“Eser ödül almak için yazılmaz”

SABİT ÖZKESER / ÖZEL HABERİ

 

Hatta ilk kitapla ilgili çok olağanüstü, pozitif yorumlar gelince, ikinci cildi de yayınladık” dedi.  

 “TEMEL HAREKET NOKTAM ATATÜRK SEVGİSİ, KADIN VE ÇOCUK”

Araştırmacı-Yazar Ahmet  Erdoğdu ile birlikte Çukurova Press’i ziyaret ederek Yönetim Kurulu Başkanı Engin Kanber ve ekibiyle görüşen 72 yaşındaki  Yazar Cumali Çek, “Zor Yılların Güzel Çocukları” adlı iki ciltlik roman kitabının içeriğiyle ilgili bilgiler verdi. Temel hareket noktasının “ATATÜRK sevgisi, kadın ve çocuk” olduğuna da vurgu yapan Çek,  bir eserin de ödül almak için yazılmaması gerektiğinin altını çizdi.“Eser ödül almak için yazılmaz. Ödül alınmaz, ödül verilir” diye konuştu

“CENNET;  ÇOCUKLARIN AĞLATILMADIĞI DÜNYADIR”

Kendisine “Cennet Nedir ?” diye sorsalar “Cennet; çocukların ağlatılmadığı dünyadır” diyebileceğini anlatan Yazar Cumali Çek, sözlerini söyle sürdürdü: “Bu Anadolu’nun bakir bir bölgesinden yola çıkan bir çobanın hayatını 60 yıllık bir süreç içerisinde alınan bir yaşamıdır. Aslında o çobanın hayatıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşamı birbirine paralel. Yeni kurulan bir Cumhuriyetin karşılaştığı güçlükler, gelişmek için yaptığı çabalar ve çobanın köyden çıkarak kendisini geliştirmek için verdiği çabalar iki farklı kulvar aslında birbirine paralel gidiyor. Onun için de zaman zaman Türkiye’nin konjonktürü ile çobanın yaşamını entegre etmeye çalıştım ve ilgiyle okundu.Kitabın içinde psikoloji var, ekonomi var, siyasi var ve askeri yapıdaki gelişmeler var. Okuyucu ilgi duyduğu konuların hangisi olursa olsun kitapta kendisini bulabildi.”

“KİTABIMIN DAHA GENİŞ KİTLELERE ULAŞMASINI İSTERDİM”

Yazar Cumali Çek, “Kitabımın tabii ki daha geniş kitlelere ulaşmasını isterdim. Hatta bunun bir yayınevi vasıtasıyla ulaştırmak isterdim. Fakat ilk hareket noktam olduğu için tanınmış bir yazar değilim, ‘yayınevleriyle çalışma olanağı buldum’ diyemem. Çünkü şartlar çok ağırdı. Bir de benim burada sosyal bir amacım vardı. Bu kitap gelirlerini ihtiyaç duyan çocuklara bir sosyal proje olarak kullanmak istiyordum. O bakımdan bireysel olarak hareket etmek zorunda kaldım. Çok fazla okuyanlar açısından ilgi gördü ama daha geniş kitlelere ulaştıramadım” dedi.

“SADECE PARA KAZANMAK İÇİN KİTAP YAZIYORSA O ZAMAN İŞİN RENGİ DEĞİŞİYOR”

Günümüzde haftada birden fazla kitap yazanlarla ilgili olarak da görüşlerini aktaran “Zor Yılların Güzel Çocukları” adlı roman kitabının yazarı Cumali Çek, şöyle devam etti:  “Bazıları ödül almak için kitap çıkarır, bazıları ise sadece ticari düşünceyle kitap yazar ama bence yazar önce eseriyle ilgili hedef kitlesini iyi belirlemesi lazım. ‘Ben bu eseri yazacaksam benim hedef kitlem kim? çocuk mu, yetişkinler mi, erkekler mi, kadınlar mı yada bütün mü ?.. yani hedef kitleyi belirlemesi lazım.Haftada bir kitap nasıl yazılır, o konuda hiçbir fikrim yok. Belki birikimindeki olayları farklı farklı ve kısa kısa kitaba döktürmek istiyor olabilir. Ama bu tamamen kişiyle alakalı, kişinin sanata, edebiyata bakışıyla alakalı ve de eserden beklentisinin ne olduğuyla alakalı. Sadece para kazanmak için kitap yazıyorsa o zaman işin rengi değişiyor. Ben her zaman şunu söylüyorum; eser ödül almak için yazılmaz, ödül alınmaz, ödül verilir… Eğer eserinizi takdir eden insanlar gerçekten işin özüne inebilmiş ve eserinizin değerini kavrayabilmiş ise objektif davranabiliyorsa ödül  verir. Ama siz ‘ben mutlaka ödül alacağım’ iddiasıyla yola çıkarsanız, o bir yerde eserinizi ‘defolu’ hale getirir.”

