Doğanın dengesi aslında tarihsel bilgilerimizi hatırlarsak, sanayii döneminde bozulmaya başlamıştı. O dönemler fabrikaların, icatların zirvede olduğu, tarımdan hayvancılıktan yavaş yavaş uzaklaşıldığı dönemdi. Bacadan çıkan kirli dumanların, denizlere, derelere gönderilen atık suların, kırsaldan merkeze göçler sonucu çarpık kentleşmeden kaynaklanan doğanın kirlenmesinin başlangıcıydı. Bütün bu tehlikeler bilinçli ya da bilinçsiz göz ardı edilmişti zira ekonomi ağa babaları için muhteşemdi… Sanayii dönemin de bilimin, teknolojinin gelişmesi için korkunç iş gücü ve paralar harcanmıştı.
Ve sonuç… Adem evladının nefes alma, temiz su içme, tekrar verimli topraklar elde etme adına kendi elleriyle kirlettiği, ekolojik sistemi çökerttiği dünyayı eski haline getirmek için, yine korkunç paralar harcamaya başladı.
Bunu yaparken de sanki tek insan evladına aitmiş gibi dünyayı, başka canlıların yaşam haklarını ellerinden alarak kendi cennetleri yapmaya kaltı ki Ortaçağ da dönem dönem canlıları yok etmenin ekolojik sistemi bozmaya çalışmanın yine kendilerine zarar verdiklerini gördüler.
Peki, bu sistem ve besin zinciri nedir? Doğanın dengesini bozmanın bedelini günahsız çocuklarımız neden ödemek zorunda?
Besin zinciri, bir ekosistemde enerjinin ve besin maddelerinin bir organizmadan diğerine nasıl aktarıldığını gösteren bir süreçtir. Besin zinciri, üreticiler (bitkiler) ile başlar, ardından birincil tüketiciler (otçullar), ikincil tüketiciler (etçiller) ve bazen üçüncül tüketiciler (daha büyük etçiller) ile devam eder. En sonunda, ayrıştırıcılar (bakteri ve mantarlar) ölmüş organizmaları parçalayarak besin maddelerini tekrar toprağa kazandırır. Bu süreç, ekosistemdeki enerji akışını ve madde döngüsünü sağlar.
Yani her organizma,başka bir organizmanın var olması için yaşamını sürdürmek zorundadır.Bu dünyada her canlı birbirine muhtaç olduğu gibi varoluşlarının bir sebebi vardır. Eğer yaratıcı insan evladının bu denli acımasız ve çıkarcı olabileceğini tahmin edebilseydi, büyük olasılıkla olayı bitkiler ve hayvanlardan sonra bitirirdi. Ya da şu an da kendi yarattıklarını büyük bir sınava sokmuş durumda.
Hiçbir canlı ötenazi ile yok edilemez, zira yanlış kararların çoğalması sonucu nerdeyse yarıdan fazla ülke idamı yasaklamışken, bir, iki kişinin kararıyla bu işlem olamaz. Bedeli geçmişte yaşanan örnekler gibi ağır olur.
Peki, günlerdir bilim dışı verilen kararlar yazılıp çizilirken, köpek ırkı tükenirse ne gibi tehlikeler yaşarız?
Ekosistem Dengesizliği: Bazı köpek ırkları, vahşi doğada belirli roller üstlenir ve ekosistemin dengesini korumaya yardımcı olur. Bu rollerin ortadan kalkması, ekosistemlerde dengesizliklere yol açabilir.
Kültürel ve Tarihi Kayıp: Köpekler, insanlık tarihinde önemli bir yere sahiptir. Belirli köpek ırklarının kaybolması, bu kültürel ve tarihi mirasın bir bölümünün yok olması anlamına gelir.
Çalışma ve Hizmet Kaybı: Farklı köpek ırkları, çeşitli görevlerde insanlar için önemli hizmetler sunar. Örneğin, rehber köpekler, arama-kurtarma köpekleri, çoban köpekleri ve terapi köpekleri gibi. Bu tür köpeklerin kaybı, bu hizmetlerin de kaybına neden olur.
Genetik Çeşitliliğin Azalması: Köpek ırklarının tükenmesi, genetik çeşitliliğin azalmasına yol açar. Bu, köpek popülasyonlarını hastalıklara ve genetik bozukluklara karşı daha savunmasız hale getirebilir.
Biyolojik ve Tıbbi Araştırmaların Olumsuz Etkilenmesi: Köpekler, tıbbi ve biyolojik araştırmalarda model organizma olarak kullanılır. Belirli ırkların kaybı, bu araştırmaların ve elde edilen bulguların sınırlanmasına neden olabilir.
Bu sebeplerden dolayı, köpek ırklarının korunması ve çeşitliliğinin devam ettirilmesi önemlidir.
Peki,bütün bunlara rağmen denetimi güç olan kanunun çıkması sadece iktidarın mı suçu sizce?
Hayvanları koruma kanununda aşıla, kısırlaştır, yerine götür görevini yapmak zorunda olan belediyelerin hiç mi suçu yok…
Başka şehirleri bilmem Adana’da son üç dört yıldır kaç tane küpeli köpek gördünüz?
Çete halinde gezen boyum kadar köpekçikler sefil halde sokakta dolaşırken kaç tanemiz yemek, su verdi?
Belediyeler görevlerini yapmışsa bu hayvancıklar nasıl bu kadar çoğaldı?
Son yıllarda hızla çoğalan yaralayıcı, öldürücü köpek saldırılarına neden mani olunmadı?
Belediyeler yaptıkları barınaklara neden düzen getirmedi ve hayvanların ıslahı yerine, kendilerini parçaladıkları ölüm evleri haline geldi?
Bu hayvanlara bakmak gerçekten çok mu zordu?
Belediyelere hatır için insan alacağınıza barınaklarda görev alacak ehil insanları almak işinize mi gelmedi?
Finans yok, derken ciddi paralar harcayarak lüzumundan fazla açtığınız çocuk yuvalarına ki hepsi zararda buna mı finans bulamadınız?
Daha sorulacak o kadar soru var ki düşünsem sayfa yetmez. Sizin politik ve çıkarcı aymazlığınız yüzünden yazık değil mi bu hayvancıklara?
Sonra da ortalığa düşüp, çıkacak olan yasaya karşı geliyorsunuz? Meydan boş olursa ağa çok olur. Hangi belediye olursa olsun var olan yasa uygulanmış olsa ne insanların ne de hayvanların canı yanar toplumda bu kadar gündem olmazdı.
Söylenmeden önce biz yerel yönetim olarak üstümüze düşeni yaptık mı? Diye kendinizi sorgulasanız zaten cevabı bulurdunuz?
Sizin yine taht savaşınızda masumlar can vermeye devam ediyor.
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!