6 Şubat!
Bizi bizden alan bir tarih!
Yüreğimizi yakan, can alan soğuk bir kış günü!
Ağlatan, evsiz, yurtsuz, cansız bırakan…
*
Hatay’daydık…
Sokaklar boş, evler yıkık…
Sıra sıra, sağlı sollu…
Taş üstünde taş kalmamış…
Kafanızı nereye dönseniz yıkılmış…
Ne yaşanmışlıklar bırakmış ardında…
Ne acılar, ne sevinçler, ne çığlıklar...
Kim bilir ne mutluluklar yaşatmış sıcak yuvalar…
Şimdi hiç biri yok…
*
Şehir tamamen yok olmuş adeta!
Acı ve gözyaşı yerini yaşama sarılmaya bırakmış.
Her yerde bir öfke, her yerde bir çaresizlik hakim.
Su arayan, çadır isteyen, yiyecek, giyecek bekleyen…
Yaşamın gerçeği de bu değil mi!
*
Ailesini, yakınlarını, canlarını toprağa verenler ağlıyor.
Ya bulamayanlar canına can katan sevdiğini…
Onlar da bir umutla bekliyor, arıyor, çırpınıyor…
*
20 bin kişi ölmüş, 600 bin kişi göç etmiş Hatay’dan…
Barınacak yer kalmamış çünkü.
Market yok, manav yok, fırın yok!
Acı büyük, acı katmerli…
*
Medeniyetlere ev sahipliği yapmış, devlet geleneğini iliklerine kadar yaşamış, tarihin derin izlerini taşıyan, din, inanç, kültür-sanatta tüm renkleri bağrına almış kadim bir kentin son hali gerçekten yürek burkuyor.
Şu yalan dünyada bir umuttur yaşamak diyoruz ya hep…
Evet şu deprem yıktı geçti hepimizi…
Canım Hatay’ı gördükten sonra!
Umudum sadece yaşamaya kaldı…