Yerel yönetimlerde doğrudan demokrasinin işlemesi için yerel halkın, ihtiyaçların belirlenmesinde söz sahibi olması ve kararlara doğrudan katılması önemlidir.
Yerelde katılımcılığı sağlamak amacı ile getirilen uygulamalardan biri de kent konseyi uygulamasıdır. Bu kapsamda 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesine dayanılarak hazırlanan kent konseyleri yönetmeliği çok değerlidir. Kanunun bu maddesinde “Kent konseyi kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır.
Belediyeler kamu kurum niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, varsa üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, siyasî partilerin, kamu kurum ve kuruluşlarının ve mahalle muhtarlarının temsilcileri ile diğer ilgililerin katılımıyla oluşan kent konseyinin faaliyetlerinin etkili ve verimli yürütülmesi konusunda yardım ve destek sağlar.” denilmektedir. 1996 yılında “Yerel Gündem 21” süreci ile başlayan, kentte yaşayan halkın bir araya gelmesi süreci böylece kurumsal ve hukuki bir yapıya kavuşmuştur.
Kentleşmenin bu kadar arttığı bir dönemde belediye başkanlarının bu devasa kentleri tek başlarına yönetmeleri mümkün değildir. Belediye başkanları aslında yönlendirme görevini üstlenerek kenti halk ile beraber yönetmeliler. Bu yönetişim anlayışının en önemli aracı da kent konseyleridir. 21. Yüzyıl yerel yönetim/yönetişim anlayışının kent konseylerini en etkin şekilde çalıştırması ve böylece yerel demokrasiyi işletmesi en doğrusu olacaktır.