Bir yanda gıdaya erişmekte ciddi sorunlar yaşayan yoksullar, göçmenler, az gelişmiş ülkeler diğer yanda gıda israfı ve obezite çelişkisi devam ederken, Rusya-Ukrayna savaşının da tırmandırdığı küresel gıda krizi giderek daha fazla insanı açlıkla karşı karşıya getiriyor.
Topraklar fakirleşiyor, su varlıkları azalıyor, yerel tohumlar ve biyolojik çeşitlilik geri dönüşü olmayacak şekilde tahrip oluyor. Ve bunun tek bir nedeni var: Türümüzün bencil yaşam tarzını ve tüketim çılgınlığını besleyen üretim ve tüketim yöntemleri.
Dünya çapında milyonlarca insan gıda güvensizliği ve yetersiz beslenme riskiyle karşı karşıya. 2,3 milyardan fazla insan (dünya nüfusunun yaklaşık %30’u) yeterli gıdaya erişimden yoksun. Açlığı sona erdirmek sanıldığının aksine üretim miktarıyla ilgili değil. Yetersiz beslenme ve açlığın gerçek nedeni, savaşlar, çatışmalar, yoksulluk, gıdaya erişimdeki adaletsizlikler ve sürdürülemez üretim yöntemleri. Bugün pek çok araştırma kuruluşunun işbirliğiyle gerçekleşen incelemeye göre, tamamlayıcı bazı faktörlerle birlikte, ekolojik tarım dünyayı doyurabilir. Hatta dünya nüfusunun beslenebilmesi için, mevcut tarım arazilerinin sadece %60’ında ekolojik üretime geçilmesi yeterli.
Türkiye’de kentleşme, altyapı yatırımları vb nedenlerle 3,5 milyon hektar tarım toprağı yok oldu. Kalan tarım topraklarının %39’u ve mera alanlarının %54’ü ise erozyon tehlikesi altında. Tarım arazilerinin %23’ü kimyasallar ve aşırı kullanım nedeniyle verimliliğini kaybetti. Kirlilik, aşırı kullanım ve iklim krizinin etkisiyle uzayan kurak mevsimler de tarımsal üretimde kullanılabilir su miktarının giderek azalmasına neden oluyor.
Türkiye, yıllık 45 milyon ton yaş meyve üretirken, bu üretimin %50’si tarlada, nakliyede, işleme sırasında, markette satış sırasında ve son tüketicinin elinde heba oluyor. Buna karşın nüfusun %8,5’u, yani %10’u açlık sınırında yaşıyor, %22’si ise yeterli ve dengeli beslenemiyor.
Ne kimyasallar ne de teknoloji gıdaya erişimdeki engelleri, beslenme yetersizliğini ve açlığı ortadan kaldırabiliyor aksine daha da körüklüyor. Kirliliğe ve sağlık sorunlarına neden olan gıda sistemleri biyoçeşitliliğin fakirleşmesine de yol açarak sorunu daha da büyütüyor.
İklim krizi ve yanlış uygulamalar su kıtlığını tetikliyor
Türkiye’de suyun %70’i tarımda kullanılıyor. Vahşi sulama yöntemleri hâlâ yaygın ve yer altı suları giderek tükeniyor. Bu verilere ek olarak IPCC’nin raporu, iklim değişikliği nedeniyle Akdeniz Bölgesi’ndeki nüfusun yarısından fazlasının farklı ölçeklerde su kıtlığı yaşayacağı öngörüsünde bulunuyor. Bu miktar, emisyonların hızla azaltılmasıyla %18’e gerileyebilir. Emisyonların yüksek olması durumunda yüzyılın sonunda bölgedeki kuraklıkların 3-4 kat uzun süreceği tahmin ediliyor.
Su sorununun çözümü için tarımda yağmur suyu hasadı, damlama sulama, kuraklığa dayanıklı türlerin ekimi, toprağın su tutma kapasitesinin artırılması gibi yöntemlere geçilmesi ve bu yöntemlerin hükümet tarafından desteklenerek özendirilmesi gerekiyor.