ŞEYDA TURAÇLAR
Köşe Yazarı
ŞEYDA TURAÇLAR
 

#AKBELEN!

  Adana basınının değerli büyüğü, Duayen Gazeteci Şahin Esendemir’in kaleme aldığı, duygu dolu AKBELEN yazısını içim sızlayarak okudum. Hepimizin yüreğini yakan Akbelen’deki ağaç kesimlerini üzülerek izledik. Büyük Usta, öyle dokunaklı, öyle yalın anlatmış ki, okuyanın her insanın içini sızlatan bir yazı. Kendisinden izin alarak bu yazıyı yayınlıyoruz.Yüreğine, kalemine sağlık büyük üstad. *** Siz, bir ağaca sırtınızı dayayıp, toprağa oturdunuz mu hiç?.. Siz hiç bir ağaçla konuştunuz mu?.. Konuşurken elini omzunuza koymuş bir baba gibi, sizi sarıp sarmalayarak dinlediğini iliklerinizde duydunuz mu hiç?.. Siz, başları göğe bakan ağaçların gölgelerine sığındınız mı hiç?.. Çıkabildiğiniz ağaçların dallarına oturup etrafı seyre daldınız mı şöyle bir?.. Size veren, hep veren ağaçların dallarına salıncak kurabildiniz mi hic?.. Dallarından meyveler toplayıp, yıkamadan, şöyle bir kolunuza silip, tadına bakabildiniz mi? Siz hiç budağından dal verdiğini, dalının yapraklanıp süslendiğini, yapraklarının arasında meyveye durma hevesini görebildiniz mi?.. Siz hiç kucakladınız mı bir ağacı, çocuğunuzu kucaklar gibi? Ya da sevgilinize sarılır gibi sarıldınız mı hiç?.. Bir fidan dikip büyümesini izlediniz mi mesela? Boy verdiğini, serpilip güzelleştiğini gördükçe tıpkı çocuğunuzun büyüdüğünü izler gibi, bir ağacı daha çok sevdiniz mi hiç? Kuşlara, sincaplara, börtü böceğe ve pek çok canlıya ev sahipliği yaptığına şahitlik ettiniz mi?.. Sevdalınızın baş harfini kazırken gövdesine, canı yansa da, sırf sizin için, kendisini üzen bir çoçuğu, şefkatiyle affeden bir anne gibikatlandığını anlayabildiniz mi?.. Ya bir kıvılcım tutuşturmuşken ve alevler sarmışken etrafını çığlıklar attığını duyabildiniz mi?.. Siz Akbelen'e gittiniz mi hiç? Ya da yolunuz Akbelen'den geçti mi bir yerlere giderken?.. Yemyeşil çam ormanlarının serinliğini hissetmek için; açtınız mı arabanızın penceresini?.. Çam kokularını içinize çektiniz mi hiç?.. Yol kenarlarındaki köylülerden, çam ormanından toplanmış organik gıdaları satın alıp, çeşmelerindeki buz gibi suyla yüzünüzü yıkayıp, kana kana soğuk sular içtiniz mi? Size veren, hep veren olmaktan başka kabahati (!) olmayan ağaçların topluca katledildiğini seyrettiniz mi hiç?.. Bir idamı beklercesine içiniz ürpererek,kendi çocuğunuza gözlerinizin önünde işkence edildiğini seyreder gibi feryat ettiniz mi?.. Günlerce, aylarca, yıllarca o ağaçların ne zaman ortaya çıkacağı belli olmayan celladını bekleyerekbir ağaca sarılıp,  "Keşke dokuz kolum olsa da, dokuz ağaca sarılabilseydik" diyerek öylece beklediniz mi hiç? Haydi yine okunsun selalar! Akbelen'de 750 dönümlük cenazemiz var! Akbelenliler günlerdir kan ağlarken, vatan kardeşi olarak yetişemesek de; cenazeye, baş sağlığı dileyecek kadar insanlığımız var! Ey insanoğlu, kestiğin binlerce ağaç için, hiç mi sızlamadı vicdanın? Allah büyük! O kesilmiş ağaçlar, elbet bir gün yine dal verir! Kader; hiçbir canlının başka canlıya yaşattığını, kendisine yaşatmadan almazmış canını! Ama sen o vebalden nasıl kurtulursun? Allah bilir! *** Yaşanabilir yarınlarda buluşmak üzere hoşça kalın.  
Ekleme Tarihi: 12 Ağustos 2023 - Cumartesi

#AKBELEN!

