Hayatımızın içinde her daim daha fazlasını istiyoruz. İsteklerimiz bazen sınırı aşıyor. Devamlı bir beklenti, istek içinde olduğumuzdan, yaşamın bize vermek istediğini alamıyoruz.
Mutlu olmak adına kendimize bir hedef koyuyoruz ve o hedefe ulaştığımız zaman ise onun mutluluğunu tam anlamı ile yaşamak yerine hemen bir sonraki hedefe odaklanıyoruz.
İlk önce yemek, içmek, giyinmek gibi isteklerimiz var. Derslerimizde başarılı olmak, istediğimiz okulu kazanmak, iyi bir üniversiteye girmek istiyoruz. Üniversiteyi kazanıyoruz, bitiriyoruz ama bu sefer iş endişesi başlıyor. Zar zor işe giriyoruz ama bu defa da iş hayatında başarılı olmak, ilerlemek, yükselmek, iyi para kazanmak istiyoruz. Biraz kendimizi toparlayınca evlilik diyoruz. Evlenince çok mutlu olacağız deyip, sonra da çocuğumuzun olsun istiyoruz. Çocuğumuz oluyor, çocuk için endişelenmeye başlıyoruz. O endişe bitmiyor, bir türlü bitemiyor...
Çocuğun sağlığı, okulu, büyümesi, işi derken ulaşmak istediğimiz sonuç değişiyor. Aslında en rahat ettim dediğimiz an bile hayatımızın içinde hep bir istek ve beklenti içindeyiz. Bu endişeli halimiz, düşüncelerimizin ötesindeki güzelliklerin hayatımıza girmesine engel oluyor.
Sabah uyanıp nefes aldığımız için, güneşi gördüğümüz için hayatın bizlere bahşettiği güzelliklere şükretmeyi bilelim. Sağlıklı olduğumuz, başımızı sokacak bir evimiz olduğu, bir işe sahip olduğumuz, hayırlı evlatlara sahip olduğumuz, bir ailemiz ve sevdiklerimiz olduğu için ve daha birçok şeyler için.
Bunları bir düşündüğümüzde hayatımızda çok mucizeler olduğuna tanıklık edip, huzurlu ve mutlu olduğumuz için bir kez daha şükredeceğiz.
Savaşların, terörün, kavgaların, küskünlüklerin olmadığı bir dünya özlemi içimdeyim. Esen kalın.