Hayat pahalılığı almış başını yürümüş. Bu ülkede pahalılık ve zamlar her zaman vardı ancak ekmek, patates, soğan, domates gibi temel besin maddelerine ulaşmak hiç böylesine zor olmamıştı. Hayat ne kadar pahalı olursa olsun insanlar karnını doyuracak soğan-ekmeği bulurdu.
Oysa şimdi öyle mi?
Tabi bununla bağlantılı olarak asgari ücret tartışmaları var. Tarihi zam yaptık diye övünen iktidar, artan pahalılık karşısında yıl içinde ikinci zammı yapmak zorunda kaldığı için kıvranıyor.
Asgari ücret; bir insanın insanca yaşaması için belirlenen en düşük ücrettir. Peki açlık Türkiye’de açlık sınırı ne kadar? Türk-İş’in araştırmasına göre 27 Mayıs tarihinde 6 bin 17 Lira. Açlık sınırının altında asgari ücret mi olur? İktidarın yüzde 50 zam yaptık diye övündüğü asgari ücret açlık sınırının altında.
Ayrıca Türkiye’de asgari ücret genel ücret haline gelmiştir. Avrupa’da asgari ücret istisnaidir. Yani çalışan nüfusun çok azı asgari ücret alıyor. Bu oran bizi kıskanan Almanya’da yüzde 6.6, küçümsediğimiz Yunanistan’da yüzde 8.9, Polonya'da yüzde 12.1, Fransa'da yüzde 11.6 ve İspanya'da yüzde 0.8 seviyesinde. Belçika, İngiltere, Hollanda’yı söylemiyorum bile. Ve o ülkelerde asgari ücret hem rakam olarak hem de satın alma gücü olarak bizden çok yüksekte. En azından ülkelerinde belirlenen açlık sınırının çok üzerinde.
Türkiye’de durum çok vahim. Hem asgari ücret çok asgari düzeyde hem de çalışanların yüzde 50’si asgari ücret alıyor. Asgari ücretin 100-200 TL üzerinde maaş alanlar bu tabloya dahil edilmediği için asgari ücret düzeyinde geliri olanların oranı daha yukarılara çıkıyor.
Artık mızrak çuvala sığmıyor. Ekonominin şahlandığını, uçtuğumuzu kaçtığımızı söyleyenler artık söylemleriyle dikkatleri başka yöne çekmeye başladılar. İktidarın sözcüleri bile hayat pahalılığını itiraf etmeye, toplumun geniş kesimlerinin belirgin bir sıkıntı yaşadığını itiraf etmeye başladılar.
Hayat pahalı hale geldikçe ücretlere zam yapmak tam çözüm olmuyor; kısa süreli pansuman yerine geçiyor. Çünkü yapılan zam kısa sürede eriyor. Marifet üretmek, üretirken üretim maliyetlerini düşürebilmek. Bu da şimdilik yönetenlerin gözünde geçerli bir yöntem olarak görülmüyor.
Nasıl biliyorlarsa öyle yapıyorlar ama hiçbir şey bilmiyorlar ve yaptıkları işleri daha da kötü hale getiriyor.
Sözün özü;
Kötü yönetim sebep, yoksulluk sonuç…