ŞEYDA TURAÇLAR
Köşe Yazarı
ŞEYDA TURAÇLAR
 

Ahh! Nerede o günler!

Çok sevdiğim bir arkadaşım, içinden geçen duygularını öyle içten, öyle güzel hissederek yazıya dökerek bana ulaştırdı. Bende, “Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer” deyimiyle, geçmişe duyulan özlemi anlatan bu yazıyı severek ve hüzünlenerek okudum. Beğeneceğinizi umuyorum. Sıcacık günlere kavuşmak dileğimle, esen kalın. ***  "Havalarda soğudu" diye başlamak çok klişe olacak ama gerçekten soğuk iliklerimize kadar işledi. Gerçi Adana'da güneş yüzünü gösterince yaz, yağmur yağınca kış oluyor da; dahası var. Sidikli Şubata yeni girdik, daha karıyı kazana koyan Mart ayımız var. Soğuklardan çok, durmadan gelen zamlar insanın içini daha da titretiyor. Herşey ateş gibi el yakıyor. Eskiden haftada bir gün yemeğe çıkardık, Alman usulü, artık vazgeçtik, Bırak dışarıda yemeği, Korona belası hala son hızla devam ettiği için gezmeye bile gidemez olduk. Artık bu halde nereye kadar gideriz belli değil. Öyle bir geçim derdi sardı ki çoğumuzu, günü kurtarmaya çalışıyoruz. Arkadaşlar birbirine soruyor 'Sana ne geldi elektrik parası' diye. 600 diyen, 1000 diyen, 400'den aşağı söyleyen olmadı. Gerçekten nasıl yaşayacağız, nasıl geçineceğiz kaygısına düştük! Rahmetli Levent Kırca'nın 'Ne olacak şimdi' programını her gün oynamaya başladık. Eski günler geliyor aklıma. Ne güzeldi. Hani 'keşke' denir ya… Yıllaaar yıllar oldu, o günleri çok özledim, rahmetli babam yakardı çoğunlukla sobamızı. Annem yere serdiği sofranın üzerine sini koyar, kahvaltıda ne varsa hazırlar getirirdi. Sıcacık otururduk, babam, sobanın üzerinde kızarttığı ekmeklerin üzerine varsa tereyağ, yoksa sana yağı sürer verirdi elimize. Öyle güzel olurdu ki, tadı hala damağımda. Biz yediğimiz portakal, mandalina kabuklarını çöpe atmazdık, sobanın üzerine koyardık. Hafif yanınca öyle güzel kokardı ki, miiiss gibi. Oda parfümü de neymiş. Fasulye, nohut ve diğer yemeklerimiz sobanın üstünde pişerdi, kızardık anneme ev kokuyor diye. Oysa ne güzelmiş yemek kokusu, ne güzelmiş sobada yanan odunun, kömürün sıcaklığı. Akşamları babam bir kese kağıdıyla gelirdi, anlardık ki bize ziyafet var. Yine sobanın etrafında yenilen yemek sonrası ince bir bıçak alır kestaneleri enine çizerdi. Acelemizden yarı pişmiş, yarı çiğ ellerimizi yaka yaka soyar yerdik mis gibi kestaneleri, Özlemişim be o günleri. Ahh ne yazık ki sadece güzel bir anı olarak kaldı. Geçmiş günlerde yaşananlar çok güzeldi be!!!  
Ekleme Tarihi: 10 Şubat 2022 - Perşembe

Ahh! Nerede o günler!

Çok sevdiğim bir arkadaşım, içinden geçen duygularını öyle içten, öyle güzel hissederek yazıya dökerek bana ulaştırdı. Bende, “Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer” deyimiyle, geçmişe duyulan özlemi anlatan bu yazıyı severek ve hüzünlenerek okudum. Beğeneceğinizi umuyorum. Sıcacık günlere kavuşmak dileğimle, esen kalın.

***

 "Havalarda soğudu" diye başlamak çok klişe olacak ama gerçekten soğuk iliklerimize kadar işledi. Gerçi Adana'da güneş yüzünü gösterince yaz, yağmur yağınca kış oluyor da; dahası var. Sidikli Şubata yeni girdik, daha karıyı kazana koyan Mart ayımız var.

Soğuklardan çok, durmadan gelen zamlar insanın içini daha da titretiyor. Herşey ateş gibi el yakıyor. Eskiden haftada bir gün yemeğe çıkardık, Alman usulü, artık vazgeçtik, Bırak dışarıda yemeği, Korona belası hala son hızla devam ettiği için gezmeye bile gidemez olduk. Artık bu halde nereye kadar gideriz belli değil.

Öyle bir geçim derdi sardı ki çoğumuzu, günü kurtarmaya çalışıyoruz. Arkadaşlar birbirine soruyor 'Sana ne geldi elektrik parası' diye. 600 diyen, 1000 diyen, 400'den aşağı söyleyen olmadı. Gerçekten nasıl yaşayacağız, nasıl geçineceğiz kaygısına düştük!

Rahmetli Levent Kırca'nın 'Ne olacak şimdi' programını her gün oynamaya başladık. Eski günler geliyor aklıma. Ne güzeldi. Hani 'keşke' denir ya… Yıllaaar yıllar oldu, o günleri çok özledim, rahmetli babam yakardı çoğunlukla sobamızı. Annem yere serdiği sofranın üzerine sini koyar, kahvaltıda ne varsa hazırlar getirirdi. Sıcacık otururduk, babam, sobanın üzerinde kızarttığı ekmeklerin üzerine varsa tereyağ, yoksa sana yağı sürer verirdi elimize. Öyle güzel olurdu ki, tadı hala damağımda.

Biz yediğimiz portakal, mandalina kabuklarını çöpe atmazdık, sobanın üzerine koyardık. Hafif yanınca öyle güzel kokardı ki, miiiss gibi. Oda parfümü de neymiş. Fasulye, nohut ve diğer yemeklerimiz sobanın üstünde pişerdi, kızardık anneme ev kokuyor diye. Oysa ne güzelmiş yemek kokusu, ne güzelmiş sobada yanan odunun, kömürün sıcaklığı.

Akşamları babam bir kese kağıdıyla gelirdi, anlardık ki bize ziyafet var. Yine sobanın etrafında yenilen yemek sonrası ince bir bıçak alır kestaneleri enine çizerdi. Acelemizden yarı pişmiş, yarı çiğ ellerimizi yaka yaka soyar yerdik mis gibi kestaneleri,

Özlemişim be o günleri. Ahh ne yazık ki sadece güzel bir anı olarak kaldı. Geçmiş günlerde yaşananlar çok güzeldi be!!!

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve cukurovapress.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.