“Kaygının azı karar çoğu zarar”

Dr. Atilla Birdir, birlikte çalıştığı psikologlardan Günay Özkurt ile Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi Bölge Müdürlüğü tarafından sanayiciler ve çalışanlarına eğitim desteği sağlayan AOSB Akademi’nin konuğu oldu.  Dr. Birdir, AOSB Bölge Müdürlüğü Seyhan Salonu'nda yüz yüze gerçekleşen “İş yerinde verimliliği artırmak üzere kullanılan modern yaklaşımlar” konulu eğitimde; konuşmasına, psikiyatristlerin işini tanımlayarak başladı. 

“Bir kulak- burun -boğaz doktoru adından da anlaşılacağı üzere kulak, burun ve boğazda oluşan hastalıklarla, bir dahiliye doktoru vücuttaki enzim ve organların çalışmasıyla, genel cerrah organların yapısal bozukluğu ile ilgilenirken biz psikiyatristlerin konusu ise sinirler arasındaki iletişimi sağlayan Nörotransmitterler ve bunların günlük işlevlerimiz üzerine olan etkileridir. Bunlardan en önemlisi ise Dopamin ve Serotonin dir” diyen Dr. Birdir, şunları kaydetti;

“Serotonin ve dopamin; duygu ve davranışlarımızı etkileyen en önemli neurotransmitterdir.  Kaygı ve stresi düzenleyen serotoninin  işlevini yeteri kadar sağlayamaması depresyona ve kaygıya neden olabilir.

DEPRESYON, ANKSİYETE VE OBSESYON

Geçmişin hastalığının depresyon, geleceğin hastalığının anksiyete, bugünü kafaya takmanın obsesif bozukluk olduğunu ifade eden Dr. Atilla Birdir, “Obsesyon; o an aklımızdan gelen şeylerden kurtulamama durumudur. Ne kadar uğraşırsak uğraşalım kovamayız. Obsesyon, yani kişilerin zihinlerinden uzaklaştıramadıkları fikir, dürtü ve düşünceler, kişilerin istemleri dışında gelişmektedir. Bu hastalığa sahip olan kişi bunları mantık dışı olarak görse de düşünmekten kendisini uzaklaştıramadığı için ciddi olarak sıkıntı yaşar ve huzursuzluğun beraberinde kaygı yani anksiyeteye sahip olurlar” bilgisini verdi.Kaygı çalışma için gerekli olan bir şey. Kaygılı insanlar gelecekle ilgili önlemler alırlar. Belli seviyenin üzerine çıkmayan kaygı gereklidir. Belli seviyenin üzerine çıkınca nefes alıp vermemize, uykumuza kadar olumsuz etkileri varsa önlem almak gerekir. Ya daha çok uyuyor, ya da daha az uyuyorsak, nefes alışverişlerimiz zorlaştıysa buna kaygı bozukluğu yani anksiyete diyoruz.”

 

-