İnsanın en kutsal hakkıdır, yaşam hakkı. Yaşamı boyunca en temel hakları ise güvenlik, beslenme ve barınma olarak sıralanabilir. Bunlara eğitim ve sağlık haklarını da ekleyebiliriz.
Bunlar bir insan için olmazsa olmazdır.
Ancak öyle bir döneme denk geldik ki yaşamak tesadüflere bağlı, güvenlik zafiyeti had safhada, beslenme hak getire, eğitim gerici-dinci bir anlayışa teslim edilmiş, sağlık dersen yeni doğan çocuklar özel hastanelerin yoğun bakımlarında boğazlanıyor…
Çok karamsar bir tablo çizdiğimi düşünenler olabilir. Dikkat çekmeye çalıştığım başlıklar münferit olaylar değildir. Çok geriye gitmeye gerek yok; Diyarbakır’da Narin, Tekirdağ’da Sıla bebek, İzmir’de yoksulluk nedeniyle yaşadıkları barakada çıkan yangında hayatını kaybeden küçücük çocuklar…
Çocuklarını bile koruyamayan bir toplum haline gelmişiz. Var mı ötesi!
İçişleri Bakanlığı her gün organize suç örgütlerine operasyon yapıyor ve onlarca kişi yakalanıyor. Ancak sokaklarımız Teksas gibi. Her gün insanlar birbirini kurşunluyor, bıçaklıyor ya da bir şekilde yaralanıyor. Suç çeteleri belki de tarihin en cüretkar dönemini yaşıyor. Yani insanlarımız kendini güvende hissetmiyor.
Dün Çukurova Press manşetten verdi. Artık insanların güvenli gıdaya ulaşmak gibi bir önceliği kalmamış. Vatandaş sadece karnını doyurmanın derdinde. Yediği şeyin besin değeri, sağlıklı olup olmadığı ikinci planda kalmış. Yani beslenme hakkı da elinden alınmış. Çünkü beslenme ile karın doyurma arasındaki fark artık önemini yitirmiş.
17 bin lira olan asgari ücret genel ücret olmuş. Çalışanların büyük bölümü asgari ücretle hayatını sürdürüyor. Emekliler ise daha kötü durumda; 12 bin 500 lira ile geçinmek zorunda olan milyonlarca emekli var.
Sağlık sistemi ise iyice iflas etti. Randevu almanın zor olduğu, doktora ulaşanların şanslı sayıldığı ama hastane tabelası olan kocaman binalarımız var.
Eğitimde de durum farklı değil. İlkokullarda çocuklar aç karnına eğitim görüyor, okulları pislik götürüyor, eğitim kalitesi nanay ama Milli Eğitim Bakanı başka işlerin peşinde…
Bu kadar olumsuzluğun olduğu ülkemizde yaşayan insanların mutlu ve huzurlu olduğunu düşünen var mı bilmiyorum. Adalet konusuna hiç değinmedim bile. İnsanımızdaki adalet duygusu gidecek kayboluyor. Özellikle toplumun büyük tepki gösterdiği olaylardaki adli gelişmeler insanları karamsarlığa itiyor.
Ama durum ne kadar kötü olursa olsun her zaman umut vardır. Yarın güneş daha parlak doğar çocuklar sevgiyle büyür, yıllarını üreterek ülkesine hizmetle geçiren insanlar huzur içinde emeklilik geçirir, emekçi emeğinin hakkını alır, başımız ağrıdığında hekimin verdiği ilacın bize çare olacağından emin oluruz…
Umudun yeşermesi ve büyümesi için önce içinde bulunduğumuz durumun farkında olmamız lazım.
Gerçek refaha ulaşmak hayal dünyasından çıkmakla başlar…