Gürcistan’ın Batum kentinde liman meydanında sizi karşılayan, fotoğraflardan daha küçük, demirden teknolojinin yarattığı muhteşem bir görsel yapıt… Ali ile Nino heykeli… 10 dakikaya bir dönerek birleşen ve ayrılan hazin aşk hikâyesi…
Bu yapıtın hikâyesini merak ederek yola çıktım. Aslında anlatmaya çalışacaklarım hüzünlü aşk hikâyesinden daha fazla.
Şimdi Ali ile Nino neden şehrin ve hatta ülkenin sembolü olmuş ona bakalım.
Ali ile Nino, Azerbaycanlı yazar Kurban Said'in 1937 yılında yayımlanan ünlü romanıdır. Roman, Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de 20. yüzyılın başlarında, I. Dünya Savaşı ve Rus Devrimi'nin arka planında geçen bir aşk hikâyesini anlatır.
Hikâyenin Özeti:
Ali Han Şirvanşir, Azerbaycan'ın eski ve köklü bir Müslüman ailesinden gelen genç bir soyludur. Gürcistan'dan gelen Prenses Nino Kipiani ise Hristiyan bir Gürcü kızıdır. Ali ve Nino birbirlerine âşık olur ve bu aşk, onları hem kişisel hem de kültürel çatışmalarla dolu bir yola sürükler.
Ali, Doğu'nun gelenekleri ve İslam kültürüyle yetişmişken, Nino Batı'nın değerlerini benimsemiş, Hristiyan bir kızdır. Bu kültürel farklar, ilişkilerinde birçok zorluk çıkarır. Ancak birbirlerine olan aşkları, bu zorlukları aşmalarını sağlar. Ne var ki, I. Dünya Savaşı, Rus Devrimi ve Azerbaycan'ın bağımsızlık mücadelesi gibi tarihsel olaylar, aşklarını zor bir sınavla karşı karşıya bırakır.
Roman, Ali ile Nino'nun aşk hikâyesinin yanı sıra, o dönemde Azerbaycan'daki sosyal, kültürel ve siyasi değişimleri de ele alır. Doğu ve Batı'nın, gelenek ve modernitenin kesiştiği bir noktada geçen hikâye, aynı zamanda Azerbaycan'ın bağımsızlık mücadelesini de gözler önüne serer.
Ali ile Nino, kültürel çatışmaların, savaşın ve devrimlerin ortasında filizlenen bir aşkı anlatırken, aynı zamanda farklı kültürlerin ve inançların nasıl bir arada var olabileceğini de sorgular.
Ali ile Nino’nun aşkı nasıl son bulmuş?
Ali ile Nino romanının sonunda, Ali ve Nino'nun aşkı trajik bir şekilde son bulur. Hikâyenin sonunda, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin bağımsızlık mücadelesi sırasında Ali, ülkesi için savaşmaya karar verir. O dönemde Azerbaycan, Rus Bolşeviklerinin saldırısı altındadır ve Ali, Bakü'yü savunmak için cepheye gider.
Nino, Ali'nin kararına saygı duyar ancak onu bırakmak istemez. Ancak, savaşın acımasız gerçekleri onları ayırır. Ali, Bakü'yü savunurken savaşta hayatını kaybeder. Nino ise hamile olarak İran'a kaçmak zorunda kalır. Roman, Ali'nin kahramanca ölümü ve Nino'nun sevdiği adamı kaybetmesiyle sona erer.
Bu trajik son, Ali ve Nino'nun aşkının zamana, mekâna ve kültürel farklılıklara rağmen nasıl güçlü kaldığını gösterirken, aynı zamanda savaşın ve politik çatışmaların masum insanların hayatlarını nasıl trajik bir şekilde etkilediğini de gözler önüne serer. Ali, sonuna kadar vatanı için savaşmayı seçerken, Nino onu kaybetmenin acısıyla baş başa kalır.
Evet… Savaşın kötü ve karanlık yüzü… Bütün dünya ülkelerinde hüküm süren tek gerçek…
Politik nedenler, çıkar çatışmaları ve yok olup giden hayaller… Hayatlar… Kısacası bütün insanlığı sarıp sarmalayan filler tepişirken çimenlerin ezilip gitmesi…
Bir ülke bağımsızlığını ilan etmeye çalışırken elbette ki çok acılar yaşanır, masum insanlar yok olup gider ancak bütün bunların mutlaka bir sonu vardır.
