Peşpeşe gelen çok büyük iki depremde sarsıldık ya, “Böyle dönemlerde siyaset yapılmamalı” tekerlemesi dillere pelesenk oldu. Bunu söyleyenlerin çoğu da siyaset yapıyor ya da siyaseti meslek edinmiş kimseler…
Oysa tam da siyaset yapılacak zaman. Çünkü ülkeyi bu felakete karşı savunmasız bırakan tam da siyasetin kendisi. İnşaat lobisinin finanse ettiği siyaset bu soruna çözüm bulabilir mi?
Sanmıyorum.
Bundan dolayı siyaset yaparak siyasetin yerleşik kurallarını ve düzenini değiştirmek gerekiyor. Yani siyasetin yarattığı felaketi önlemenin yolu yine siyaseti onarmaktan geçiyor.
Doğu Anadolu Fay Hatta Kahramanmaraş’ta kırıldı. Görünürde 10 il, gerçekte daha fazlası etkilendi. Çünkü etkilenen iller arasında Niğde, Kayseri ve Elazığ pek konuşulmuyor. Oralarda bir şey yokmuş gibi davranılıyor. Ülkenin tabanındaki fay hatları kırılırken kötü siyaset marifetiyle gönüllerdeki fay hatları da bir daha onarılmayacak şekilde kırılıyor…
Toros Mahallesi Kapalı Semt Pazarında iki depremzedenin tartıştığına tanık oldum. Dayanışma içinde olması gereken iki çadır komşusu benim siyasetim seninkini döver laf yarışına tutuşmuştu. Bu kırık belki de ayaklarımızın altındaki fay kırığından daha büyük tehlikeydi de biz henüz farkına varamamıştık.
Aynı depremin göz göre göre geldiğinin farkına varmadığımız gibi.
Aynı yerde Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin, çadırının önünde çocuklarıyla oturan bir kadına yaklaştı ve bir eksikleri, sorunları olup olmadığını sorduğunda; “Hiçbir şeye ihtiyacımız yok. AFAD bize bakıyor” dediğinde de aynı siyasi tavra tanık oldum. Bu tavır devletin kurumları arasında ayrıştırıcı bir üslupla, yukardan bakan ve ukalaca bir tavırdı.
Allah aşkıma ne oldu bize böyle?
Bu kadar mı yabancılaştırıldık birbirimize? Bunlar benim aynı gün birkaç gün içinde bizzat tanık olduklarım. Televizyonda, gazetelerde, sosyal medyada gördüklerim felaketin sandığımızdan daha büyük bir enkazın altında olduğumuzu gösteriyor. Hem de sadece deprem bölgesinde değil, tüm ülkede…
Şimdi siyaset yapmanın zamanı dedim ve siyasi ayrışmadan dedim ya bunun bir çelişki olduğunu düşünenler çıkacaktır. Oysa benim söylemek istediğim bugünün kısır siyasetini değiştirmek, olumlu anlamda dönüştürmek için siyaset yapmaktı. Düşman olmak için siyaset yapmaktan söz etmiyorum.
Böyle biline…
İyi şeyler de var tabi. Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin’den bahsetmişken devam etmek istiyorum. Depremin ilk anlarından itibaren sahada kendini gösterdi. Enkaz başlarında çalışmaları takip etti, belediyesini hemen organize etti, yardımların en hızlı şekilde ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını sağladı ve bir haftadır çocuklarının yüzünü bile görmeden koşturdu durdu. Koşturmaya da devam ediyor.
16 emekli dinlenme evi, 9 kreş, Atatürk Kadın Yaşam Köyü, kadın danışma ve dayanışma evleri, toplum merkezleri, 2 öğrenci yurdu ve tüm tesisler vatandaşların barınması için açıldı. Tüm ihtiyaçlar karşılanıyor, isteklere anında yanıt veriliyor. Kimsenin aç ve açıkta kalmaması için elinden gelen tüm çabayı gösteren Soner Çetin övgüyü hak ediyor.
Tabi Soner Çetin bunu tek başına yapmıyor. Belediye yol işleri, park bahçeler, sosyal işler ve diğer birimlerle birlikte gönüllü gençler insanüstü bir gayret sarfediyor. Hepsine minnettarız.
Bu zor günler dayanışma ile atlatılacak. Dayanışmanın güzel örneklerinin Çukurova’da verildiğini söylemek gerekiyor.
Bir yıkılan binaların çoğunun Çukurova’da olması gözlerin Soner Çetin’e çevrilmesine neden oldu. Hatta bu konuda yalanlar ve iftiralar atılıyor. Buna da bir sonraki yazıda değinelim.
Faylar kırılıyor. Bu kaçınılmaz. Doğanın gerçeği.
Ama gönülleri kırmamak bizim elimizde.