Tepkiler çığ gibi: NARİN için tek yürek oldular

Gündem 11.09.2024 - 13:44, Güncelleme: 11.09.2024 - 13:46 3017 kez okundu.
 

Tepkiler çığ gibi: NARİN için tek yürek oldular

Diyarbakır’da 8 yaşındaki Narin Güran’ın öldürülmesine tüm yurtta olduğu gibi Adana’da da tepkiler her geçen gün çığ gibi büyüyor. Adana Yerel Eşitlik İzleme Bileşenleri (ADANA YEIB) Narin için tek yürek olurken, “Narin için adalet” sloganını atıp, çeşitli pankartlar taşıdı.
>> SABİT ÖZKESER   Adana Yerel Eşitlik İzleme Bileşenleri (ADANA YEIB) Narin için tek yürek olurken, “Narin için adalet” sloganını atıp, çeşitli pankartlar taşıdı. ADANA YEIB Basın Sözcüsü Psikolog Derya Genç, “Omuz omuza mücadele edip çocukların geleceğini karartmalarına izin vermeyeceğiz. İstismarı aklamalarına izin vermeyeceğiz. Çocukları, kadınları, hayvanları, doğayı korumaya devam edeceğiz.Narin için adaleti hep birlikte arayacağız” dedi. “DAĞ UTANDI, TOPRAK UTANDI, HAVA UTANDI, BİR İNSAN UTANMADI” CHP Adana Milletvekili Orhan Sümer, CHP Adana eski Milletvekili İbrahim Özdiş, Adana Çocuk ve Kadın Hakları Derneği (ÇKHD) Başkanı Çiğdem Akça ile ADANA YEIB’den çok sayıda kadının katıldığı protesto Adana Büyükşehir Belediyesi yanındaki Heykel Park’ta gerçekleşti. Okul kırtasiyelerinden defter, kalem ve kıyafetler ile oyuncakları alana bırakan Adana Yerel Eşitlik İzleme Bileşenleri “Çocuk anlatır sen dinle, istismarı önle”, “Dağ utandı, toprak utandı, hava utandı, bir insan utanmadı”, “Sen de sessiz kalma, bir çocuğun çıkaramadığı ses olmak zorundayız”, “İstismarın affı olmaz”, “Narin için adalet” ve “Susmuyoruz, korkmuyoruz, adalet istiyoruz” sloganlarını atıp, pankart taşıdı. “ASLA UNUTMUYORUZ, ŞİMDİ DE NARİN İÇİN ADALET ARIYORUZ” Geniş güvenlik önlemleri altında gerçekleşen protestoda Adana YEIB Basın Sözcüsü Psikolog Derya Genç yaptığı açıklamada, “Narin’i ararken aslında nasıl da çürümüş bir sistemle karşı karşıya olduğumuzu da gördük. Narin ile ilgili soruşturmanın titizlikle yapıldığı ifade edilse de hala, “Narin için adalet?” istiyoruz. Ne acıdır ki yargı sistemine güvenemiyoruz. Çünkü biliyoruz ki Onca şüphe varken aydınlatılmamış olan Rabia Naz’ın ölümünü, Gülistan Doku’yu dört buçuk yıldır bulmadıklarını. Şüphelinin nüfuzlu kişilerle bağı var diye üzerine gidilmeyişini hatırlıyoruz. Asla unutmuyoruz. Şimdi de Narin için adalet arıyoruz” dedi. “NARİN İLE BİRLİKTE KAYBOLAN ADALETİ DE ARADIK” Genç,”Narin 8 yaşında bir çocuk. 21 Ağustos günü Diyarbakır’ın Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe Mahallesindeki evinden Kuran kursuna gitmek üzere çıktı ve bir daha evine dönemedi. Narin, 8 Eylül Pazar günü dere kenarında, çuval içinde, üzeri taş ve dallarla kapatılmış şekilde bulundu. Narin’i 19 gün aradık. Onunla birlikte kaybolan adaleti de aradık. Kayıp tüm çocukları da aradık. Ailelerinin insafına terk edilen çocukları, tarikat ve cemaatlerde geleceği yok olan çocukları, depremde kaybolan çocukları aradık. 3 gün sonra aranmaktan vazgeçilen, kimsesiz sanılan çocukları aradık” diye konuştu.   “ÇOCUKLAR İSTİSMAR EDİLİRKEN, ÖLDÜRÜLÜRKEN İLGİLİ BAKANLIKLAR NEREDE ?” Adana YEIB Basın Sözcüsü Psikolog Derya Genç daha sonra sözlerini şöyle sürdürdü: “Çocuk ve kadın hakları mücadelesi veren sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerin kadın meclisleri ve kadın kolları başkanlarının köye gitmesinin ardından hızla yayın yasağı getirildi. Köydeki cemaat ilişkileri, ailenin ve köyün içindeki suç ortakları ve bu suç ortaklarının iktidarla ilişkisinin konuşulması, öğrenilmesi istenilmedi.  