Gürcistan da gördüğüm tek şey bağımsızlığını ilan etmiş sanılan, ancak hala kendi özerkliğini ilan edememiş toplum…
Rusların o muhteşem mimarisinin arasın da özellikle Türk iş adamlarının yoğunlukta olduğu inşaat sektörünün, modernize etmeye çalıştığı devasa gökdelenlerin arasın da sıkışıp kalmış Gürcüler…
Öyle ki iki büyük gökdelenin arasında kalmış Rus yapıtı muhteşem işlemeli evlerin iki sokak arasında sallanan yıkanmış çamaşırları çok rahat görebilirsiniz.
Halkın geneli oldukça fakir ve kavgacı. Sürekli bağırarak konuşan ve yüzü hiç gülmeyen bu halkın geçmişini de çok merak ettim. Zira her an tetikteler ve savunmaya geçmeye hazırlar. Gerçi Karadeniz bölgesin de yaşayan çoğu insan galiba bu durumda zira güneşi az ve her an yağmura hazır bir hava nasıl insanı pozitif yaşama sevk edebilir ki?
Pek, Gürcüler neden böyle?
Gürcüler, tarih boyunca coğrafi konumları, jeopolitik önemi ve güçlü komşu devletlerin etkisi nedeniyle çeşitli zorluklarla karşılaşmışlardır. Gürcistan, Kafkasya'nın güneyinde yer alması nedeniyle hem Asya hem de Avrupa'dan gelen güçlerin stratejik hedefi olmuştur. İşte Gürcülerin tarih boyunca karşılaştıkları bazı sıkıntılar:
1. Yabancı İstilaları: Pers ve Bizans İmparatorlukları ,Arap İstilaları, Selçuklu Akınları, Moğol İstilası:
2. Osmanlı ve Safevi Baskısı
3. Rus İmparatorluğu Dönemi
4. Sovyet Dönemi: 1989'da Tiflis'teki barışçıl gösteriler, Sovyet ordusu tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı (9 Nisan Olayı), bu da Gürcistan'da bağımsızlık hareketini daha da güçlendirdi.
5. Bağımsızlık Sonrası Sorunlar:1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından Gürcistan bağımsızlığını kazandı, ancak iç savaş, ekonomik zorluklar ve etnik çatışmalarla karşı karşıya kaldı.
6. Rus-Gürcü Savaşı (2008):
Gürcistan'ın bu tarihsel süreçte yaşadığı sıkıntılar, bugün bile ülkenin siyasi ve toplumsal yapısını etkilemeye devam etmektedir. Bütün bunlara rağmen kültürlerini korumayı başarsalar da bence kimliklerini korumaya çalışırken, kimlik kargaşası da yaşamaktadırlar. Öyle öfkeliler ki o yüzden sürekli kavga halinde iletişim kurmaya çalışıyorlar. Zira halk ikiye bölünmüş Gürcü dilinden çok Rusça konuşur olmuştur. Zaten bütün bunların altında da yine politik çıkar çatışmasından dolayı halk ya çok fakir ya çok zengin. Bunun diğer nedeni de fakirlikten bıkan halkın Avrupa Birliğine girerek yoksulluktan kurtulma ümitleri.
Bütün bunları neden yazdım? “Bize ne, Gürcistan’dan?” Diyebilirsiniz.
Ancak, toplumun kültürel değişimi ve psikolojik davranışı size de tanıdık geldi mi? Bizim bir kurtarıcımız oldu ve asla yenisi ya da benzeri gelmeyecek, onun adı Gazi Mustafa Kemal Atatürk…
O yüzden ülkemize, toprağımıza, bağımsızlığımıza sözde değil, gerçekten sahip çıkmak zorundayız. Onlar gibi olmamak için… Onların yaşadığı sıkıntıları yaşamamak için… Tek devlet, tek millet… Ata’m ne eylediyse doğru eylemiş… Bize onu bahşeden Allah’a şükürler olsun ki Mustafa Kemal Atatürk Türk kimliğini bize geri kazandırmış. Sadece onu koruyalım yeter…
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!