALI- CELAL KİTER- İZMİRDEMİRSPORLU- KAHRAMANLAR SPORLU GERÇEK EFSANE TÜRK OYUNCULAR /kulüp başkanları - teknik ekiplerİ ve yöneticileri ile büyüdüğüm semtimdeki muhteşem yaşanmışlıklar. lütfen düşününüz bir kere . Dünyamızın ve Türkiyemizin gerçek yerli ve milli Türk efsaneleriyle ve Altınordu sk erkek baskotbol takımının 1966-1967 yılları Türkiye İLK ŞAMPİYONULUĞUNU kazanmış şampiyon kadrosuyla aynı semtlerdesiniz . ( Zeki- Battal-Hüseyin Alp- Tamer- Akın ağabeylerimle )Yaradanımıza şükürler olsun. Mekanları cennet ruhları şad olsun. Sağlıklı olanlarada Yaradanımızdan uzun ömürler dilerim. Merhaba .İYİKİ VARIZ. (BİTTİ)    
Ekleme Tarihi: 08 Ocak 2022 - Cumartesi

Nevzat Güzelırmak (5)

Göztepe’nin iki kez Türkiye Kupasını kazanmasına karşılık neden lig şampiyonu olamadığını sorduğumuzda şunları söylüyor: “Burada yönetimin acemiliği söz konusu, teknik adam istediği kadar iyi olsun. Adnan Abi büyük antrenördü ama demek ki onun da eksikliği varmış. Gelelim futbolculara, onların da hiçbiri bir şampiyonluk yaşamamış ki. Ayrıca bizim dışımızda dört tane İzmir takımı vardı, bunların üç tanesi kesin küme düşmeme mücadelesi içinde olurdu. Sahaya çıktığımız zaman karşımızda oynayan kişiler arkadaşlarımız. Yalvarma yakarma hep oluyordu. Biz her maça yenmek için çıkıyoruz ama böyle olduğu zaman elimiz kolumuz bağlanıyordu. Yine bir İzmir takımıyla oynuyoruz, rakibimizin durumu kritik. Bir şut çektim, top kaleye doğru gidiyor. Gol olacak diye neredeyse kalbim duracaktı. Top üst direğe vurup auta çıktı da rahat bir nefes aldım. Sahada oynamayan insan bu psikolojiyi bilemez.” O yıllarda herkesin dilinde dolaşan “İngiliz” lakabını nasıl aldığını şöyle anlatıyor: “Çok sevip saydığım Göztepeli yöneticilerden David Franko vardı. Bir maçta uzun bir top atmışım, tribünde ayağa kalkmış, ‘Hey yavrum, aynı İngiliz gibi!’ diye bağırmış. Rahmetli Abbas Göçmen de bana ‘Macar’ derdi ama ‘İngiliz’ lakabı yürüdü gitti.”

İzmir futbolunun geçmişteki parlak günlerini sorduğumuzda ilginç bir duruma dikkat çekiyor: “İzmir’den beş takım vardı Birinci Ligde. İstanbul takımları geldiği zaman öyle elini kolunu sallayarak çıkamazdı buradan. İstanbul medyasını eskiden İzmir’e çekerdik. Şükrü Gülesin, İslam Çupi, Necmi Tanyolaç, Namık Sevik gibi isimler Göztepe’nin maçlarını takip ederdi. Biz getirtiyorduk onları İzmir’e. Şimdi İstanbul İzmir’den kurtulduğu için rahat. O zaman böyle rahat değillerdi.” Yetmişli yılların ortalarında Göztepe’nin şaşaalı günleri geride kalmış, efsane kadronun birçok oyuncusu futbolu bırakmış ya da takımdan ayrılmıştır. Nevzat Güzelırmak bu kadronun son temsilcisi, son büyük kaptan olarak 1974-75 sezonuna kadar futbol oynamayı sürdürür ve olgunluk döneminde de büyük takımların canını yakmayı sürdürür. “Son senemde burada Atatürk Stadında Beşiktaş’ı 2-0 yendik. Metin Türel Beşiktaş’ın antrenörüydü, bana sonradan anlatmıştı. O zaman Beşiktaş’ta Kahraman diye bir oyuncu vardı. Ona, ‘Nevzat’a yakın markaj uygula,’demiş. O da hocasına, ‘Nevzat Abi 34-35 yaşında oldu, markaj altına alıp ne yapacağız,’ diye karşılık vermiş. Kahraman bu uyarıyı yeterince ciddiye almayınca ben de salladım pasları, böylece Beşiktaş’ı 2-0 yendik.” 1974-75 sezonu Göztepe’nin gelecekte yaşayacağı çöküşün habercisi gibidir. Takım ligde kalmayı İzmir’de Samsunspor’la 1-1 berabere kaldığı son maçta sağlayabilir. Nevzat Güzelırmak o maçın devre arasında artık futbolu bırakma zamanının geldiğine karar verir. Ardından teknik direktörlük günleri gelir: “O zamanki statüde 25 kez milli takımda oynayanlar C kursunu atlayıp otomatik olarak B kursundan başlıyordu. Ordu milli takımından hocam olan Doğan Andaç’a ‘ben hakkımı kullanmayıp en başından başlamak istiyorum’ dedim. Nitekim C kursundan başladım ve başarılı oldum. Bana, Sanlı’ya ve Eskişehirsporlu Nihat’a genç ve amatör milli takım çalıştırıcılığını teklif ettiler. O zaman Metin Türel A milli takımı çalıştırıyordu. Sanlı pek sıcak bakmadı. Ben Candan Dumanlı’yla birlikte genç milli takımda görev yaptım. Üç dönem, A kursunu bitirinceye kadar bu böyle sürdü. Ondan sonra yirmi üç sene süren antrenörlük hayatımız başladı. İlk çalıştırdığım takım İkinci Ligdeki Antalyaspor’du. O sezon Kocaelispor şampiyon oldu, çok kaliteli bir takımı vardı. Güvenç Kurtar o zaman oynuyordu, biz ikinci bitirdik. Bursaspor ve Kayserispor’u üç dönem, Denizlispor’u iki dönem çalıştırdım. Bolu’da iki sene hizmet verdim. Sarıyer’i çalıştırdım. Sonra dışarıda çalışmaktan yorulunca İzmir’e döndüm. Göztepe’de, Altay’da, Karşıyaka’da birer senelik hizmetim oldu. En son 1997-98 sezonunda Kuşadası’nı çalıştırdım.” Kuşadası’nı çalıştırdığı sırada Türk futboluna büyük bir yıldızı kazandırmayı başarır Nevzat Hoca: “Menajerlik yapan bir tanıdığımın daveti üzerine kulüp ve belediye başkanı Engin Berberoğlu ile Almanya’ya gittik. Münih Türkgücü takımının antrenmanı vardı. Bir çocuk dikkatimi çekti, kim bu diye sordum. Adı İlhan Mansız dediler. Altı ay Gençlerbirliği’nde oynamış, beğenilmeyince Almanya’ya geri dönmüş. Ertesi gün kaldığımız otele çağırdık konuşmaya. Babasıyla beraber geldi görüşmeye. Başkan babasıyla konuştu, anlaştı. İlhan bildiğiniz gibi ondan sonra hızla yükseldi.”

