Her gün sağlık ocağına giderken geçtiğim yolda kapalı spor salonunu ile futbol sahası arasına sürekli buğday ekilir. Büyük bir zevkle izlerim ekinlerin büyüyüp gelişmesini, başakların olgunlaşıp önce içlerinin dolması ardından sararması çok heyecan verici gelir her gün bu yolu geçerken illa ki gözüm sağa kayar ve bakarım bu tarlaya. Ekin ekilen yere sapı dökülen yere diye bir okul şarkımız vardı da diyeceğim bu değil. Bu ekini eken var, büyüten, kollayan var. Yani ayrıcalıklı, destekli bir yaşam döngüsü var gerçi bunu yapanların karşılığında bir çıkarı v
Ama anlatacağım başka bu ekin tarlasında her yıl gelincikler açar, bizim buralarda hüddülü deriz onlara. Kendiliğinden hiç desteksiz kardelenler gibi çıkar tarla yeşilken, sararmışken baş gösterir. Hatta baş kaldıran bir devrimci gibi, en önde olması gereken bir aydın gibi, baskıya, engellenmeye inat ekinlerden bir karış yükseğe çıkarır başını. Bizim yazılı sınavlardan 100 alıp da mülakaatta elenen evlatlarımıza benzetirim bu gelincikleri destekli ekinlerin arasında ki hayat mücadelesini. Kimisi rüzgara boyun eğer uçar gider kan kırmızı yaprakların ama olsun seneye bir daha çıkarlar, BAHARLAR gelir yine ekinlerin bir karış üzerine boyunu gösterir gelincik ve ben önünden geçerken bu ekin tarlasının gelinciklerine, saygı geçidinde selam duran tören alayı gibi her sabah kafamı sağa çevirir işime giderim. Bu sene farklı olan tarlanın sonunda ki konteyner ve çadırlar umarım bunuda atlatırız ve gelincikleri ekinleri betonlara kurban etmeden yaşamayı öğreniriz.
(alıntı-Bahadır Amaç)