M.ÖMER ÜNEY
Köşe Yazarı
M.ÖMER ÜNEY
 

Yaralar nasıl sarılacak?

6 Şubat’ta Türkiye’yi yasa boğan iki büyük deprem yüreklerimizi dağladı. Ölen her insan ardında bir yaşanmışlık, bir hikâye bıraktı. Körpe bedenler, yeni evliler, anneler, babalar, kadınlar, çocuklar… Yarım kalan hayatlar hepimizin ciğerini yaktı. Bugün depremin 15. Günü… Ne yazık ki umutlar bir bir tükendi. Her zaman söylüyoruz. Deprem Türkiye’nin bir gerçeği. Buna göre yaşamak zorundayız. Asrın felaketinde 50 bine yakın insanımızı yitirdik. 100 bine yakın insanımız yaralı ve bundan sonraki hayatlarında derin bir travmayla yaşama tutunmaya çalışacak. Elbette bu travma 84 milyonu etkileyecek. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. İnsanların duyguları, sevinçleri, umutları aynı olmayacak. “Yaraları sarmak” deyimi ne kadar gerçeği yansıtıyor bilemiyorum. Hangi yarayı saracağız. Giden canların ardından sarılacak yaralar neyi değiştirecek. Önemli olan depremi göz önüne alarak buna yönelik önlem almak değil mi? Yapılacak olanlar belli. Bilim ve teknolojinin tüm nimetlerinden yararlanmak bu kadar zor mu? Deprem olduktan sonra ne yapacağımızı bilemez halde sağa sola koşuşturmanın, ağlamanın, sızlamanın, yürek burkan görüntülere kahrolmanın bir çözüm olmadığını anlamamız gerekiyor artık! Türkiye’nin hangi illerinde, ilçelerinde, köy ve mahallelerinde aktif fay zonlarının geçtiği belli. Bu konuda çok değerli bilim insanlarımız var. Yıllardır söylediklerini, uyarılarını dikkate almadık ve ne yazık ki 6 Şubat’ta anlatılanların birebir, aynısını yaşadık. Facianın, trajedinin boyutunu kestiremiyoruz bile! Depremden etkilenen 11 kent Afet kapsamına alındı. Şimdi bu kentlerde yeniden bir yapılanmaya gidilecek. Ama aynı hatalar tekrarlanırsa bu yapılanmanın, değişimin hiçbir önemi kalmayacak. Başta zemin etüdü olmak üzere inşaatların denetimi gerçekleştirilmeli, yapı kayıtları, bina kimlikleri oluşturulmalıdır. Bazı binaların sağlam olmasına rağmen fay hattı üzerinde olması nedeniyle kökünden sökülmesi mutlaka göz önüne alınmalı. İşte bu nedenle fay hatları üzerindeki yapılaşmaya izin verilmemeli. Türkiye’nin kaynakları doğru kullanılırsa, bilim insanlarının fikirlerinden istifade edilirse en azından bundan sonraki depremlerde, doğal afetlerde yeni canlarımızın kaybedilmesinin önüne geçebileceğiz. Aksi halde havanda su dövmeye devam edeceğiz… Üzgünüz, hem de çok üzgünüz…
Ekleme Tarihi: 18 Şubat 2023 - Cumartesi

Yaralar nasıl sarılacak?

6 Şubat’ta Türkiye’yi yasa boğan iki büyük deprem yüreklerimizi dağladı. Ölen her insan ardında bir yaşanmışlık, bir hikâye bıraktı. Körpe bedenler, yeni evliler, anneler, babalar, kadınlar, çocuklar… Yarım kalan hayatlar hepimizin ciğerini yaktı.

Bugün depremin 15. Günü… Ne yazık ki umutlar bir bir tükendi.

Her zaman söylüyoruz. Deprem Türkiye’nin bir gerçeği. Buna göre yaşamak zorundayız. Asrın felaketinde 50 bine yakın insanımızı yitirdik. 100 bine yakın insanımız yaralı ve bundan sonraki hayatlarında derin bir travmayla yaşama tutunmaya çalışacak.

Elbette bu travma 84 milyonu etkileyecek.

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. İnsanların duyguları, sevinçleri, umutları aynı olmayacak.

“Yaraları sarmak” deyimi ne kadar gerçeği yansıtıyor bilemiyorum. Hangi yarayı saracağız. Giden canların ardından sarılacak yaralar neyi değiştirecek.

Önemli olan depremi göz önüne alarak buna yönelik önlem almak değil mi?

Yapılacak olanlar belli. Bilim ve teknolojinin tüm nimetlerinden yararlanmak bu kadar zor mu? Deprem olduktan sonra ne yapacağımızı bilemez halde sağa sola koşuşturmanın, ağlamanın, sızlamanın, yürek burkan görüntülere kahrolmanın bir çözüm olmadığını anlamamız gerekiyor artık!

Türkiye’nin hangi illerinde, ilçelerinde, köy ve mahallelerinde aktif fay zonlarının geçtiği belli. Bu konuda çok değerli bilim insanlarımız var. Yıllardır söylediklerini, uyarılarını dikkate almadık ve ne yazık ki 6 Şubat’ta anlatılanların birebir, aynısını yaşadık. Facianın, trajedinin boyutunu kestiremiyoruz bile!

Depremden etkilenen 11 kent Afet kapsamına alındı. Şimdi bu kentlerde yeniden bir yapılanmaya gidilecek. Ama aynı hatalar tekrarlanırsa bu yapılanmanın, değişimin hiçbir önemi kalmayacak. Başta zemin etüdü olmak üzere inşaatların denetimi gerçekleştirilmeli, yapı kayıtları, bina kimlikleri oluşturulmalıdır. Bazı binaların sağlam olmasına rağmen fay hattı üzerinde olması nedeniyle kökünden sökülmesi mutlaka göz önüne alınmalı. İşte bu nedenle fay hatları üzerindeki yapılaşmaya izin verilmemeli.

Türkiye’nin kaynakları doğru kullanılırsa, bilim insanlarının fikirlerinden istifade edilirse en azından bundan sonraki depremlerde, doğal afetlerde yeni canlarımızın kaybedilmesinin önüne geçebileceğiz.

Aksi halde havanda su dövmeye devam edeceğiz…

Üzgünüz, hem de çok üzgünüz…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve cukurovapress.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.