Bugün ne yazsam diye düşürken “sabah şeriflerim hayır olsun” diyerek hafta ya başladım.
Bazen içimden hiç bir şey yazmak gelmiyor. Zira Türkiye’nin ve hatta dünya ülkelerinin yaşadığı zorluğa, insanlarımızın çaresizliğine, ekonomik koşulların perişanlığının üzerine “aman haa evlatlarınıza örnek olun, onları bu sıkıntıların içinden sıyırın” ve hatta gelişim aşamalarında “peygamber sabrına bürünün” diye, yazmak çizmek bazen çok anlamsız oluyor.
Çünkü; çare bulamamak… Sadece yazıp çizmek… Hayatın yaşanır hale gelmesini kolaylaştırmıyor.
Ancak kesin bir gerçekte var ki bizi hayata bağlamak, umudumuzu beslemek, pes etmemek adına var gücümüzle bu ahir dünyaya tutunmamızı sağlıyor…
“Yaşamak! Her zorluğa rağmen inadına yaşamak!”
Evet, bugün ne yazsam diye düşürken… İşe yeni başlayacak bir grup liderinin “panik atak” geçirmesiyle yazacağım yazının ana hatlarını oluşturmuş oldum.
Panik atak… Atak kardeşliği…
Yaşayan bilir, iğrenç bir hastalıktır ve ne zaman, nereden geleceğini asla bilemezsin. Bizim kızımızın da durumu aynı böyle olmuştu.Yeni iş, yeni çevre kaygılarını çoğaltınca atak geçirmesine neden oldu.Yapması gerekenleri dilim döndüğünce anlattım,uygulattım ve rahatladıktan sonra.Tedavisine devam etmesi gerektiğini söyleyip evine yolladım.Zira bundan başka elimden hiç bir şey gelmiyordu.Çocuklarla iç içe olacak eğitimcinin ruh sağlığı da yerinde olmalı.Bizim meslek bu anlamda acımasızdır.
Elbette ki bu kızcağızın geçirdiği atağı paylaşmak için yazmadım. Öncelikle panik atak, kaygı bozukluğu tıpta adına ne derseniz deyin, bu bozuk ruh halinin en önemli nedeni çocuklukta yaşanmış olan travmalardan kaynaklanır. Bizler nedense bu yaşadığımız kötü deneyimleri hep olgunlukla karşılamak zorunayız ki en büyük hatada budur. Hayır… Ne yaşanıyorsa ve hangi yaşta yaşanıyorsa mutlaka tepki vermek zorundayız ki acısı sonradan anlamsız bir şekilde ortaya çıktığında, tedavisi uzun zaman alan ve yaşamınızı etkileyen durumlara sebep olur.
O yüzden özellikle çocuklarımızı bu tür travmalar yaşamalarını engelleyecek olan biz yetişkinlerdir.
Yine döndük çocukluğumuza… Maalesef her ne yaşıyorsak çocukluğumuzda aşamadığımız ya da bilincimizin en dibine saklayıp unuttuğumuzu sandığımız olumsuz duygulardır.
Biraz konuştuğumda da bu kızımızda gördüğüm buydu. Mutsuz bir aile ortamı. Kim bilir, neler yaşadı ki hasta olacak duruma geldi.
Lütfen! Çocuklarınıza bu zulmü reva görmeyin, onların akıl sağlığını bozacak ilişkiler yaşıyorsanız lütfen evlatlarınız için bu durumu sonlandırın. Çünkü evlatlarımız bize emanettir ve bu emanete sahip çıkmak zorundasınız.
Elinizde olmayan sebepler mutlaka vardır, ancak bu sebep sadece ölümdür ki biz büyükler bile bunu kabul etmekte zorlanırız.
Size bir sır vereyim mi? Yıllar…Yıllar önce bende yaşadım bu lanet hastalığı ve ne olduğunu gayet iyi bilirim. Evet, tıbbi yardım görmek çok önemli ancak bu yetmez, iyileşmeniz için önce kabul edecek, onunla kardeş olacak ve onu uysallaştırmayı öğreneceksiniz. Bunun da en güzel ilacı, sevdiğiniz işi yapmak, kendinizi iyileştirmek adına insan ruh halini araştırmak, sorunlu ortamlardan ve arkadaşlardan ve hatta hısım, akrabalardan uzak durmak, İlaçlar bir yere kadar siz kardeşinizi iyi tanıdığınız zaman onun güzel yönlerini de görebiliyorsunuz. En önemlisi geçici olduğunu ve hiçbir zaman ataklarda ölmeyeceğinizi bilmeniz. Ancak sakın tedavi olmadan tek başınıza başa çıkmaya çalışmayın, kaybedersiniz…
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve ruh sağlığınızı korumaya çalışın!