 

Adana basınının değerli büyüğü, Duayen Gazeteci Şahin Esendemir’in kaleme aldığı, duygu dolu AKBELEN yazısını içim sızlayarak okudum. Hepimizin yüreğini yakan Akbelen’deki ağaç kesimlerini üzülerek izledik. Büyük Usta, öyle dokunaklı, öyle yalın anlatmış ki, okuyanın her insanın içini sızlatan bir yazı. Kendisinden izin alarak bu yazıyı yayınlıyoruz.Yüreğine, kalemine sağlık büyük üstad.

***

Siz, bir ağaca sırtınızı dayayıp, toprağa oturdunuz mu hiç?..

Siz hiç bir ağaçla konuştunuz mu?..

Konuşurken elini omzunuza koymuş bir baba gibi, sizi sarıp sarmalayarak dinlediğini iliklerinizde duydunuz mu hiç?..

Siz, başları göğe bakan ağaçların gölgelerine sığındınız mı hiç?..

Çıkabildiğiniz ağaçların dallarına oturup etrafı seyre daldınız mı şöyle bir?..

Size veren, hep veren ağaçların dallarına salıncak kurabildiniz mi hic?..

Dallarından meyveler toplayıp, yıkamadan, şöyle bir kolunuza silip, tadına bakabildiniz mi?

Siz hiç budağından dal verdiğini, dalının yapraklanıp süslendiğini,

yapraklarının arasında meyveye durma hevesini görebildiniz mi?..

Siz hiç kucakladınız mı bir ağacı, çocuğunuzu kucaklar gibi? Ya da sevgilinize sarılır gibi sarıldınız mı hiç?..

Bir fidan dikip büyümesini izlediniz mi mesela?

Boy verdiğini, serpilip güzelleştiğini gördükçe tıpkı çocuğunuzun büyüdüğünü izler gibi, bir ağacı daha çok sevdiniz mi hiç?

Kuşlara, sincaplara, börtü böceğe ve pek çok canlıya ev sahipliği yaptığına şahitlik ettiniz mi?..

Sevdalınızın baş harfini kazırken gövdesine, canı yansa da, sırf sizin için, kendisini üzen bir çoçuğu, şefkatiyle affeden bir anne gibikatlandığını anlayabildiniz mi?..

Ya bir kıvılcım tutuşturmuşken ve alevler sarmışken etrafını çığlıklar attığını duyabildiniz mi?..

Siz Akbelen'e gittiniz mi hiç? Ya da yolunuz Akbelen'den geçti mi bir yerlere giderken?..

Yemyeşil çam ormanlarının serinliğini hissetmek için; açtınız mı arabanızın penceresini?.. Çam kokularını içinize çektiniz mi hiç?..

Yol kenarlarındaki köylülerden, çam ormanından toplanmış organik gıdaları satın alıp,

çeşmelerindeki buz gibi suyla yüzünüzü yıkayıp, kana kana soğuk sular içtiniz mi?

Size veren, hep veren olmaktan başka kabahati (!) olmayan ağaçların topluca katledildiğini seyrettiniz mi hiç?..

Bir idamı beklercesine içiniz ürpererek,kendi çocuğunuza gözlerinizin önünde

işkence edildiğini seyreder gibi feryat ettiniz mi?..

Günlerce, aylarca, yıllarca o ağaçların ne zaman ortaya çıkacağı belli olmayan celladını bekleyerekbir ağaca sarılıp,  "Keşke dokuz kolum olsa da, dokuz ağaca sarılabilseydik" diyerek öylece beklediniz mi hiç?

Haydi yine okunsun selalar! Akbelen'de 750 dönümlük cenazemiz var!

Akbelenliler günlerdir kan ağlarken, vatan kardeşi olarak yetişemesek de; cenazeye, baş sağlığı dileyecek kadar insanlığımız var!

Ey insanoğlu, kestiğin binlerce ağaç için, hiç mi sızlamadı vicdanın?

Allah büyük!

O kesilmiş ağaçlar, elbet bir gün yine dal verir!

Kader; hiçbir canlının başka canlıya yaşattığını, kendisine yaşatmadan almazmış canını!

Ama sen o vebalden nasıl kurtulursun? Allah bilir!

***

Yaşanabilir yarınlarda buluşmak üzere hoşça kalın.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve cukurovapress.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.