SERAY SAYAR LEVENT
Köşe Yazarı
SERAY SAYAR LEVENT
 

Aman Çocuğum Üzülmesin…

  Bu aralar MEB’in yeni eğitim programı tartışılıyor. Herkes kendine göre eleştirilerini sıralıyor. Evet, büyük sınıflarda Fen ve Sosyal bilimler oldukça azalmış durumda, bunun yerine artık nasıl bir çaresizlik yaşanıyorsa?Değerleri ve toplum normlarını odağına alan bir sistem getirilmeye çalışılıyor ki bunun da en kolayı doğal olarak inançlardan yürümektir.   Dünya’nın oluşumu itibarıyla, inançlar ya da bütün dinler toplumu yönetmekle birlikte oldukça güçlü siyasi tutkal olarak varlığını hep sürdürmüştür. İster kabul edelim ister etmeyelim. Hal böyle olunca, eğitim inançlar üzerinde yoğrulurken, öğretim maalesef rafa kaldırılmaya hazır hale gelmiş durumda.   Okulöncesinde aslında bizlerin 90’larda yaptığı sistem tekrar önümüze geldi. Özel sektör de personel çokluğu nedeniyle bu sistemi tekrar takip etmek çok zor değil ancak ya devlet okulları? Tek öğretmenlik sınıflarda tuvalete bile gidemeyen Okulöncesi Öğretmenler bu kadar evrakla nasıl başa çıkacak işte burada sıkıntı büyük. Yani anlayacağınız yine bina temelsiz inşa edilmeye başladı. Hadi hayırlısı…   Olayın siyasi tarafını bir tarafa bırakın, peki neden böyle bir değişime ihtiyaç duyuldu?   Neden değerler, toplum normları, gelenek-görenek, inançlar eğitim-öğretimin tam odak noktası oldu?   Size bir şey söyleyeyim mi? Biz bunu hak ettik…   Çocuğum üzülmesi dedik, çocuklarımızın başka insanları üzmesine göz yumduk… Çocuğum üzülmesin dedik, delikanlı oğlumuzun malak gibi yatıp hiç bir şey yapmamasın göz yumduk… Çocuğum üzülmesin dedik,genç kızımızın bir bardağı kaldırmasına izin vermedik. Çocuğum üzülmesin dedik, bize ve büyüklerine yaptığı tüm saygısızlığı sineye çektik Çocuğum üzülmesin dedik, öğretmenin uyarılarını tehdit algılayıp, öğretmene saldırdık. Çocuğum üzülmesin dedik, eve zor ekmek götürürken, en iyi markaları onlara aldık. Çocuğum üzülmesin dedik, bir bayramda seyranda büyüklerinin elini öpmediğinde, güldük geçtik ve hatta döndük “onun özgür kararı, zorlayamam ki” diyerek destek verdik. Çocuğum üzülmesin dedik,çevreye,canlıya zarar verdiğinde ceza almasına izin vermeyip, bir de haklı çıkardık. Çocuğum üzülmesin dedik,erkek çocuğuna, kızlara nasıl davranılması gerektiğini öğreteceğimize “erkek adamsın yakışır”dedik. Çocuğum üzülmesin dedik, kız çocuklarımızın erkek arkadaşlarını nerdeyse koynumuza aldık. Çocuğum üzülmesin dedik, el kadar çocuğun öğretmenine dayılanmasına nerdeyse alkış yaptık.   Çocuğum üzülmesin… Çocuğum üzülmesin…   E…peki ne oldu?   30 yıllık eğitimci olarak gördüğümü yazmak isterim.   Terbiyesiz,doyumsuz,büyüğünü,küçüğünü bilmeyen,atasına saygı nediri öğrenmeyen,çevresine ve bütün canlılara zarar vermekten başka bir şey düşünmeyen,ağzı lağım çukuru gibi küfürlerle dolu,teknolojik aletlerin bağımlısı olan embesil,topluma hiçbir faydası olmayacak aksine daha büyük bataklıklar içine sürükleyecek çocuklar büyütmeye/büyütememeye başladık… Ben gelenekçi eğitimi savunan ancak moderniteye,bilme,sanata da bağlı bir eğitimci olarak asla yobaz değilim olmadım olamamda.Ancak “Atatürkçü aileyiz” deyip de daha Atatürk’ün ölümünü doğumunu bilmeyen, en önemlisi “neden Atatürk” olduğunu kavramayan çocukları, ayrıca “bizim aile dindardır” deyip de dinimizin hoşgörüsünü, iyiliğini, kibirin yanlışlığını öğrenmeyen çocukları görünce… Tekrar anladım ki bizler çocuklarımızı anlamakta, yetiştirmekte zorlanıyoruz. Kim bilir? Belki de bizi yönetenlerde bu çaresizliğe çare bulmaya çalışıyor. Fakat yine yanlı, yine çıkarlı…   Kısacası aslında biz; Ata’nın evlatları olmayı, inançlarımıza sahip çıkmayı,dürüst,doğru,vicdanlı, canlıya saygıyı, insani duyguları gelişmiş varlıklar olmayı beceremedik… Sakın “eğitim-öğretim berbat, hep iktidarın suçu” demeyin. Zira evinizin içini onlar yönetmiyor ya da yönetmiyordu. Öğretemediğimiz değerlere artık onlar talip….Dedim ya biz her şeyi hak ettik…   Bu vatanın ve bu dünyanın sadece evlatlarımıza bırakmak üzere emanetçisiyiz, mirası yer bitirirsiniz ancak emanete gözünüz gibi bakarsınız. Umarım toplum olarak mirasçılık zihniyetini bir kenara bırakmayı becerebileceğimiz günlerimiz olur.   Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!
Ekleme Tarihi: 19 Mayıs 2024 - Pazar

Aman Çocuğum Üzülmesin…

 

Bu aralar MEB’in yeni eğitim programı tartışılıyor. Herkes kendine göre eleştirilerini sıralıyor. Evet, büyük sınıflarda Fen ve Sosyal bilimler oldukça azalmış durumda, bunun yerine artık nasıl bir çaresizlik yaşanıyorsa?Değerleri ve toplum normlarını odağına alan bir sistem getirilmeye çalışılıyor ki bunun da en kolayı doğal olarak inançlardan yürümektir.

