Geçenlerde denk geldiğim bir yazıyı paylaşmak istedim. Ele alınan konu o kadar derinlemesine hayatımızı anlatıyor ki, resmen bu kadar olur diyeceksiniz. Mesleğiniz ne olursa olsun, bence herkes kendisine bir pay çıkartacak.
Önemli konumlara gelen insanlar, iyilerle kötüleri ayırt edebilme ferasetine sahip olmalıdır. Aksi halde, iyiler kolayca devreden çıkar ve kötülerle baş başa kalış başlar.Böylece, dünün makus talihi, dünde kalmış olmaz. Aynen devam ettirilmiş olur!
İyilerle kötüleri birbirinden ayırt etmek için de “Yönetmek” gerekir, “Yürütmek” değil. Yönetici konumunda olanlar, yöneticiliğin yanı sıra yürütücülük görevini de yapmaya kalkışmamalıdır. Bir inşaatın şantiye şefi, şefliğin yanı sıra betonu da karmaya kalkarsa orada artık yönetici/şef yok demektir. Sadece beton karıcısı vardır.
Her yönetici koltuğunda olan, bunu böyle bellemek durumundadır. Aksi taktirde işler ve krizler, tüm organizasyonla beraber kendisini de yönetmeye başlar. İşlerin ve krizlerin yönettiği yerde de, malum olduğu üzere artık bir yöneticinin varlığından bahsetmek mümkün değildir.
Yönetmek Sanattır.
Sanat dallarından herhangi birinin kötü icrası nasıl ki sanat sayılmazsa, yöneticiliğinde kötü icrası yönetim sayılmaz. Savruluş veya baş aşağı gidiş sayılır.
İşleri delege edebilmek, vaz geçmek değildir. Kendini konfor alanına çekmek değildir. İşleri delege etmek tembellik etmek de değildir.
Konulara ve konumlara üstten bakabilme imkanıdır. Strateji oluşturabilme fırsatıdır. Kendisinden başkasının yapamayacağı, “Yön verme” ve “Yönetilenleri iyi tahlil edebilme” görevine vakit ayırabilmektir. Kısacası “Yönetici” olabilmektir.
Yöneticiliği, yürütücülük olarak sürdürmek isteyenlerin en büyük gerekçesi kimseye güvenememektir. Ancak bu gerekçe o kadar hatalı bir gerekçedir ki, hiç kimseye güvenmediğini sandığı halde, aslında her pozisyon ve kalibredeki insana sonsuz ve suistimal edilebilecek bir güven içinde olma mecburiyetini doğurmaktadır.
Çünkü her işi ben yürüteyim diyen biri, her işten anlayamayacağı için, o esnada yanında her kim varsa, kendisini nasıl yönlendirirse, işi o şekilde yapmaya çalışır. İşte bu da, hiç olmayacak anda, hiç olmayacak kimselere zımni olarak güvenmek demektir. Üstelik sorumluluk da kendi üzerinde kalır. Sözünü tatbik ettiği kişi sorumluluk almaz. “Sen yaptın” diyerek işin içinden rahatlıkla sıyrılır.
Yönetici, güvenmediğini atamaz, atadığına güvensizlik etmez. Zaman verir, fırsat tanır, iş ve faaliyetlerini görür ona göre devam eder veya etmez. Ancak, zaman vermeden, iş ve faaliyet alanı tanımadan, maharetini görmeden güvenmek durumunda ve devam etmek durumundadır.
Yöneticilik sonradan kazanılan bir haslet değildir. Ama ispatlanmış yöntemleri uygulamak sonradan kazanılabilir. Bazen sadece ispatlı yöntemleri uygulayanlar, sair yöneticilerden daha başarılı olur. Yeter ki, kişi yöneticilik yerine yürütücülüğü tercih etmiş olmasın ve bilimsel yöntemlere kıymet versin. Bilenleri yanında tutsun, istişare etsin ve sürekli düzelmeye, sürekli gelişmeye açık olsun. Kendini boğulmaya mahkum etmesin.
Her zaman güvensizlik göstermek, her zaman güvenmek kadar büyük bir yanlışlıktır.