Ramazan ayı beni çocukluğumdan beri çok heyecanlandırır. Ramazan başlamadan bir hafta önce hazırlıklarımıza başlardık. Markete, pazara gider, Ramazan ayı için neşe içerisinde alışverişimizi yapardık.
Son yıllarda ise Ramazan alışverişimize kota koyduk. Daha önceleri kilolarca aldığımız yiyecekleri, meyveleri, sebzelerin artık kilosunu düşürmek zorunda kaldık. Hayat pahalılığı mutfaklarımıza ateş düşürdü.
***
Herkesin sofrasında misafir olurdu. İftara misafirler davet ederdik. Sonra onlar bizleri çağırırdı. Her akşam bir evde tüm aile, konuklarla iftar yapardık. Aile ve yakınlarımızla yaptığımız iftar yemeğinin heyecanını da yitirdik. Artık, iftar yemeklerini neredeyse konuk çağırmadan yapıyoruz.
Ramazan geldiğinde evlerde en güzel, en ağır yemekler pişer sofralar hazırlanır, komşuluk ve dostlar için paylaşım yapardık. Mahallelerde komşular biraraya gelir Allah ne verdiyse sofraya getirilir, sofralar zenginleşirdi. Her gün bir başka komşuda ya da mahallenin bir ucundan bir ucuna sofralar kurulur komşular ve davetliler gelir neşe içinde dualarla, top ve ezan sesleri arasında iftarımızı yapardık..
***
Sahurda davulcularımız vardı. Cama çıkıp davulcunun söylediği manileri dinlerdik. Dualar okunur sevinçle sahur hazırlıkları yapardık. Eskiden sahurda çalan davullar, söylenen maniler ve yanan lambalar. Şimdi sahurda davulcular yasaklandı. Camiden gelen ezan sesi yerine televizyona bakıyoruz.
Dileğim, Ramazan ayının özündeki ruhu hissederek, çocuklarımıza da hissettirerek yaşamamız. Eski günler gerçekten çok anlamlıydı. Bizler o ruhu yaşadık, inşallah gelecek nesillerimizde bu kutsal ayın güzelliğini, unutmadan yaşatır. Huzurlu ve bereketli iftar ve sahur sofralarında buluşmak dileğimle esen kalın.