Küçük bir köydeki çocuğun kaybı bu kadar büyümez sandılar ama biz hala Eylül ve Leyla’yı unutmadık ki. Yüreğimiz o köyde atıyor. Çocuklar istismar edilirken, öldürülürken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, İç işleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı nerede? Yetkililere soruyoruz: Çocukların üstün yararını, adaleti, kayıp çocukları ve geleceği kaybedilmiş çocukları nerede bulabiliriz? Çocukların üstün yararı için önleyici politikalar nerede? Devlet öncelikle üzerine düşen veri ve raporlama sorumluluğunu yerine getiriyor mu? Kayıp çocuklara ilişkin, TÜİK verilerine göre 2008 ile 2016 yılları arasında 104 bin 531 çocuğun kaybolduğunu açıklandı. Sonrasında bu veri bir daha açıklanmadı. “YASALARI UYGULAMAYANLAR, GÖREVLERİNİ İHMAL EDENLER KADIN CİNAYETLERİNE ORTAKTIR” 2011 yılında tıpkı İstanbul Sözleşmesi’ni imzaladığımız gibi bir de çocuklar için Lanzarote Sözleşmesi yani “Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ni imzaladık. Tıpkı İstanbul Sözleşmesi gibi bu sözleşme etkin uygulanmamakta. Kadın Meclislerinin 2018’den beri vurguladığı, her okulda “Risk Tarama Formu” uygulansa belki birçok çocuk daha fazla istismara uğramadan, şiddet görmeden, kaybedilmeden tespit edilebilecek. Bizler “Risk Tarama Formu” okullarda uygulansın diye mücadele ederken Maarif Eğitim Modeli ile eğitimin laiklikten ve bilimden uzaklaştığı bir eğitim sistemi ile karşı karşıyayız.Aile odaklı iktidar politikaları, çocukların da ailenin bir ‘malı’ olarak görülmesini, ‘çocuk üzerinde ailenin her türlü hakkı vardır’ yaklaşımını güçlendirmektedir. Çocukların kim tarafından, neden öldürüldüğü tespit edilmedikçe; adil yargılama yapılmayıp şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler uygulanmadıkça şiddet, boyut değiştirerek sürmeye devam ediyor. Yasaları uygulamayanlar, görevlerini ihmal edenler kadın cinayetlerine ortaktır. Bunların hepsinin sebebi siyasi iktidarın, devlet kurumlarının faillere verdiği güven ve cezasızlık politikalarıdır. Cinsel şiddet ve çocuk istismarı haberlerinin ortaya çıkması, gerek bu suçların üstünün örtülmesi gerek soruşturma ve dava süreçlerinin devam ediyor olmasından dolayı net sayının belirlenmesi zorlaşmaktadır. “SÜREKLİ VE BERABER, POLİTİK BİR MÜCADELEYİ YÜRÜTEREK BAŞARACAĞIZ” Dolayısı ile çocuk istismarı ve cinsel şiddet verileri açıklanan ve basına yansıyan haberlerden çok daha fazlası. İstanbul Sözleşmesi kapsamında devletin ilgili mercilerinin tespit etmesi ve buna göre şiddetle mücadele yöntemlerini belirlemesi gerekirken; söz konusu makamlar bunları düzenli yapmamaktadır. Bizler, basına yansıyan haberleri takip ederek ve doğrudan kadın mücadelesine dahil olan sivil toplum kuruluşlarına gelen başvuruları derleyerek bir sayıya ulaşıp bu çerçevede raporlar yayınlanıyoruz. Lanzarote Sözleşmesinin tarafı bir ülke olarak çocukları her türlü riskten korumak devletin yükümlülüğüdür.İktidar toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmeye yönelik çalışma yapması gerekirken, kadınların kazanılmış haklarını tartışmaya açtı. Şiddet uygulayanlar bu cesareti nereden alıyor? İktidarın kadın aleyhine yürüttüğü politikalardan ve cezasızlık algısından cesaret alıyorlar.Çocukların ve kadınların bir adı var artık diyerek erkek şiddeti ile aramızdan koparılançocukları ve kadınları anıyoruz: Rabia Naz, Gülsüm, Gülistan, Özgecan, Leyla, Ceylan, Ecrin Soyadlarını okumuyoruz çünkü çoğunda kendilerini öldüren erkeklerin ya da buna göz yuman aile bireylerinin soyadlarını anmak istemiyoruz.“Başka Narin'ler Olmasın” diye erkek şiddetini bir gün gündem etmek değil, bir gün isyan etmek değil, bir gün öfkelenmek değil, idamla değil. Sürekli ve beraber, politik bir mücadeleyi yürüterek başaracağız. “ÇOCUKLARI, KADINLARI, HAYVANLARI, DOĞAYI KORUMAYA DEVAM EDECEĞİZ” Aslında çocukların yararı hakkında hiçbir önleyici ve koruyucu politikası olmayan, kendiyle aynı fikirlere sahip insanları ‘istismar faili olsa dahi’ koruyan bir hükümet ve yetkilileriyle karşı karşıyayız. Ama hiçbir çocuk, hiçbir kadın korkmasın. Omuz omuza mücadele edip çocukların geleceğini karartmalarına izin vermeyeceğiz. İstismarı aklamalarına izin vermeyeceğiz. Çocukları, kadınları, hayvanları, doğayı korumaya devam edeceğiz.Narin için adaleti hep birlikte arayacağız!.”          
Diyarbakır’da 8 yaşındaki Narin Güran’ın öldürülmesine tüm yurtta olduğu gibi Adana’da da tepkiler her geçen gün çığ gibi büyüyor. Adana Yerel Eşitlik İzleme Bileşenleri (ADANA YEIB) Narin için tek yürek olurken, “Narin için adalet” sloganını atıp, çeşitli pankartlar taşıdı.