Fakat ilk keşfettiği yıldız İlhan Mansız değildir: “Boluspor’a teknik direktör olduktan sonra Rıdvan ve Sercan’ı Muğla’dan transfer ettik. Rıdvan geldiğinde 48 kiloydu. Seminerlerde karşılaştığımız zaman bana, ‘Hocam sen o halimle bana nasıl şans verdin?’ diye sorardı.”

Nevzat Hoca’yla konuşurken zaman su gibi akıp geçmişti. Sohbetten sonra bize kulüp lokalindeki fotoğrafları gösterdi. Bayram Dinsel, Özer Yurteri gibi milli takım forması giymiş büyük oyuncuların yanı sıra saf futbol aşkıyla amatör takımların formasını terletmiş pek çok insanın fotoğrafları asılıydı duvarlarda. Çocukluğunun geçtiği semtten, ilk kez formasını giydiği kulübünden ve arkadaşlarından kopmayan bu vefakâr ustayla vedalaşıp Alsancak sokaklarına çıktık. Doğma büyüme Alsancaklı olan Orhan Berent için kuşkusuz bu buluşma daha özel bir anlam ifade ediyordu. Bense gazetelerin spor sayfalarında resimlerini gördüğüm, radyoda maçlarını dinlediğim çocukluğumun kahramanlarından birini görmenin bahtiyarlığını yaşıyordum. Kaynak : Dinyakos ve benim Kahramanlar -ALSANCAK / STADI ve semtlerimin efsanesiyle geçirdiğim rah. SAYIN NEVZAT GÜZELIRMAK- ÖZER YURTERİ- HAKKI TÜZÜN- BEHÇET DARCAN- ALPTUĞ URGANCI- ALİ DURAKÇAY- BAYRAM DİNSEL- ERSÜ YILMAZ Sülüntay- ENGİN- VOLKAN YAYIN- K.İSMET - SADİ OKTAV- TAYFUN DURAKÇAY- Rah. ARAP AHMET- TAHSİN AĞABEYİM- MELİH ÇAYLAK- Aleattin Silay- RAH.ÇETİN VE GÜNGÖR AĞABEYLERİM- ÇAYIRLIBAHÇE SPOR KULUBÜ- ALTAYLI - ALTINORDULU- GÖZTEPELİ -YEŞİLOVALI- CELAL KİTER- İZMİRDEMİRSPORLU- KAHRAMANLAR SPORLU GERÇEK EFSANE TÜRK OYUNCULAR /kulüp başkanları - teknik ekiplerİ ve yöneticileri ile büyüdüğüm semtimdeki muhteşem yaşanmışlıklar. lütfen düşününüz bir kere . Dünyamızın ve Türkiyemizin gerçek yerli ve milli Türk efsaneleriyle ve Altınordu sk erkek baskotbol takımının 1966-1967 yılları Türkiye İLK ŞAMPİYONULUĞUNU kazanmış şampiyon kadrosuyla aynı semtlerdesiniz . ( Zeki- Battal-Hüseyin Alp- Tamer- Akın ağabeylerimle )Yaradanımıza şükürler olsun. Mekanları cennet ruhları şad olsun. Sağlıklı olanlarada Yaradanımızdan uzun ömürler dilerim. Merhaba .İYİKİ VARIZ. (BİTTİ)

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve cukurovapress.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.