 

Dünya’nın oluşumu itibarıyla, inançlar ya da bütün dinler toplumu yönetmekle birlikte oldukça güçlü siyasi tutkal olarak varlığını hep sürdürmüştür. İster kabul edelim ister etmeyelim. Hal böyle olunca, eğitim inançlar üzerinde yoğrulurken, öğretim maalesef rafa kaldırılmaya hazır hale gelmiş durumda.

 

Okulöncesinde aslında bizlerin 90’larda yaptığı sistem tekrar önümüze geldi. Özel sektör de personel çokluğu nedeniyle bu sistemi tekrar takip etmek çok zor değil ancak ya devlet okulları? Tek öğretmenlik sınıflarda tuvalete bile gidemeyen Okulöncesi Öğretmenler bu kadar evrakla nasıl başa çıkacak işte burada sıkıntı büyük. Yani anlayacağınız yine bina temelsiz inşa edilmeye başladı. Hadi hayırlısı…

 

Olayın siyasi tarafını bir tarafa bırakın, peki neden böyle bir değişime ihtiyaç duyuldu?

 

Neden değerler, toplum normları, gelenek-görenek, inançlar eğitim-öğretimin tam odak noktası oldu?

 

Size bir şey söyleyeyim mi? Biz bunu hak ettik…

 

Çocuğum üzülmesi dedik, çocuklarımızın başka insanları üzmesine göz yumduk…

Çocuğum üzülmesin dedik, delikanlı oğlumuzun malak gibi yatıp hiç bir şey yapmamasın göz yumduk…

Çocuğum üzülmesin dedik,genç kızımızın bir bardağı kaldırmasına izin vermedik.

Çocuğum üzülmesin dedik, bize ve büyüklerine yaptığı tüm saygısızlığı sineye çektik

Çocuğum üzülmesin dedik, öğretmenin uyarılarını tehdit algılayıp, öğretmene saldırdık.

Çocuğum üzülmesin dedik, eve zor ekmek götürürken, en iyi markaları onlara aldık.

Çocuğum üzülmesin dedik, bir bayramda seyranda büyüklerinin elini öpmediğinde, güldük geçtik ve hatta döndük “onun özgür kararı, zorlayamam ki” diyerek destek verdik.

Çocuğum üzülmesin dedik,çevreye,canlıya zarar verdiğinde ceza almasına izin vermeyip, bir de haklı çıkardık.

Çocuğum üzülmesin dedik,erkek çocuğuna, kızlara nasıl davranılması gerektiğini öğreteceğimize “erkek adamsın yakışır”dedik.

Çocuğum üzülmesin dedik, kız çocuklarımızın erkek arkadaşlarını nerdeyse koynumuza aldık.

Çocuğum üzülmesin dedik, el kadar çocuğun öğretmenine dayılanmasına nerdeyse alkış yaptık.

 

Çocuğum üzülmesin…

Çocuğum üzülmesin…

 

E…peki ne oldu?

 

30 yıllık eğitimci olarak gördüğümü yazmak isterim.

 

Terbiyesiz,doyumsuz,büyüğünü,küçüğünü bilmeyen,atasına saygı nediri öğrenmeyen,çevresine ve bütün canlılara zarar vermekten başka bir şey düşünmeyen,ağzı lağım çukuru gibi küfürlerle dolu,teknolojik aletlerin bağımlısı olan embesil,topluma hiçbir faydası olmayacak aksine daha büyük bataklıklar içine sürükleyecek çocuklar büyütmeye/büyütememeye başladık…

Ben gelenekçi eğitimi savunan ancak moderniteye,bilme,sanata da bağlı bir eğitimci olarak asla yobaz değilim olmadım olamamda.Ancak “Atatürkçü aileyiz” deyip de daha Atatürk’ün ölümünü doğumunu bilmeyen, en önemlisi “neden Atatürk” olduğunu kavramayan çocukları, ayrıca “bizim aile dindardır” deyip de dinimizin hoşgörüsünü, iyiliğini, kibirin yanlışlığını öğrenmeyen çocukları görünce… Tekrar anladım ki bizler çocuklarımızı anlamakta, yetiştirmekte zorlanıyoruz. Kim bilir? Belki de bizi yönetenlerde bu çaresizliğe çare bulmaya çalışıyor. Fakat yine yanlı, yine çıkarlı…

 

Kısacası aslında biz; Ata’nın evlatları olmayı, inançlarımıza sahip çıkmayı,dürüst,doğru,vicdanlı, canlıya saygıyı, insani duyguları gelişmiş varlıklar olmayı beceremedik…

Sakın “eğitim-öğretim berbat, hep iktidarın suçu” demeyin. Zira evinizin içini onlar yönetmiyor ya da yönetmiyordu. Öğretemediğimiz değerlere artık onlar talip….Dedim ya biz her şeyi hak ettik…

 

Bu vatanın ve bu dünyanın sadece evlatlarımıza bırakmak üzere emanetçisiyiz, mirası yer bitirirsiniz ancak emanete gözünüz gibi bakarsınız. Umarım toplum olarak mirasçılık zihniyetini bir kenara bırakmayı becerebileceğimiz günlerimiz olur.

 

Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve cukurovapress.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.