>> SABİT ÖZKESER

 

Adana Yerel Eşitlik İzleme Bileşenleri (ADANA YEIB) Narin için tek yürek olurken, “ Narin için adalet” sloganını atıp, çeşitli pankartlar taşıdı. ADANA YEIB Basın Sözcüsü Psikolog Derya Genç, “Omuz omuza mücadele edip çocukların geleceğini karartmalarına izin vermeyeceğiz. İstismarı aklamalarına izin vermeyeceğiz. Çocukları, kadınları, hayvanları, doğayı korumaya devam edeceğiz. Narin için adaleti hep birlikte arayacağız” dedi.

“DAĞ UTANDI, TOPRAK UTANDI,

HAVA UTANDI, BİR İNSAN UTANMADI”

CHP Adana Milletvekili Orhan Sümer, CHP Adana eski Milletvekili İbrahim Özdiş, Adana Çocuk ve Kadın Hakları Derneği (ÇKHD) Başkanı Çiğdem Akça ile ADANA YEIB’den çok sayıda kadının katıldığı protesto Adana Büyükşehir Belediyesi yanındaki Heykel Park’ta gerçekleşti. Okul kırtasiyelerinden defter, kalem ve kıyafetler ile oyuncakları alana bırakan Adana Yerel Eşitlik İzleme Bileşenleri “Çocuk anlatır sen dinle, istismarı önle”, “Dağ utandı, toprak utandı, hava utandı, bir insan utanmadı”, “Sen de sessiz kalma, bir çocuğun çıkaramadığı ses olmak zorundayız”, “İstismarın affı olmaz”, “ Narin için adalet” ve “Susmuyoruz, korkmuyoruz, adalet istiyoruz” sloganlarını atıp, pankart taşıdı.

