FATMA NUR TOZLU
Köşe Yazarı
FATMA NUR TOZLU
 

Z KUŞAĞI AYAKLANMASI

  Evde bardağı masadan kaldırmayan Z kuşağı ortalığı ayağa kaldırmıştı.. Nasıl olmuştu bu? Neler oluyordu? Olan halkın haklı öfkesiydi. Adaletin terazisi kaymıştı. Oysa ki adalet; ekmek gibi, su gibi temel bir değerdi insanoğlu için. Yüzyıllar boyunca hak ve özgürlükler için ayaklanmalar, devrimler gerçekleşmiş insanlık tarihinde. Bam teli olmuş hep.. Sabrın son sınırı, insanlık onurunun simgesi, geleceğin güvencesi olmuş. Bir yere kadar dayatılabiliyor yani. Bardağı taşıran son damlaya kadar tutabilirsin insanları. Bizim memlekette böyle en azından. Z kuşağını, keyif odaklı, vurdum duymaz, rahat, otoriteyi ciddiye almayan bir nesil olarak biliriz, (ve daha bir sürü özelik tabi ki) nasıl oldu da kaplana dönüştüler? Çünkü “Adalet” en hassas noktaları. Yani “orada bi dur” diyorlar. Üstelik sadece kendileri için değil başkalarının, sokak hayvanlarının da adaleti için aynı hassasiyete sahipler. Gerçekçiler, her konuda gerçeğin peşindeler. Ve peşini bırakmıyorlar. Kandırılmaları zor biraz. Otoriteyle bağları zayıf olduğu için onları korkutmak zordur. O yüzden ebeveynleri söz geçiremiyor, yapmayı istemedikleri işi onlara dayatamıyor.  Bardağı masadan kaldırmıyorlar belki de.. Sorumsuzluk ve rahatlık gibi algılanıyor bu tutumları. Ama aslında anlamlı bulmadıkları ya da sonuç vermeyecek şeyler için harekete geçmiyorlar. Değmeyecek bir savaşa girmiyorlar yani.. Tıpkı anlamlı bulmadıkları ödevleri yapmamak, sınavlara hazırlanırken motive olamamak, mezun olduktan sonra ev genci olarak hayatlarına devam etmek gibi.. Çalışsam ne olacak ki? Diye düşünüyorlar. Çünkü hakkaniyetli bir gelecek göremiyorlar, liyakatsizlikten iş bulacaklarına, istedikleri işi yapabileceklerine inanmıyorlar. Bilim insanı olarak bu ülkede ilerleyebileceklerini göremiyorlar. Ekonomik koşullar nedeniyle ev, araba almanın hayalini bile kuramıyorlar. Gelecekleri tamamen belirsiz, umutsuz bir sis perdesi gibi.. Üstelik hepimizden daha zeki, geleceğe bizden daha hakim, teknolojinin içine doğmuş ve her şeyin farkındalar.. Hem de daha çocuk yaşlarından itibaren. Ve bardağı taşıran son damla ile kendi gelecekleri için, adaletin hem kendilerine hem de herkese lazım olacağını bildikleri için “zaten kaybedecek bir şeyimiz yok” diyerekten meydanlara çıktılar. Bence artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Çünkü kendilerini buldular ve artık bir hedefleri var.. Mustafa Kemal Atatürk’ün hitabede dediği gibi muhtaç oldukları kudretin damarlarındaki asil kanda mevcut olduğunu hatırlayarak, geleceği umutla, yeniden inşa ediyorlar..   
Ekleme Tarihi: 28 Mart 2025 - Cuma

Z KUŞAĞI AYAKLANMASI

 

Evde bardağı masadan kaldırmayan Z kuşağı ortalığı ayağa kaldırmıştı.. Nasıl olmuştu bu? Neler oluyordu?

Olan halkın haklı öfkesiydi. Adaletin terazisi kaymıştı. Oysa ki adalet; ekmek gibi, su gibi temel bir değerdi insanoğlu için. Yüzyıllar boyunca hak ve özgürlükler için ayaklanmalar, devrimler gerçekleşmiş insanlık tarihinde. Bam teli olmuş hep.. Sabrın son sınırı, insanlık onurunun simgesi, geleceğin güvencesi olmuş.

Bir yere kadar dayatılabiliyor yani. Bardağı taşıran son damlaya kadar tutabilirsin insanları. Bizim memlekette böyle en azından.

Z kuşağını, keyif odaklı, vurdum duymaz, rahat, otoriteyi ciddiye almayan bir nesil olarak biliriz, (ve daha bir sürü özelik tabi ki) nasıl oldu da kaplana dönüştüler?

Çünkü “Adalet” en hassas noktaları. Yani “orada bi dur” diyorlar. Üstelik sadece kendileri için değil başkalarının, sokak hayvanlarının da adaleti için aynı hassasiyete sahipler. Gerçekçiler, her konuda gerçeğin peşindeler. Ve peşini bırakmıyorlar. Kandırılmaları zor biraz.

Otoriteyle bağları zayıf olduğu için onları korkutmak zordur. O yüzden ebeveynleri söz geçiremiyor, yapmayı istemedikleri işi onlara dayatamıyor.  Bardağı masadan kaldırmıyorlar belki de.. Sorumsuzluk ve rahatlık gibi algılanıyor bu tutumları. Ama aslında anlamlı bulmadıkları ya da sonuç vermeyecek şeyler için harekete geçmiyorlar. Değmeyecek bir savaşa girmiyorlar yani..

Tıpkı anlamlı bulmadıkları ödevleri yapmamak, sınavlara hazırlanırken motive olamamak, mezun olduktan sonra ev genci olarak hayatlarına devam etmek gibi.. Çalışsam ne olacak ki? Diye düşünüyorlar.

Çünkü hakkaniyetli bir gelecek göremiyorlar, liyakatsizlikten iş bulacaklarına, istedikleri işi yapabileceklerine inanmıyorlar. Bilim insanı olarak bu ülkede ilerleyebileceklerini göremiyorlar. Ekonomik koşullar nedeniyle ev, araba almanın hayalini bile kuramıyorlar. Gelecekleri tamamen belirsiz, umutsuz bir sis perdesi gibi.. Üstelik hepimizden daha zeki, geleceğe bizden daha hakim, teknolojinin içine doğmuş ve her şeyin farkındalar.. Hem de daha çocuk yaşlarından itibaren.

Ve bardağı taşıran son damla ile kendi gelecekleri için, adaletin hem kendilerine hem de herkese lazım olacağını bildikleri için “zaten kaybedecek bir şeyimiz yok” diyerekten meydanlara çıktılar. Bence artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Çünkü kendilerini buldular ve artık bir hedefleri var..

Mustafa Kemal Atatürk’ün hitabede dediği gibi muhtaç oldukları kudretin damarlarındaki asil kanda mevcut olduğunu hatırlayarak, geleceği umutla, yeniden inşa ediyorlar.. 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve cukurovapress.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.