Yazının üst başlığını bir içmimar söylüyor. Aslına bakarsanız da doğruları söylüyor. Yazıya başladığımda oğlum bana ‘baba bu haftaki konun nedir?’ diye sordu. Yazının başlığını görünce önce bir şaşırdı sonra da merakla yazıya odaklandı. Uzay hepimizin merak ettiği ama bir türlü cevaplarını alamadığımız bir konu ve cevapsız birçok soruyu da içinde barındırıyor.   Şu cümleleri de sizlerden duyuyor gibi oluyorum;  ‘ya arkadaş Adana Demirspor daha tahtayı açamadı, kentin en büyük üçüncü sorunu ulaşım, diğer sorunu hava kirliliği ADANA'da pek çok şehri su basıyor. ADANA'yı planlasaydık nasıl bir şehir bölge planlaması yapardık?’ gibi sorular duyuyorum. Geçmiş ‘ten geleceğe gelirsek Endüstri devrinde, dünya ve ülkemiz henüz bir zarar görmediğinden düşünmeden yapılaşmalar oldu. Şimdi de durumun böyle gitmeyeceği ortaya çıktı. Süreklilik, verimlilik, doğal kaynaklar gibi yeni tanımlar var gündemde. Evet, önümüzdeki dönem bir teknoloji devrimi olacak ama bu ikiz kardeşiyle yani Ekolojik devrimle birlikte doğmak zorunda. Betonlaşma o kadar hızlı bir hal alıyor ki temiz yeşil alanları terk edip beton kafeslere gömülüyoruz. Ne derler Doğa her zaman kazanır. Biz gelelim uzay İçmimarisine; Teknoloji çok hızlı ilerliyor yakın bir gelecekte uzayda koloniler kurulması planlanıyor. İşte tamda uzay mimarlığı burda devreye giriyor.Mühendisler insanı uzayda yaşatmayı başardı ama bu onun orda kalması için yeterli değil ve mühendisliğin bittiği yerde tasarım başlar. İnsanoğlu ilk gereksinimi barınma bu da bize uzayda ilk gereksinimizin barınma olacağını gösteriyor. Kullanıcının, potansiyel beklentileri dikkate alınarak tasarlanmış mekânların bireyin ruh halini, psikolojik yapılanmasını, hatta kimliğini olumlu yönde etkileyeceği herkes tarafından bilinen bir gerçek. İyi bir tasarıma sahip yapının ya da iç mekânın içerisinde yaşayan insanların psikolojik anlamda davranış biçimi etkileniyor. Huzursuzlukların, yaşanması gibi olayların tamamına etki eden bir faktör varsa oda tasarımdır. Zevi’nin deyişine göre: “Mimarinin ayırıcı niteliği, insanı da içine alan üç boyutlu bir mekânda var olmasıdır. Heykel üç boyutludur, fakat insan onun dışında kalır. Tersine mimarlık içi boş bir heykel gibidir, insan onun içine girer, orada yürür ve yaşar.”, Ortaçağda Cennetten tapu satışları ile karşılaşıyorduk şimdi mars’tan tapu almayana kız vermeyiz diyenlerle karşılaşacağımız, günler gelecek ama bir uzay geminiz yoksa vay halinize…