“ASLA UNUTMUYORUZ, ŞİMDİ DE

NARİN İÇİN ADALET ARIYORUZ”

Geniş güvenlik önlemleri altında gerçekleşen protestoda Adana YEIB Basın Sözcüsü Psikolog Derya Genç yaptığı açıklamada, “Narin’i ararken aslında nasıl da çürümüş bir sistemle karşı karşıya olduğumuzu da gördük. Narin ile ilgili soruşturmanın titizlikle yapıldığı ifade edilse de hala, “ Narin için adalet?” istiyoruz. Ne acıdır ki yargı sistemine güvenemiyoruz. Çünkü biliyoruz ki Onca şüphe varken aydınlatılmamış olan Rabia Naz’ın ölümünü, Gülistan Doku’yu dört buçuk yıldır bulmadıklarını. Şüphelinin nüfuzlu kişilerle bağı var diye üzerine gidilmeyişini hatırlıyoruz. Asla unutmuyoruz. Şimdi de Narin için adalet arıyoruz” dedi.

“NARİN İLE BİRLİKTE

KAYBOLAN ADALETİ DE ARADIK”

Genç,” Narin 8 yaşında bir çocuk. 21 Ağustos günü Diyarbakır’ın Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe Mahallesindeki evinden Kuran kursuna gitmek üzere çıktı ve bir daha evine dönemedi. Narin, 8 Eylül Pazar günü dere kenarında, çuval içinde, üzeri taş ve dallarla kapatılmış şekilde bulundu. Narin’i 19 gün aradık. Onunla birlikte kaybolan adaleti de aradık. Kayıp tüm çocukları da aradık. Ailelerinin insafına terk edilen çocukları, tarikat ve cemaatlerde geleceği yok olan çocukları, depremde kaybolan çocukları aradık. 3 gün sonra aranmaktan vazgeçilen, kimsesiz sanılan çocukları aradık” diye konuştu.

 

“ÇOCUKLAR İSTİSMAR EDİLİRKEN, ÖLDÜRÜLÜRKEN

İLGİLİ BAKANLIKLAR NEREDE ?”

Adana YEIB Basın Sözcüsü Psikolog Derya Genç daha sonra sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çocuk ve kadın hakları mücadelesi veren sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerin kadın meclisleri ve kadın kolları başkanlarının köye gitmesinin ardından hızla yayın yasağı getirildi. Köydeki cemaat ilişkileri, ailenin ve köyün içindeki suç ortakları ve bu suç ortaklarının iktidarla ilişkisinin konuşulması, öğrenilmesi istenilmedi.  Küçük bir köydeki çocuğun kaybı bu kadar büyümez sandılar ama biz hala Eylül ve Leyla’yı unutmadık ki. Yüreğimiz o köyde atıyor. Çocuklar istismar edilirken, öldürülürken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, İç işleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı nerede? Yetkililere soruyoruz: Çocukların üstün yararını, adaleti, kayıp çocukları ve geleceği kaybedilmiş çocukları nerede bulabiliriz? Çocukların üstün yararı için önleyici politikalar nerede? Devlet öncelikle üzerine düşen veri ve raporlama sorumluluğunu yerine getiriyor mu? Kayıp çocuklara ilişkin, TÜİK verilerine göre 2008 ile 2016 yılları arasında 104 bin 531 çocuğun kaybolduğunu açıklandı. Sonrasında bu veri bir daha açıklanmadı.