“OKUMA ALIŞKANLIĞI OLMAYAN BİR TOPLUMUZ VE GİDEREK DE BU ÖZELLİĞİMİZİ YİTİRİYORUZ”

Yaşar Kemal ile Orhan Kemal gibi ünlü yazarların yetiştiği Adana’nın bir yazarı olmaktan gurur duyduğunu belirten Cumali Çek, Toplum olarak “yeterince kitap okunmaması”  ile ilgili olarak da konuştu.  “ Okuma alışkanlığı olmayan bir toplumuz ve giderek de bu özelliğimizi de yitiriyoruz” diyen Yazar Cumali Çek, sözlerini daha sonra şöyle sürdürdü:

 “Okumamanın gerekçelerini sayacak olursak bunda ekonomik var, okumaya karşı duyulan saygı ne ölçüdedir ?, kişinin içinde bulunduğu şartlar çok önemli okuyabilmesi için. Ben kendimden örnek verecek olursak; Ben kırtasiyecide, kitapçıda tezgahtarlık yaptım gençliğimde. Benim o dönemde boş zamanlarımda okuduğum kitap sayısı çok fazlaydı. Kendi yaşıtlarımın çok ilerisindeydi. Ben o dönemlerde Yaşar Kemal ve Orhan Kemal’in kitaplarını okuyordum. Ama hiçbir zaman kendimi kitap yazacak  bir şeyi düşünmüyordum. Kaldı ki Edebiyat Öğretmeni Abdülkadir Ünlü bey, Türkiye’nin önde gelen edebiyatçılarındandı, o çok teşvik etti. Bahsedilen üstatların adı  ile anılmak bir onur. Ama onlar gibi olmak çok zor. Onlar, günün koşullarında teknolojik olanaklar son derece az. Buna rağmen, gayet güzel  olağanüstü eserler vermişler. Çukurova’nın gerçeklerini, Çukurova insanının beklentilerini, özlemlerini, acılarını çok güzel dile getirmişler.

“ESKİ ŞARAP ESKİ ŞİŞEDE SAKLANMASI LAZIM, YENİ ŞARAP YENİ ŞİŞEDE SAKLANIR”

Ben yıllar sonra yetiştiğim bu topraklarla ilgili bazı bilgileri okuyucuya sunabiliyorsam bu benim için de  bir onur kaynağı. Fakat hiçbir zaman bu üstatların seviyesinde olduğumu iddia edemem. Eski şarap eski şişede saklanması lazım, yeni şarap yeni şişede saklanır. Siz eski şarabı yeni şişeyle sunmaya çalışırsanız, haksızlık  edersiniz. Onun için bu inançtan yola çıkarak son derece saygı duyduğum sanatçılar ama ben hiçbir zaman eski şarap kadar da kaliteli değilim. Bunun kalite olduğumu zamanla ancak okuyucular taktir edecek. En başta yayınevlerinin bazı görevler olması gerektiğine inanıyorum. Çünkü kitabı üretmek son derece güç, yazar açısından. Yazarların kitaplarını okuyucuya sunmak için yayınevleri biraz daha ılımlı yaklaşması lazım ve teşvik edici olması lazım. İkincisi; okuyucu kitlesinin ekonomik gücünün kitap edinirliğine  yeterli olması lazım. Günümüzde bilindiği gibi; ekmek parası bulamıyor insanlar. Bir de kitap okumanın sevdirilmesi lazım. Biz eğitimimizde de çok ciddi bir gerileme var. Eskiden öğrenciler kendi çapında kitap okumaya teşvik edilir ve yarışırlardı. Bugün eğitim kalitesi o kadar düştü ki, bırakın edebi eserleri okumayı gazeteleri bile okumaktan yoksunuz.

“YAYIN EVLERİ ‘AŞIRI KAZANAN’ POLİTİKALARINDAN VAZGEÇMELİ”

Okumak lazım, okumak için de altyapıyı kurmak lazım. Ben burada yayınevlerini göreve davet ediyorum. Yayın evlerinin aşırı kazanan politikalarından vazgeçmeleri lazım. Yaptığım araştırmada, bir kitap için o kadar ağır şartlar getiriyorlar ki, 3-4 tanesi de aynı şeyi söylüyor. Bir  kitabınızın 1000 tanelik baskısının parasını bize vereceksiniz, biz onun öncesinde 2 yada 3 baskılık anlaşma yapacağız sizinle, ne kadar süreçte bunu bu iki 2-3 baskılık anlaşma bitecek, o konuda garanti vermiyorlar. Peki benim sosyal yardım projem var.  ‘Yok diyor, biz sosyal yardım projesi’ ne cevap veremeyiz. Peki ne verebiliyorsunuz? diye sorduğumuzda ise  ‘sadece size 5 tane kitap veririz’ diyorlar. Yayınevi bu kitabımı ne kadar süre içerisinde satacağını kesin söyleyemiyor ve beni 5 tane kitapla tahdit ediyor. Bu anlayışın terk edilmesi lazım. Hatta bir yayınevi yetkilisi,  ‘kitabınız eğer ödül alırsa, ödülü de biz alacağız’ dedi. Olmaz bu böyle.”