(Fatih Uraz KALECİNİN SEYİR DEFTERİ)
Futbol çarkında tükettiğimiz 48 senenin arada bir muhasebesini yapmaya kalkıştığımızda görüyoruz ki bazı şeyler hızlı değişirken bazı şeyler asla ve kata değişmiyor…
Topun özelliklerinden formanın evsafına, kurallardan kramponun kalitesine varıncaya dek kimi alanlarda değişim öylesine hızlı ki takibi zor…
Taraftar, medya, yönetici, futbolcu, hoca, ebeveynden oluşan ayak topu ailesinde ise şükürler olsun gram değişiklik yok!
Bilgiçlik, kimseyi beğenmeme, her konuda iddiacılık, en dürüst ve niteliklinin yalnızca kendisi olduğuna duyulan inanç son sürat devam ediyor…
Neyse işin o kısmı pek de mühim değil çünkü futbolumuzun perişan hali yorum gerektirmeyecek ölçüde açık ve net. Derdimiz çocuklar ve çocukların doğru eğitim alması, spor kalkanıyla zararlı alışkanlıklardan mümkün mertebe korunması, sosyalleşmesi, karakterlerinin doğru biçimlenmesi…
Aman dikkat sevgili anne-babalar aman dikkat…
Hasbelkader kurs bitiren yahut takım çalıştıranların hatırı sayılır kısmı hocalığı yiyip yuttuğunu, varlığının başkalarına armağan olduğunu sanıyor...
Filizlenme sürecindeki yavruları hakaretle sindirip aşağılayan, aba altından sopa gösteren, sözcükleri buram buram tehdit ve argo kokan, yetersizliğini başkalarını suçlayarak örtmeye çalışanlara yavrunuzu teslim etmeyin...
Yazık ki o tür bilgisiz ve kompleksli sözde eğitimcilerin sayısı sürekli artıyor ve bunun en büyük müsebbibi herkese diploma veren zihniyet, ebeveynler, idareciler...
Ebeveynler gördükleri yanlışlara ses çıkarmıyor; ama istikbale mani olmayayım ama vardır bunun altında bir hikmet avuntusu bir bilseniz nice hayatlar karartıyor, güzel günlerin önüne set çekiyor...
Elbette haddinden fazla şımartılmış, nerde-nasıl davranacağından bihaber, muhatabını kolaylıkla çileden çıkartan görgüsüz çocuklar da tamamen masum değil...
Sık sık tekrarladığımız gibi insanı sevmeyen, gelişime açık olmayan, kendini yenilemeyi beceremeyen "antrenörlüğe, öğretmenliğe, hukukçuluğa, doktorluğa, yöneticiliğe soyunmamalı!"
Kulüpler hanedan, başkanlar sultan, hocalar sadrazam, oyuncular köle, veliler güdülecek kaz değildir...
Tabii ki kulüplerin, derneklerin kuralları, prensipleri, yol haritası olmalı; ceza, ödül gibi amaca ulaşıma destek verecek enstrümanlar devreye sokulmalı. Yeter ki kazanma adına dürüst mücadeleden vazgeçilmesin...
Nihayetinde futbolun oyun olduğu, hayatın kendisi olmadığı, yerkürede yapacak çok daha önemli işler olduğu unutulmamalı, roller abartılmamalı...
Yöneticiler ve hocalar bilmelidir ki "çocuklar üzerlerine basılarak yukarı çıkılsın diye inşa edilmiş kalıplar değildir" ve onlar koltuğa "komplekslerini tatmin, istediklerinin önünü açıp istemediklerinin bahtını karartmak için oturmadı!"
Velhasılı insanı biçimlendirmek kapsamlı, zorlu bir süreç ve işbirliğine gidilmesi şart. Benmerkezcilik bir tarafa konulmalı, samimi davranılmalı, eleştiriye açık olunmalı, kontrol mekanizması sürekli açık tutulmalı...
Aman ha siz siz olun ve nezaketi, saygıyı elden bırakmadan sorgulayıcı olun, takipçi olun...
Görüyorsunuz sportif ruha sahip olmayan, liyakatsiz, kavgacı insanlar güzelim memleketi ne hale çevirdi...