“YASALARI UYGULAMAYANLAR, GÖREVLERİNİ

İHMAL EDENLER KADIN CİNAYETLERİNE ORTAKTIR”

2011 yılında tıpkı İstanbul Sözleşmesi’ni imzaladığımız gibi bir de çocuklar için Lanzarote Sözleşmesi yani “Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ni imzaladık. Tıpkı İstanbul Sözleşmesi gibi bu sözleşme etkin uygulanmamakta. Kadın Meclislerinin 2018’den beri vurguladığı, her okulda “Risk Tarama Formu” uygulansa belki birçok çocuk daha fazla istismara uğramadan, şiddet görmeden, kaybedilmeden tespit edilebilecek. Bizler “Risk Tarama Formu” okullarda uygulansın diye mücadele ederken Maarif Eğitim Modeli ile eğitimin laiklikten ve bilimden uzaklaştığı bir eğitim sistemi ile karşı karşıyayız.Aile odaklı iktidar politikaları, çocukların da ailenin bir ‘malı’ olarak görülmesini, ‘çocuk üzerinde ailenin her türlü hakkı vardır’ yaklaşımını güçlendirmektedir. Çocukların kim tarafından, neden öldürüldüğü tespit edilmedikçe; adil yargılama yapılmayıp şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler uygulanmadıkça şiddet, boyut değiştirerek sürmeye devam ediyor. Yasaları uygulamayanlar, görevlerini ihmal edenler kadın cinayetlerine ortaktır. Bunların hepsinin sebebi siyasi iktidarın, devlet kurumlarının faillere verdiği güven ve cezasızlık politikalarıdır. Cinsel şiddet ve çocuk istismarı haberlerinin ortaya çıkması, gerek bu suçların üstünün örtülmesi gerek soruşturma ve dava süreçlerinin devam ediyor olmasından dolayı net sayının belirlenmesi zorlaşmaktadır.

“SÜREKLİ VE BERABER, POLİTİK BİR

MÜCADELEYİ YÜRÜTEREK BAŞARACAĞIZ”

Dolayısı ile çocuk istismarı ve cinsel şiddet verileri açıklanan ve basına yansıyan haberlerden çok daha fazlası. İstanbul Sözleşmesi kapsamında devletin ilgili mercilerinin tespit etmesi ve buna göre şiddetle mücadele yöntemlerini belirlemesi gerekirken; söz konusu makamlar bunları düzenli yapmamaktadır. Bizler, basına yansıyan haberleri takip ederek ve doğrudan kadın mücadelesine dahil olan sivil toplum kuruluşlarına gelen başvuruları derleyerek bir sayıya ulaşıp bu çerçevede raporlar yayınlanıyoruz. Lanzarote Sözleşmesinin tarafı bir ülke olarak çocukları her türlü riskten korumak devletin yükümlülüğüdür.İktidar toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmeye yönelik çalışma yapması gerekirken, kadınların kazanılmış haklarını tartışmaya açtı. Şiddet uygulayanlar bu cesareti nereden alıyor? İktidarın kadın aleyhine yürüttüğü politikalardan ve cezasızlık algısından cesaret alıyorlar.Çocukların ve kadınların bir adı var artık diyerek erkek şiddeti ile aramızdan koparılançocukları ve kadınları anıyoruz: Rabia Naz, Gülsüm, Gülistan, Özgecan, Leyla, Ceylan, Ecrin Soyadlarını okumuyoruz çünkü çoğunda kendilerini öldüren erkeklerin ya da buna göz yuman aile bireylerinin soyadlarını anmak istemiyoruz.“Başka Narin'ler Olmasın” diye erkek şiddetini bir gün gündem etmek değil, bir gün isyan etmek değil, bir gün öfkelenmek değil, idamla değil. Sürekli ve beraber, politik bir mücadeleyi yürüterek başaracağız.

“ÇOCUKLARI, KADINLARI, HAYVANLARI, DOĞAYI

KORUMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

Aslında çocukların yararı hakkında hiçbir önleyici ve koruyucu politikası olmayan, kendiyle aynı fikirlere sahip insanları ‘istismar faili olsa dahi’ koruyan bir hükümet ve yetkilileriyle karşı karşıyayız. Ama hiçbir çocuk, hiçbir kadın korkmasın. Omuz omuza mücadele edip çocukların geleceğini karartmalarına izin vermeyeceğiz. İstismarı aklamalarına izin vermeyeceğiz. Çocukları, kadınları, hayvanları, doğayı korumaya devam edeceğiz. Narin için adaleti hep birlikte arayacağız!.”

 

 

 

 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve cukurovapress.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.