2020’den beri yaşadığımız karamsar olaylar hepimizi eve mahkum etti. Hayat eve sığar dendi, evlerimiz sığınağımız oldu. Deprem felaketinde de sığınağımız dediğimiz evlerimiz mezarımız oldu. Binlerce canımızı hastalıktan ve 6 Şubat depreminde kaybettik. Çoğumuzun psikolojisi bozuldu.
Arkadaşlarla buluşmalar, görüşmelerimiz bitti. Ailemiz ve en yakın dostlarımızla aramıza mesafeler koyduk. Evimize misafir kabul etmez olduk. Buna birde hayatın zorluğu, kaygısı eklenince sosyal yaşamımız tamamen bitti. Yalnızlaştık. Bizleri yalnızlaştıran yaşamın eve sığmadığını anladık. Okuyacağınız bu güzel temennilerin, kısa yaşamımızda hepimize örnek olması dileğimle, esen ve şen kalın.
***
Evinize misafir çağırın...
Siz de misafirliğe gidin...
Sevin, sevilin şu ahir yalan ömürde...
Nasıl olsa dünya bir gün bize
"HAYDİ DIŞARI" diyecek...
Yalvarıyorum hepinize, daha çok görüşün birbirinizle...
Daha çok sevgi sözleri konuşun ve yazın...
Bırakın milyonluk, 120 ay vadeli evlerinizin yalancı konfor sunan yalnızlıklarını...
Ailece yaşayın dip dibe... Anneanneyi, dedeyi, torunları yeğenleri buluşturun...
Yeni yetmeleri fazla özgür bırakmayın...
Bir yere giderken zorlayın, onları da götürün...
Şimdiki nesilde görüyorum çocuk dedesine gitmiyor.
Neymiş? "Dersi varmış."
Anne eve misafir kabul etmiyor, neymiş çocuk TEOG, YGS'ye hazırlanıyormuş...
Yalan! İnanın...
Onları, Odalarda internete yalnızlığa depresyona mahkum edersiniz...
Damla kadar çocuğa sussun diye cep telefonu vermeyin!
Verin eline bezelyeyi ayıklasın...
En azından bezelye canlıdır.
Gelecek 10 yılda kanserli hasta sayısı yüzde altmış olacak unutmayın!..
Duayı öğretin.
Konuşun bol bol birbirinizle.
Kuşak kavgaları yapın.
Trip atın, çözüm yolları için konuşun.
Hayat bu...
Hayat deney tüpü kılıklı apartmanlarda sıkışıp bakteri gibi yaşadığını sanmak değil inanın...
Hadi kalkın birine çaya, kahveye gidin… Kek yapın, mısır patlatın.
Siz çağırın...yemek hazırlayın..
Zor mu çorba, makarna?
Alo deyin birinin, derdini alın...
İki gülün, koca bir kahkaha atın...
En kalbi sevgilerimle...
(Alıntı/Gülten Özpamukçu)