Bir ülkenin acıları, sadece o topraklarda yaşanan felaketlerle sınırlı değildir. Bir yangın, sadece alevlerin yuttuğu duvarları değil, vicdanları da küle çevirir. Bolu’da bir otelde 78 can, göz göre göre yandı. Alevlerin yükselişi, sadece binayı değil, insanlığımızı da sardı. Ve biz, yine geç kalmış bir adaletin, geç kalmış bir vicdanın enkazına bakıyoruz.
Soru sormaktan yorulduk ama sormak zorundayız.
2025 yılında, milenyum çağında, hala ihmallerle mi öleceğiz? Teknoloji ilerliyor, dünya küçülüyor ama biz hâlâ basit bir “önlem” almayı beceremiyoruz. Yangın çıkarsa ne olur diye düşünmek yerine, çıkınca kim suçlanacak diye hesap yapılıyor. Sonrası hep aynı birkaç tutuklama, sonra unutuş... Ya giden canlar?
Kim suçlu?
Otel sahipleri mi? Elektrik tesisatını yenilemeyenler mi? Denetimleri göstermelik yapanlar mı? Ucuz malzemeyle ruhsat alanlar mı? Yangın merdiveni kilitli olanlar mı? Bir ruhsat için üç kuruşu esirgeyenler mi? O gece o otelde yatan 78 kişi mi suçlu, yoksa onları o binaya mecbur bırakan sistem mi?
Hepimiz biliyoruz ki; suç, yalnızca bir kişinin, bir şirketin, bir kurumun değil. Suç, köhneleşmiş, çürümüş, ranta dayalı, insan hayatını hiçe sayan düzenin ta kendisinde. "Burası Türkiye, olur böyle şeyler" diyen o umursamazlıkta. "Bize bir şey olmaz" diyen o laubalilikte. "Bir şey olursa hallederiz" diyen o pervasızlıkta.
Ne zaman değişeceğiz?
Her felaketten sonra aynı şeyi söylüyoruz: "Bir daha yaşanmasın." Ama yaşanıyor. Çünkü hafızamız balık hafızasından beter. Çünkü öfkemiz kısa süreli. Çünkü adalet dediğimiz şey, ya geç geliyor ya da hiç gelmiyor. Çünkü insaf, vicdan, ahlak, etik gibi kavramlar, kağıt üstünde güzel duruyor ama hayatta karşılık bulmuyor.
Peki, hep böyle mi sürecek? Yangınlar, depremler, maden göçükleri, patlamalar, ihmaller, unutulan hayatlar!..
Artık yeter!
Yorulduk, gülmeyi unuttuk. Yangın yerine dönen ülkemizde acılar yaşanmasın istiyoruz, gülelim istiyoruz. Rantın, para hırsının, umursamazlığın değil; vicdanın, ahlakın, insanlığın kazandığı bir düzen istiyoruz. Önlemler alınsın, yaptırımlar uygulansın, denetimler göstermelik olmasın istiyoruz. Artık bir felaket yaşanmadan harekete geçilsin istiyoruz.
Sistem, bu ülkede herkes için gerçek bir güvence haline gelirse, biz o zaman iyileşiriz. O zamana kadar hepimiz bir yangının içinde yanmaya devam edeceğiz.
6 şubat depreminde hep beraber enkaz altında kalmıştık, o gündür bugündür enkaz altındayız, Bolu’da 78 can yandı, biz hâlâ yanıyoruz.
Umudumuzu kaybetmeyelim diyoruz ama insan hayatının bu kadar ucuz olduğu düzende,umudu nasıl diri tutabiliriz?
Duyarlılık, vicdan ve değişim isteği çok kıymetli.
Birbirimizi her zamankinden fazla diri tutacak, her zamankinden fazla motive edeceğiz.
Hukuk kuralları, refah seviyesi, demokratik değerler, bilimde, sanatta ilerleme, kültürel gelişim gibi süreçlere kurallara uyma bilinciyle, tecrübe ve yeteneklerimizi ve üstüne umudumuzu da koyarak dirileceğiz.
Çünkü;
Atamıza, “muasır medeniyetler seviyesine ulaşma sözümüz var."